Taha Kılınç'tan yeryüzünü Müslümanca gezme rehberi

''Seyrüsefer'' adlı kitabında Taha Kılınç’ın seyahat hikayesine odaklandığımda beni iki şeyin daha çok etkilediğini söyleyebilirim: Birincisi, ailesi ile yolculuğa çıkışı ve seyahati planlama aşaması; ikincisi, dünyanın Müslümanca nasıl gezileceğiyle ilgili bakış açısı kazandırıyor olması... Abdullah Güner yazdı.

Taha Kılınç'tan yeryüzünü Müslümanca gezme rehberi

Tarihle günümüzü aynı potada eriten, hadiselere sağduyulu yaklaşıp tutarlı ve makul analizleriyle İslam dünyasının ve Ortadoğu’nun nabzını tutan; soru soran, araştıran, okuyan, gezen bir yazar Taha Kılınç. Özellikle gezip gördüğü ülkeleri, havasını teneffüs ederek yazması, bize daha samimi geliyor ve pratik bakış açısı kazandırıyor. Yazarın bu dünyasına yakından şahitlik edebileceğiniz son kitabı Seyrüsefer, 6 kitaplık bir seyahatname serisinin ilki olarak Aşina Yayınları’ndan çıktı.

Ortadoğu’dan Balkanlar’a, Uzakdoğu’dan Kuzey Afrika’ya uzanan bir coğrafyanın izini süren yazar, bizi dünyanın 10 farklı ülkesine götürüyor. Bu ülkeler; Fas, Tunus, Yemen, Filistin, Katar, Japonya, Güney Afrika, Bosna, Makedonya ve Lübnan. Yaptığı seyahatlere dair tuttuğu notlar ve hatıralarla; günlük anekdotlardan yenilmesi gereken yemeklere, tarihi arka planından güncel siyasi gelişmelere değinerek, yeryüzünü Müslümanca bir bakışla yeniden yorumlamaya çalışıyor.

Taha Kılınç’ın ilk kitabı Şam Kitabı aslındabu yolculukların başlamasına vesile olmuş. Üniversite yıllarında Arapça öğrenmek üzere gittiği Şam’da tuttuğu notlar ve günlükler bu kitabının zeminini oluşturmuş. Ortadoğu’yu ve coğrafyayı gördükçe tarihe olan merakı artmış ve Şam seyahati dünyanın farklı bölgelerine yaptığı yeni seyahatleri ve okumaları beraberinde getirmiş. Kılınç’ın 17 yıl önce Şam’a gitmesi ile başlayan bu seyrüsefer hâlâ devam ediyor.

Bir seyahat nasıl planlanır?

Taha Kılınç’ın seyahat hikayesine odaklandığımda beni iki şeyin daha çok etkilediğini söyleyebilirim: Birincisi, ailesi ile yolculuğa çıkışı ve seyahati planlama aşaması; ikincisi, dünyanın Müslümanca nasıl gezileceğiyle ilgili bakış açısı kazandırıyor olması.

Birçoğumuzun hayalidir eğer bir gün imkanımız olursa sırt çantamızı alıp dünyayı dolaşmak. Halbuki bu imkan meselesi, büyüttüğümüz kadar üstesinden gelinemeyecek bir şey değil. Bütçenizi planlayarak seyahate çıkmanın maddi boyutunu aşabilirsiniz. Asıl önemli olan ise nasıl bir gezi planladığınıza dair ön çalışma yapmış olmanız.

Bu ön çalışmayı yaparken gezilecek yerlerle ilgili farklı kaynaklardan okuma yapabilirsiniz. Bilinçli ve donanımlı olmanız seyahatinizi daha keyifli hale getirebilir. Kitapta ön hazırlıkla ilgili pratik bilgiye ve gözleme ulaşabilirsiniz.

Her yıl maaile bir yurtdışı seyahati

Taha Kılınç’ınülkeden ülkeye, şehirden şehire yaptığı yolculuklar, eşi ve çocuklarıyla birlikte bazen kayınvalidesinin de onlara dahil olduğu seyahatler… Yolculuklardan önce eşi ile arasında zımni bir anlaşması var yazarımızın: Eşi gidilecek, gezilecek, kalınacak yerlerle ilgili güncel bloglar ve online seyahatnameler okuyarak; nereye gidilir, ne yenir, nerede kalınır gibi konuları netleştiriyor. Taha Kılınç ise gidilecek mekanların tarihlerine odaklanıyor, gezi sırasında derinleşmek için arka plana yoğunlaşıyor. Böylece yolculuk öncesinde gezilecek ülke ve şehirlerin dünü ve bugününe ait bir hayli okuma yapmış oluyorlar.

Dar'ul Hacer - Yemen

Ailece her yıl bir yurtdışı seyahati yapma planları var; hesaplamalarını yapıp bütçelerini ayarlıyor, ülke araştırıyor, bazen 10 ay öncesinden gidecekleri ülkenin uygun olan uçak biletlerini alıyorlar. Böylelikle işin maddi yükünü hafifleterek yapacakları seyahatin araştırmasına odaklanıyorlar. Kimi zaman gittikleri ülkelerde bir dostları onlara yuvalarını açıp misafir ediyor, kimi zaman gitmeden önce ayarladıkları uygun pansiyonlarda kalıyorlar. Özellikle seyahate çıkmanın maddi boyutunun külfetli olduğunu düşünerek, yolculuğa çıkmayı erteleyenlere işin hiç de öyle olmadığını ispatlıyorlar.

