Türk İslam Medeniyetinin temel eserlerinden birisi de Muhammediye’dir. Muhyiddin İbni Arabi’nin Fusûsu’l Hikem ve Fütûhâtü’l Mekkiyesi, Mevlânâ Celaleddin Rûmi’nin; Mesnevi-i Şerif, Divan-ı Kebir, Fihi Mafih gibi eserleri, Süleyman Çelebi’nin Vesîletü’n Necât’ı, Yunus Emre’nin Divanı ve Risâletü’n Nushiyye’si, Sadrettin Konevi’nin eserleri, Eşrefoğlu Rumi’nin Müzekkin Nüfus ve Divanı, Ahmed Bican’ın Enverü’l Âşıkîn, Hoca Ahmed Yesevi’nin Divan-ı Hikmet’i, Anadolu’da, Rumeli’de, İran’da, Türkistan’da, Yemen’de, Şam’da, Bağdat’ta, İslam insanını ve medeniyetini inşa eden temel eserlerdir. Onun için bunlar yüzyıllardır okunmaya ve şerhleri yapılarak günümüze getirilmeye gayret edilmiştir.
Merhum Amil Çelebioğlu Hocamızın Latin harfleri ile neşrine sağladığı bu eser inceleme ve lügat kısımları ile çok istifadeli hale gelmiştir. Kâinatın sahibi olan Allah’ı ve onun resulü ve muhbir-i sadık olan Risaletpenâh Efendimizi erken ve tam anlayanlardan milletimiz bu sayede sulh ve adaletle cihana nam salmıştır.
Bugün de bildiklerimizi sağlam kaynaklardan teyit etmeye, bilmediklerimizi öğrenmeye ihtiyacımız devam ediyor. Peygamberimizin hayatı her Müslüman için ibret, hikmet ve örneklerle doludur. Onu 9008 beyitlik bir mesnevi tarzında yazan Yazıcızâde’nin eseri de arifane ve âşıkânedir. Yazıcızade, Somuncu Baba ve Hacı Bayram Veli’nin hayru’l haleflerindendir.
20. asır başlarında göçmüş olan Erzincânî Salih Baba Divanı’nda:
Çalındı mahşerin suru
Göründü Ahmed’in nuru
Bezendi cümleten huri
Bu meydan-ı muhabbettir
Bu bir ıyd-ı meserrettir
Şefi’imiz Muhammed’dir
buyuruyor ve gazel olarak okunuyor.
Milletimizin yüz akı ilim ve devlet adamlarımızdan Ahmed Cevdet Paşa’mız Kısas-ı Enbiya’sı ve Tevarih-i Hulefa’sında Huneyn Muharebesi’ne dair şunları kaydediyor:
“Şevval’in yedinci günü Düldül adındaki esterine binerek 12 bin askerle Mekke’den çıkıp Huneyn tarafına gitti. Hz. Peygamber ile beraber 80 kişi de müşrik olarak bulunuyordu. Onlardan biri de Safvan idi. Ben-i Selim ile Mekke askeri öncü olup, reisleri de vaktin en yiğit ve mahir süvari kumandanı olan Velid’in oğlu Halid idi. Müslümanlardan bazıları ordunun bu kuvvetini görüp ‘Bu asker hiçbir vakit düşmandan az olsa da mağlup olmaz’ dediler. Karşı taraf 20 binden ziyade idi.
Halbuki bu söz yanlış bir sözdü. Çünkü çokluk ve kuvvet her ne kadar düşmana galebe çalacak sebeplerden ise de yardımı yapan Allah’tı. İnsanoğlu sebebi hazırlayacak fakat yardımı Allah’tan bilecektir. Yoksa kendini beğenen sonra utanır. Kendi kuvvetine güvenen daima aldanır. Allah da sevgili kulu resulünü galip eden ve muzaffer kılan ancak kendisi olduğunu ona bildirmek için, bu muhaberede önce İslam ordusuna bir bozgunluk gösterdi. Sonra da yine kendi lütfu ile büyük bir zafer ihsan eyledi.”
Kültür Bakanlığı’nca Mahir İz hocamız sadeleştirmesi ile yayınlanan bu eserin 1. cilt 301’den itibaren 5 sayfası Huneyn Muharebesine dairdir ve mutlaka okunmalıdır. Malumdur ki kitaplar kütüphanelerde bulunur.
