İnsan insana rastladığında ne olur?
Sayısız cevaba müstahak bir sorudur bu. Hangi insandır, nasıl insandır karşılaşan ve karşılayan.
İnsan çözülmesi, tanımlanması en zor varlık; duygu dünyası, bakış açısı alabildiğine farklı olabiliyor. İyilik ve kötülükler de bu anlamda, ortak nokta bulsa bile, çeşitlenmeden kendini kurtaramaz.
Ancak iki Müslüman karşılaştığında söze nasıl başlayacakları bellidir. Allah’ın selamı ile başlayan söz, anında her şeyi aydınlatmaya kâfi gelmektedir.
Varlığın sahibinde, insanın amacında, ezel ve ebed tanımlamasında, helâl ve haramda konuşmadan anlaşmış olurlar.
Karşılaşan iki mümin konuşmadan tanış olmanın ötesinde, bilişme imkânı elde etmiş olur.
İyilik-kötülük tanımlamaları örtüşür. Dünyada bulunuş gayesi, ahiretin varlığı, hesap gününün şiddeti o tek sözle açıklığa kavuşur.
Farklı diller, değişik coğrafyalar ve kıtalar selama boyun büker, onun arkasında yer alırlar. Selamın sunduğu imkân, iki dünyayı bütünleyen, tanımları aşan gücüyle, zamanın en ileri iletişimiyle kıyaslanamaz.
Selam çünkü söylenenle yetinmez, söylenmeyeni ve muhkem olanı da devrede tutarak, iletişimin ötesine taşar, bilişimi sağlar. Bir yandan da, hissettirmeden, zamanı yeni bir boyutla hizmete sunar.
Ahmet Mercan yazdı