“Şövalyelik yaşamın şiiridir.”
Schlegel Philosophy of History
Nitobe İnazo (1862-1933) İkinci Dünya Savaşı’ndan önceki Japonya’nın önemli diplomat, tarım iktisatçısı, eğitimcisi ve siyasetçisi sıfatıyla, Batı kamuoyuna ilk olarak Japon samuray ruhunu açıklayan İngilizce kitabıyla meşhur olmuştur. Japonya’daki eğitiminden sonra Johns Hopkins Üniversitesi’nde okuyan Nitobe, döneminin birçok düşünürü gibi Hıristiyanlığa ilgi duymuş, Ouaker kilisesine girdikten sonra hayatı boyunca çalışmalarına destek olacak Amerikan Mary Patterson Elkinton ile evlenmiştir. Sapporo Ziraat Üniversitesi’nde öğretim üyeliğinin yani sıra Tokyo’da Friends Okulu’nu kurmuştur. 1. Dünya Savaşı’ndan sonra 1920 yılında kurulan Cemiyet-i Akvam’ın genel sekreter yardımcılığı ile daha sonra Unesco olarak bilinen Dünya Entelektüel İş birligi Örgütü kurucu başkanı olarak görev yapan yirminci yüzyılın önemli Japon düşünce ve kültür insanıdır.
Nitobe’nin bu eseri, uzun bir süre ABD ve Avrupa’da çok tutulmuştur. İlginçtir ki Nitobe, eseri Batılı okuyucular için ilk olarak İngilizce yazmıştır. Eser, kendi döneminde Japonya’da pek tutulmamış, yurtdışında bu kadar uzun süre popüler olduktan sonra Japoncaya çevrilmiş ve 1980’lerden itibaren Japonya’da da belli bir ilgi kazanmaya başlamıştır. Nitobe, Japon samuray ruhunu ve Japon dini geleneklerini özellikle Avrupa şövalyeliği ekseni içinde Batı tarihi ve kültürü ile mukayeseli bir şekilde anlaşılır kılmaya çalışmıştır. Burada, samuray ruhu veya Buşido’yu ılk defa olarak yurtdışı okuyucusuna akıcı bir dille başarıyla özetlerken biraz da idealize edilmiş bir yaklaşımla tanıtmaktadır.
Nitobe’nin samuray ruhu açıklamaları savaşçı ve şiddet temalarından ziyade, temiz ahlâk, dürüstlük, sadakat gibi sivil toplum değerlerini öne çıkartmasıyla göze çarpar. Nitobe, 1930’larda Japonya’da yükselen Asyacılık, militarizm ile emperyalist yayılmacılık politikalarına kuvvetle karşı koymuştur. Samuray ruhunu Japon toplumunun gelenekten devraldığı olumlu ahlâk değerleri çerçevesinde ele almaya özen göstermiştir. Japon kültürünün gelenekleri ile Batı medeniyetini uyum içinde ele alan Nitobe, Meiji reformlarının idealize ettiği Doğu ve Batı kültürlerinin birlikteliği ruhunu, kendi yaşamı ve yazılarıyla yansıtmaya çalışan bir düşünür olarak görülebilir.
“Japonya’nın dünyaya açılan köprüsü”
İnazo Nitobe Hıristiyan bir Japon düşünürü olarak Japonya’yı, toplumunu ve çağdaşlaşma hareketini dünyanın geri kalanına tanıtma amacıyla bu kitabı kaleme almıştır. Tüm dünyanın Japon modernleşmesini ilgiyle takip ettiği 20. yüzyıl başlarında Buşido, Batı dünyasında beklenmedik bir patlama yaparak yayımlandığı dönemde popüler bir hale gelmiş ve pek çok dile çevrilmiştir. Nitobe bir entelektüel olarak pek çok kitap ve makale yazmakla beraber bunların arasında hiç kuşkusuz en fazla ön plana çıkan çalışma Buşido’dur. Bu kitabın bir başka önemi de yazarı dünya çapında ünlü hale getirerek (çabaları sonucunda kendisine “Japonya’nın dünyaya açılan köprüsü” lakabı takılmıştır) gayrıresmi siyasi ve diplomatik kariyerini başlatmış olmasıdır.
