Nuşirevan’a öyle bir kurgunun içinde rastladım ki meraklısına tavsiye etmeden geçemeyeceğim. Zira bu eser Sahipkıran denilen zatı ve etrafındaki kişileri öyle güzel buluşturmuş, öyle güzel anlatmış ki… Kitapta klasik kıssalarda geçen kimler yok ki...
Kitapta kimler var?
Nuşirevan’ın adaletinin kaynağı Hoca-i Dânâ imiş!
Rivayete göre Keykubat, oğlu Nuşirevan’ı yedi yaşına geldiğinde ilim irfan öğrenmesi için, İbrahim(a.s) dinine mensup olan, Hoca-i Dânâ’ya teslim eder. Hoca-i Dânâ başka diyarlardan gelip Keykubat’ın rüyasına getirdiği yorumla ve verdiği hükümlerle kendisinin güvenini kazanmış, onunla birlikte yaşamaya devam etmiş olan âlim bir şahsiyettir. Hoca-i Dânâ, sahip olduğu ilim ve hikmetten hareketle, babası Keykubat’ın da görevlendirmesiyle, Nuşirevan’ı padişah olduğunda adaletle hükmetmesi için itinayla yetiştirir. Nuşirevan, tahta çıkmadan önce babası tarafından ilk sınandığında çok müşkül bir olayı öylesine zekice yorumlayıp çözüme kavuşturur ki herkesi kendisine hayran bırakır. Bu sınanışta, olay karşısında izlediği yol ve yöntem, Hoca-i Dânâ’dan dinlemiş olduğu Süleyman(a.s)’dan gelen Hz. Davud’un da izlediği yol ve yöntem biçimidir.
Keykubat, ölürken oğlunu Hoca-i Dânâ’ya, hocayı ise oğluna, devletinin sermayesi olarak emanet bırakır. Nuşirevan’ın hayatında kendisini her zaman adaletle hükmetmeye sevk eden bir hoca olmasına karşın hileleriyle kendini bazı zamanlarda ayartmayı başarmış olan bir başka kahraman, ama kötü olanından, Buhtın da vardır. Neyse ki Nuşirevan, babasının “devletimin sermayesi” dediği hocasını bırakmaz hoca da babadan kendisine emanet olan oğlu bırakmaz. Nuşirevan, ne vakit Buhtın’ın hilelerinden muzdarip olsa, dönüp çareyi hocayı dinlemekte bulur.
“Ben mezara kitaplar mezata” diyen dededen miras
Hasan Aycın, dedesine ait olan ve vefatından sonra mezata gitme ihtimalinden kurtulup kendisine ulaşan el yazması bir eserden hareketle, bir roman yazmış. Yaklaşık iki yüz yirmi yıllık bir geçmişi olan bu el yazması eserin orijinal adı: “Haza Kitab-ı Hamza-i Amm-i Muhammed.”
Hasan Aycın bu el yazması eser ve ondan hareketle yazdığı kitabı için şöyle diyor: “Kendi zamanımda, olduğum yerde ve kendi değer yargılarımla dinledim. Ben de anlatmak istedim.”
İki hikâye iç içe
İşte, İz Yayınlarından çıkan “Sahipkıran Nam-ı Diğer Hamzaname” kitabı böyle çıkmış ortaya. Kitabın asıl kahramanı Hz. Hamza. Yukarıda bahsettiğimiz Nuşirevan ile ilgili anlatılanlar da bu kitapta geçiyor. Bu iki isim aynı kurgunun içine nasıl girmiş merak edenler için, bu kitap üslubuyla ve anlatılan kıssalarıyla gerçekten muhteşem.
Bu iki isim dışında kitapta yer alan başka birçok kahraman daha var. Buhtın ve Amrı Ayyar bunların başında geliyor. Buhtın, Nuşirevan’ın çocukluktan arkadaşıdır. İkisi de Hoca-i Dânâ’dan ders almış olmalarına karşın, birisi adil bir sultan, diğeri hileleriyle sultanın ayağını kaydırmaktan çekinmeyen bir vezir olur. Nuşirevan daha çocuk yaşlarda aralarında geçen bir konuşmada, kendisine verdiği sözleri yerine getirmek zorunda kaldığı için Buhtın’ı vezirlik makamına getirir. Günümüz dünyasına bakınca Buhtın’la örtüşecek epey bir isim bulunabilir de Nuşirevan gibi adaletiyle nam salmış bir ismi örtüştürecek bir kimse bulamadım ne enteresan. Çocukluktan arkadaş olan diğer iki kahraman da Sahipkıran (namı diğer Hamza) ve Amrı Ayyar. Ah ne yaramaz bir çocuktur Ayyar, hocasını kendinden bezdirir, ailesini herkese mahcup eder ama bu haylaz çocuğun yaramazlıklarına tebessümle muamele edeceksiniz çünkü bu çocuk farklı. İki arkadaş bir gün bir araya gelip öyle bir ahitle ahitleşirler ki bütün kurgu bu ahitin kendisinden hareketle sürüp gider. Sahipkıran yerde ve gökte zalimin zulmüne mani olmaya, Amrı Ayyar da çoğunlukla yerde bir defa da gökte Sahipkıran’ın yardımına koşar.
Kıssa okumak isteyenlere
Çocuklarına, gençlere, çağın insanına anlatacak kıssa bulma noktasında sıkıntı çekenler için kitapta hisse alınacak birçok olayla beraber, fantastik olmaktan çok gerçekliğine daha çok kani olacağınız birçok da kahraman mevcut. Hasan Aycın neden okudum değil de “dinledim” diyor diye düşünenler için söyleyelim. Kitapta geçen kıssaları anlatan gizli bir şahıs, bir de dinleyeni var. Anlatan, dinleyene şöyle diyor her seferinde: “Ey oğul bil ve agâh ol!”
Hacer Kor zevk sahipleri bu kitabı kaçırmasın diye haber yaptı