Önce Muhammediye’den okuyalım:
CİHADÜ'L-HUNEYN
(Huneyn Cihâdı)
Mekke fethin çün tamam etti Resul
Pes Huneyn vâdîsine gitti Resul
On iki bin asker ile azm edip
Bindi yürüdü gazâya cezm edip
Nâgehân bir kişi bir söz söyledi 3310
Ol söz ile gör kim Allah neyledi
Dedi leşker çok bize ne gussa var
Bu sözü hoş gelmedi el-kıssa-vâr
Tâ Resulu'llâh ona oldu melûl
Zira anda Tanrı'yı anmadı ol
Sevnişip ashab gazâ şâdîsine
Mâlik-i'bnü Avf idi anda emîr
Sermenip tedbîre yoğurdu hamîr
Derdi cem etti hevâzin ehlini
Dedi benden işitin söz aslını
Siz gelin dört bin mübariz cem olun
Nâ'râ urup cümle bir hamle kılın
Çün iki saf ceng için etti yerak
Eylediler bir birine tumtarak
Harbe bir kez hamle urdu cümleler
Nâ'râ urdu k'irdi ra'da hamleler
Sıdılar ol yerde İslâm leşkerin
Tâ dağıttılar tamâmet askerin
Kimse kalmadı Resul ile kalan 3320
İlle Abbâs u Ebû Süfyan heman
Bir nice ensâriler kaldı bile
Onlar anda yârilik kıldı bile
Bir sahâbî var idi Şeybe adı
Şöyle nakl etti rivâyet eyledi
Dedi kim kaldı yalınız çün Resul
Kimse kalmadı yanında sağ u sol
Ben dedim gönlümde kim öldüreyin
Bu işi âlemlere doldurayın
Bildi ol gönlümdekini bî-gümân
Kodu göğsümde elini ol zamân
Çün elini göğsüm üstünde kodu
Senden Allah'a sığınırım dedi
Şol kadar sevdim bu kez kim onu ben
Tâ fedâ kıldım yoluna cânı ben
Gitti gönlümden ne kim inkâr var
Doldu cânım her ne kim ikrar var
Pes Resulu'llah inip oldu yayan
Zü'l-fikaarın çekti yürüdü yayan
Dedi kim ashâbına yürün bana 3330
Tiz gelin benden yana benden yana
Ol kim elinde durur cümle dilek
Anda gönderdi tamâm beş bin melek
Geldiler kâfirlere heybet için
Ceng için değil velî rehbet için
Zîra ancak Bedr gününde kıtâl
Ettiler etmediler ayruk cidâl
Bu kitâle baktı çün ol yüzü nûr
Dedi şol vakt oldu kim kızdı tenûr
Sundu yerden aldı bir avuç türâb
Attı kâfir yüzüne etti harâb
Dedi Ka'be Rabb'ı hakkıyçün sının
Sındı düpdüz çün sözü sınmaz onun
Dedi Berrâ ibn-i Âzib anladım
Bu sözü derdi Resulü dinledim
Derdi ben peygamberem kim lâ-kezib
Dedi ene İbnü Abdi'l-Muttalib
Nasrını inzâl kıl yâ Rabbenâ
Fazlını irsâl kıl yâ Rabbenâ
Bindi andan atına oldu süvâr 3340
Kâfiri sımağa oldu üstüvar
Çün sıdı küffârı kendüzi tamâm
Anda vahy indirdi pes Rabbü'l-enâm
Kaala'llahu azze sultānehu Lekad nasarakümu'llâhü fi-mevâtine kesîretin ve yevme Huneynin iz a'cebetküm kesretüküm felem tuğni anküm şey'en ve dakad 'aleykümü'l-arzu bimâ rehubet sümme ve'lleytüm mudbirîn. Sümme enzela'llâhü sekînetehü a lâ Resulihi ve 'ale'l-müminîne ve enzele cünûden terevha*
Mâlik-ibn’ü Avf bildi hâlini
Anladı küfrün şenî ahvâlini
Geldi üç bin kâfir ile dîne ol
Bildi Tanrı bir durur haktır Resul
Mümin oldu rahmet oldu cânına
Uşbu âyet nâzil oldu şânına
**Sümme yetûbu'llahü min ba'di zâlike 'alâ men yeşâü va'llâhü gafûrûr-rahîm
Pes Resulu'llâh dönüp ashâb ile
Geldi şehre geri feth-i bâb ile
Her nazar bin bin olurdu feth-i bâb
Her nefeste keşf idi yüz bin hicâb
Evvel âhir zâhir ü bâtın selâm
Zâti a’zam şânı a’lâ ve's-selâm
*“Şüphe yok ki Allah, size birçok savaş yerlerinde zafer verdi ve Huneyn gününde size yardım etti. O vakit Huneyn’de çokluğunuz size güven vermişti de bir faydası olmamıştı. Yeryüzü o genişliği ile başınıza dar gelmişti. Sonra da bozularak arkanızı dönmüştünüz.
Sonra Allah Resulünün ve müminlerin üzerine rahmetini indirdi, görmediğiniz (meleklerden) ordular indirdi ve küfredenleri azaplandırdı.” (Tevbe Sûresi, 25-26)
** “Bu savaştan sonra Allah, onlardan dilediğini tövbe ve İslâm ile azîz kılar Allah Gafûr’dur, Rahîmdir.” (Tevbe Sûresi, 27)
Bu sitede daha önce aynı başlıkla üç yazımız neşredilmişti. Bakılabilir.
Bu makalede ism-i şerifi geçen mübarek zevatı hürmet, minnet, rahmet ve mağfiretle yâd ederiz. Himmet ve şefaatlerine muhtacız. Arz ederiz.
Mazeret ashabı ve delikanlı milleti için muhtasar lügatçe:
gussa. gam, keder
fazlını irsâl kıl: faziletler gönder
feth-i bâb: kapıyı açmak
hamîr: hamur
ıyd-ı meserret: sevinç bayramı
ikrâr: kabul, söyleme
kıtâl: öldürme
mağrur: gururlu, kibirli
mübariz: kavgacı
nâgehân: ansızın
nasrını inzâl kıl: yardımını isteriz
sermenip: sıvanmak
sevnişip: sevinip
şenî ahvâl: utanılacak haller
tenûr: fırın, tandır
üstüvar: muhkem, sağlam
yârilik: dostlu
Serinin ilk yazısını okumak için tıklayınız.
Serinin ikinci yazısını okumak için tıklayınız.
Serinin üçüncü yazısını okumak için tıklayınız.