Çoğunluğu öğrencilerden ve camilerden oluşan Beyazıt’ta, bir öğrenci elleri cebinde başı önünde okula gitmeye çalışırken, başını kaldırdığında gördüğü bu yapının cami olduğunu anlayabilmesi için bir hayli düşünmesi gerekiyor. Bunun nedeni caminin kapitalizmin ülkemizdeki temsilcileri tarafından kuşatılmış olmasıdır.
Sultanahmet ile Beyazıt Camii arasında kalan bu camii, Mostar Köprüsü’nün ve II. Beyazıt Külliyesi’nin de Mimarı Mimar Hayrettin tarafından 16. yy.’da yapılmış. Kapısının üzerinde 1898 tarihinde II. Abdülhamit tarafından onarıldığını belirten bir kitabe var. Cami kadar bânisi Mimar Hayrettin de özellikle araştırmayanların bulamayacağı kadar sade ve gözden uzaktır. Mimar Hayrettin Paşa Camii, içinde kandil yağı yerine hava gazının kullanıldığı ilk cami imiş.
Cahit Zarifoğlu bu camiyi 60’lı yılların sonunda tekel bayisiyle banka arasında sıkışmış gördüğünde “Halk aşksızsa sokaklar banka dükkanlarıyla doludur” dizesini yazarak bu tezata ne kadar üzüldüğünü ifade etmiş. Bu faiz ve içki arasında esir kalmış camii şimdi hala bir banka, kuyumcu ve döviz dükkanlarından görünmüyor olsa da hiç kimseyi Zarifoğlu kadar üzmüyor. Bu istilaya sessiz kalışımızın nedeni de O’nun tabiriyle "aşksız"lığımızdan!
Günde yanından on binlerce insanın geçtiği ama sadece gökyüzüne bakmayı bilenlerin fark edebildikleri bu camiinin içi, dışarıdaki gürültünün aksine sessiz ve huzur dolu. En azından gidebilenler bir vakit namaz kılıp, Mimar Hayrettin ve Cahit Zarifoğlu için Fatiha okuyabilirler.
Sena Yalçınkaya haber verdi
burası cami mi yaa ? gidip bakacam