Allah'ın varlığına temiz bir delil böyle bir aşk

Şair Melek Arslanbenzer bunca yıldır kendini oralardan buralara taşıyabilmişse; sevdiğiyle arasında bir aşk olduğundandır.

Allah'ın varlığına temiz bir delil böyle bir aşk

İlk şiirden ilham alarak başlayayım ben de: Kalk Nezihi kalk. Metro’da Cuma Namazı’nı yazmak geldi içimden. Sevgiliyle karşılaşma anına kıyamaz şair. Çünkü has şiir o rüyayı bozmaz; korur. İnşallah ben de o seyre, o sevmeye, o yürüyüşe, o haykırışa, Hakk’ı unutmayan acılı ve mütebessim halka katılabilirim bunları yazarken. Çünkü aşk da ‘imandan geliyormuş’. Hatta ‘bir iman etmeye benziyormuş’. Aşkla dokunulan herşey güzel oluyormuş. Karpuz, üzüm, peynir, ekmek bile. İkinci şiir olan Aşk’ın özeti bu. Ama şiir özetlenemez biliyorsunuz. Açıp okuyun üç sayfalık bu şiiri o halde, Melek Arslanbenzer’in kitabından. Bulup ezberleyin.

Aşk: Allah'ın varlığına delil!

İlk şiirde Kalk Melek diyen şair, üçüncü şiirinde Dağlara Çıkmak diye ünlüyor. Şair bunca yıldır kendini oralardan buralara taşıyabilmişse; sevdiğiyle arasında bir aşk olduğundandır. Çocukluğundan, elinden ot yiyen kuzulardan, dağlara çıkıp oralardan indiği günlerden kalma bir aşk. Kalbi kalbe bağlar, olmazı oldurur bu kıymetli nesne. Hem yaralar, hem yaraları ondurur bir aşk. Allah’ın varlığına temiz bir delildir böyle bir aşk.

Çatlat beni, kabuğumu kır!

Uçarı değildir, hayattan kopuk değildir. Zihnin ürettiği dayanaksız ve dayanıksız bir hayal değildir. Ekonomik krizlerin, işçilerin, hayat şartlarının, ihtilallerin, depremlerin, alınterinin, filmlerin-dizilerin, felaketlerin farkındadır şair. Sevdiğinden, kendisine, taştan bir ev yapmasını ister.  Kendini anlatır yüceltmeden, acındırmadan. Serin ve acelesiz sevdiğini. ‘Yas tutar ve iyilik yapar gibi’. Başka bazı kadın/erkek şairlerin şiirlerinde gördüğümüz ‘kendini gizlemişlik’, Melek Arslanbenzer’in şiirinde yoktur. Açık ve net konuşur. Cesurane şöyle seslenir hayata: ‘Hayat!/ Kokular getir bana sesler, sözler/ Rüyalarımı götür, bana anadan doğma çocuklar getir/ Çatlat beni, kabuğumu kır, suratıma vur/ Durma vur, dağılsın dumanı başımın/ Ağır çekim herşeyim saçılsın!’

Kocayı onurlandıran şair!

Bir Ağırlık Olarak Dünyada şiiri, benim bildiğim, kocaya yazılmış en güzel şiirdir. Zarifoğlu’nun çocuğun ağzından baba için yazdığı şiir, baba olan bizleri nasıl  onurlandırmışsa, bu şiir de kocayı gönendiriyor. ‘Eve ekmek ve aydınlık getiren, eve temiz bir hava gibi dolan, ruhu ısıtan, kavrayan, saran ve sarmalayan’ koca. Şairin seven bir kadın olarak konuşmasına, yazmasına çok iyi bir örnek. Çekinmeden, Müslümanca. Muhayyel ve uzaktaki erkeği değil, somut kocayı sevgili kılıyor kalbinden taşan mısralarıyla. Genç kızlara ve annelere bir öncü şair örneği.

Yaradan'a yakaran mısralar!

Çatı şiirinde, şairin nerelerden buralara geldiğine şahit oluruz. ‘Ölüm geldi gibi bir şey, aklını kaybetmek’ gibi uzun sürmüş anlardan, abdest alarak, namaza durarak gelmiştir. Arkadaşı Esma’nın teşvikiyle, yardımıyla, yanındalığıyla…

Şairin Zapt’ından, yalnız bir kadının bir başkasına benzemediğini öğreniriz bir daha. Şiirin sonu bir yalvarıştır ki, ben çok severim Yaradan’a yakaran mısraları.

Sen beni iyilerden kıl bana cesaret bana güç/ Beni zorla/ Beni zorla alıkoy beni kolla’

Eksilerek incelmek mümkün müdür?

İki bölümden oluşan kitabın Kalk Melek Kalk kısmı İncelik’le bitiyor. ‘Anladım bir gurbetmiş dünya/ Babasızlık gibi bir şeymiş’ diyen şairin, ‘ Babasız bütün kızlar güzeldir diye düşünürüm’ mısraını önce kalbimize, sonra buraya nakşedelim. Ve eksilmenin de insanı güzelleştirdiğini belleyelim. Bu mısraların sahih anlam evrenindeyken, bütün güzel şiirlerin, duanın, direnişin ve aşkın da insanı güzelleştirdiğini söylemek boynumuzun borcu oluyor.

Dünyanın en güzel olduğu an!

Kitaba ismini veren ikinci bölümün o nefis şiiriyle, Metro’da Cuma Namazı ile Ankara’nın sokaklarına, caddelerine küçük bir yolculuk yapalım ve bu bahsi kapatalım. Yağmur ve karanlıkla yatışalım. İnsanız. ‘Hayırlı mübarek bir gün. Bayram/ Düğün.’ Metro’ya yayılan hasırlara bakalım. Şairin gözüyle. Yolun ortasına. Kırmızı halı değil. Hasırlar... ‘Dünyanın tam ortasına sanki merhamet yayılmış/ Dünyanın üzerine rahmet’ Başlar secdede’ Biz de hayret edebiliyor muyuz? ‘Hiç böyle güzel olmamıştı dünya’ diyebiliyor muyuz? ‘Ankara/ Hiç böyle güzel olmamıştı’ Görebiliyor muyuz? Gözyaşlarımız aktıkça büyüyelim. Eyvallah Huuu!

Mustafa Nezihi bir kitabın bazı mısralarına değindi

YORUM EKLE