Nitobe, Japonya’yı dünyaya tanıtma misyonuyla olduğu kadar barış elçisi ve enternasyonalist kimliği ile de ön plana çıkmaktadır. İki savaş arası dönemin güçlü gayrıresmi diplomatlarından biri olarak I. Dünya Savaşı ile birlikte gerginleşen Japon-Amerikan ilişkilerini düzelmesi ve savaşa dönüşmemesi için elinden geleni yapmıştır. Dünya Savaşı’ndan sonra aynı yıkımın tekrardan yaşanmaması maksadıyla kurulan Milletler Cemiyeti’nde yedi yıl boyunca Genel Sekreterlik görevinde bulunmuş, 1925 yılında ise yine Japon-Amerikan savaşının önüne geçilmesi için bir grup entelektüelle birlikte “Pasifik İlişkileri Enstitüsü”nü kurmuştur Barışsever ve liberal kişiliği ile kitabında Japonya’nın barışçıl yanlarını yansıttığı gibi daima savaş ve militarizm karşıtı bir kişi olmuştur.
Japonya’daki imparatorluk sisteminin sıkı bir taraftan olsa da Mançurya’daki Japon yayılmacılığını pek çok kez eleştirmiş ve dünya genelinde Japonya karşıtı bir hava oluştuğunun altını çizmiştir. Militarizm akımına yaptığı ağır eleştirilerle de pek çok kez tepki toplamış, hatta militarizmin komünizm kadar tehlikeli olduğuna dair yaptığı bir beyanat sonucunda özür dilemek zorunda kalmıştır. Tüm emeklerine rağmen dönemin konjonktürünü değiştirme çabaları sükuta uğramış ve Japonya’nın Çin’e saldırmasının önüne geçememiştir. Her ne kadar Japon savaş uçaklarının Pearl Harbor’a saldırdığını görmese de Japon-Amerikan ilişkilerinin gelecekte çok daha kötüye gideceğinin bilincinde olarak 1933 yılında hayata gözlerini yummuştur.
İnazo Nitobe’den kitap hakkında
“On yıl kadar önce Belçikalı seçkin hukukçu sevgili M. De Laveleye’nin misafirperver çatısı altında birkaç günümü geçirirken yaptığımız konuşmaların birinde konu dine geldi. ‘Okullarınızda hiçbir dini eğitim yok mu demek istiyorsun?’ diye sordu saygıdeğer profesör. Olumsuz cevabım üzerine şaşkınlık içinde kalakaldı ve asla unutamayacağım bir ses tonuyla tekrarladı; ‘Din yoksa ahlaki eğitimi nasıl sağlıyorsunuz?’ Soru beni o an için afallatmıştı, çünkü hâlihazırda bir cevabım yoktu. Çocukluk yıllarında öğrendiğim ahlaki kaideleri okulda öğrenmemiştim. Doğru ve yanlış kavramlarımı oluşturan farklı unsurları ayırt edebilecek yaşa geldiğimde ahlaki gelişimimi sağlayan şeyin buşido olduğunu anlamıştım.
Bu küçük kitabın temel amacı, eşim Marry’nin sık sık sorguladığı Japonya’daki geleneklerin ve düşüncelerin sebeplerini ve neden yaygın olduklarını açıklamaktır. Feodalizmi ve buşidoyu anlamadan Japonya’da yaygın olan ahlaki düşüncelerin yeteri kadar anlaşılamayacağını fark ettim.
Uzun süren rahatsızlığımın verdiği zorunlu başıboşluk sayesinde eşime verdiğim cevapların bir kısmını düzene sokup yayınlama fırsatı buldum. Yazdıklarım büyük ölçüde gençlik günlerimde, hâlâ feodalizm gücünü kaybetmemişken bana öğretilenler ve söylenenlerden oluşmaktadır. Çalışmamın tamamında Batı tarihi ve edebiyatı ile alakalı paralel örnekler vererek konuyu yabancı okuyuculara yakınlaştırmam beni daha rahat anlayacaklarını düşünmemden kaynaklanmaktadır.”
Militarist bir toplumdan gelen bir hümanistin yok olmakta olan samuray kültürünü ve geleneklerini keskin bir gözlem gücü ile değerlendirmesi sebebi ile bu kitap, alanındaki nadir çalışmalardan biridir. Dolayısı ile “Buşido”nun Japonya’yı ve samurayları tanımak ve anlamak isteyenler için bir başlangıç eseri olarak değerlendirilebileceğini söyleyebiliriz.