Dünyayı Müslümanca nasıl gezmeli?

Fas

Kur’an’da defalarca zikredilen “Yeryüzünü gezip dolaşın, öncekilerin akıbetinin nasıl olduğuna bir bakın…” mesajının temel ibadetler kadar bağlayıcı olduğu düşünen yazar; her Müslümanın Allah’ın kendisine bahşettiği imkanlar çerçevesinde, yakın ya da uzak coğrafyayı gezmek ve keşfetmek zorunda olduğunun altını çiziyor.

Güney Afrika

Bunu yaparken Kur’an’ın bize buyurduğu gibi eski medeniyetlerin ve toplumların akıbetleri üzerinde tefekkür etmeyi, onların kurdukları sistemleri ve hayat tarzlarını incelemeyi, Allah’ın kâinattaki çeşitli tasarrufları üzerine kafa yormayı, insanoğlunun dünya macerasını sağlam ve sahih bir temele oturtmayı amaçlamak mecburiyetinde olduğunu söylüyor: “Kur’an’ın yeryüzünde dolaşmamızı emreden ayetleri bizi tarihi bilmeye, coğrafyayı tanımaya, ulaşım vasıtaları edinmeye ve kullanmaya, konaklama usulleri geliştirmeye, yeme-içmede helal seçenekleri çoğaltmaya, teknolojik imkanlardan fikir dünyamızı zenginleştirecek biçimde faydalanmaya da teşvik ediyor aynı zamanda. Böylece her bir seyahat, sıradan gezilere ve yorgunluklara dönüşmek şöyle dursun, başlı başına ayrıntılı ve derinlikli bir organizasyon şekline bürünüyor.”

Bir Müslüman seyahat etme becerisini ne kadar küçük yaşta edinirse, onun için o kadar iyi. Seyahat insanın şahsiyetini olgunlaştırıyor, bilgisini artırıyor, ufkunu açıyor, önyargı ve taassuplarını yok ediyor.”

Katar

Seyrüsefer’in “Müslüman bir zihin dünyasıyla/bakış açısıyla dünyayı nasıl gezebiliriz?” sorusuna örnek olacak cevaplarla dolu bir seyahat rehberi olduğunu vurgulayabiliriz. Taha Kılınç için modern zamanların İbn Battuta’sı veya Evliya Çelebi’si diyebiliriz. Bana kalırsa modern zaman gezginlerinin örnek alması gereken bir isim.

Gezerken önyargılarınızdan arının

Kyoto - Japonya

Taha Kılınç’ın Arap coğrafyasındaki gezileri birbirinden ibretlik ve güzel anılarla doluydu. Tunus seyahati sırasında Nahda Hareketi’nin kurucusu Raşid Gannuşi’nin evinde kendisiyle sohbet ediyor, Japonya gezisinde Tokyo Camii’nde cuma namazını kıldırıyor, Katar’da El Cezire televizyonunda staj yaptığı sırada Arap Baharı’nı daha içeriden gözlemliyor ve Arap coğrafyasını yakından tanıma fırsatı buluyor.

Trablus - Lübnan

Kudüs, yazarımız için ayrı bir öneme sahip. Çünkü Taha Kılınç’ın büyük dedesi Molla Yusuf, Birinci Dünya Savaşı sırasında Filistin cephesine gönderilmiş ve Kudüs’te bulunmuş. Onun hatırasını arıyor her gidişinde, belki de bu çekim yazarın yurtdışında en çok ve en sık ziyaret ettiği yerin Kudüs olmasının nedeni.

Özellikle Kudüs bağlamında dikkat edilmesi gereken bir hususa dikkat çekiyor. Kudüs’ü tarihi parçalara ayırmadan ve herhangi birini öznel olarak öne çıkarmadan düşünmeyi öğrenmemiz gerektiğini okuyucuyla paylaşıyor: “Kudüs’e sadece Osmanlı’yı görmeye giderseniz, tablonun bir kısmına odaklanmış olursunuz. Kudüs’ün camileri ve mescitleri kadar kilise ve sinagoglarına da bakabilmelisiniz. Şehrin Müslümanlarının yaşadığı hayat kadar Yahudi ve Hristiyanlarına da dikkat kesilmeyi bilmelisiniz ki zihninizdeki Kudüs portresi eksik kalmasın.”

Tunus

Arap coğrafyasını gezerken aklımızdan çıkartmamamız gereken şu satırları da önemliydi: “Arap coğrafyasının hangi köşesine giderseniz gidin, yapmanız gereken şey aynıdır: Olumlu ya da olumsuz önyargılarınızdan arınarak, karşınızdaki şeyi anlamaya ve kendi bağlamına yerleştirmeye çalışmak. Bunu yapmazsanız, zihninizdeki olumlu ya da olumsuz şablonlar sizi esir alır.

Bir İslam şehrine gidip, dönüşte sadece oradaki çöp yığınlarının, pisliklerin, insanların kabalıklarının, garip adetlerin, tadı acayip yemeklerin akılda kalmasından daha büyük nasipsizlik olabilir mi?”

Yemen

Külliyeler, camiler, dergahlar, türbeler, tekkeler, âlimler, evliyalar, dua okunacak kabirler, şehre ruhunu veren insanlar, mutlaka tadına bakılacak yemekler, unutulmaması gereken ayrıntılar ve bir seyahat rehberinde aradıklarınızdan daha fazlası, renkli ve bol fotoğraflı anlatımıyla Seyrüsefer’de okuyucularını bekliyor.

Abdullah Güner

YORUM EKLE