Havan topu, büyük ölçekte top planı ve inşası, zırhlı gemiler ona ait buluşlardan bazıları... Hem kendi mühendislik çizimleri hem de dahi sayılabilecek sanatçı ve bilim adamlarına çalışmaları açısından sponsorluğu da onu, hem döneminde hem günümüze gelen süreçte sayılı insanlardan biri yapmakta... Bugün iki yüzü aşan dilde Fatih (conquer) yani fetheden sıfatı ile tanınıyor olması da İkinci Mehmet’i dünya tarihinde bambaşka bir yere koyuyor. Objektif tarzda yazılan tüm eserlerde de görülür ki Fatih, her şeyden önce klasik tarzdaki Doğu hükümdarlarından da izler taşır. Bunun içinde dinibütünlük, divan şiirine merak ve bölgeye has bir takım sporlara yatkınlık vardır. Dinibütünlük meselesi aldığı eğitimin ciddiyetinden ve Osmanoğulları’nın tabiatındandır.
Fatih Sultan Mehmed, matematikte Ali Kuşçu’dan; fıkıh ve tefsirde Hızır Çelebi, Molla Hüsrev, Molla Yegan ve Molla Gürani’den dersler alır. Yine bu isimler gibi devrinin en büyük âlimlerinden biri olan Akşemseddin de Fatih’in hocaları arasındaydı.
Otuz sene tahtta kalıp, Doğu ve Batı’da takip edeceği siyaset ve uygulayacağı stratejiyle Osmanlı Devleti’ni gerçek ve büyük bir İmparatorluk seviyesine çıkaran Fatih, Papa tarafından kendisine yazılan Hristiyan olması ve Dünya İmparatoru olma teklifini elinin tersiyle itmişti. Buna karşın İslam’a hizmette, hac yollarının güvenliği ve su dağıtımı konularında seferber olmuş, hatta Memluk ile karşı karşıya gelecek duruma düşmüştü. İşte bunlar sultanın gerçek dini yönünü göstermesi açısından önemlidir.
Fatih Sultan Mehmed Hazretleri üzerine yazılan birçok eser olduğunu söylemiş olmakla birlikte bunlar arasından bir seçkiyi sunuyoruz.
Kayı II Cihan Devleti - Ahmet Şimşirgil
Kayı adlı Osmanlı Tarihi serisinin ikinci kitabıdır. Eser iki bölümden oluşur. İlk bölümde İkinci Mehmet’in babası Sultan İkinci Murat dönemi ele alınır. Sultan Murat’ın ömrü isyanlarla mücadeleyle geçmiş, Anadolu’yu tekrar bir kılma girişimleriyle ve gaza hareketleriyle devam etmiştir. Bu sırada sevdiği şehzadesi Alaeddin’in aniden kaybı zaten saltanatta gözü olmayan İkinci Murat’ın tahttan çekilme niyetini hızlandırmıştır. Haçlılarla yapılan Edirne- Segedin barışının ardından Sultan Murat; “Varalım bir iki gün zikr edelim mevlayı/ Bize mi ısmarladılar bu yalan dünyayı” diyerek tahtı oğluna bırakmıştır. Ancak Haçlıların harekete geçmesiyle ordu komutanı sıfatıyla başa geçmiş, Varna’da Haçlılar mağlup edilmiştir. İkinci Murat Han’ın Edirne’de biraz kalıp geri dönmesi üzerine başkentte yeniçeri isyanı ve Vezir Çandarlı Paşa başta bazı devlet adamlarının memnuniyetsizliği baş göstermiş, İkinci Murat tekrar tahta geçmiş ve 1451’de vefat edene dek padişah olarak kalmıştır. Kitapta İkinci Murat’ın şahsiyeti ve Edirne başta olmak üzere vakıf eserlerinden, imar hareketlerinden bahsedilerek ikinci bölüme geçilir.
İkinci bölümde ise Fatih Sultan Mehmet’in 1451’de tahta geçişinden 1481’deki vefatına kadar olan süre ele alınır. İstanbul’un fethi, Balkanlarda seferler ile Bosna, Arnavutluk, Sırbistan ile Mora’nın ilhakı işlenen konular arasındadır. Fatih’in Uzun Hasan ile yaptığı Otlukbeli Savaşı ile Anadolu birliğini sağlama yolundaki adımları da kaydedilir. Dönemin edebi eserlerinden örneklere fazlasıyla yer verilen kitap akıcı bir şekilde okunuyor. Bu da alışılageldiğimiz akademik tarih metinlerindekinden farklı bir okumaya vesile oluyor. Sultanın ölümü bahsinde de Şimşirgil Hoca, Aşıkpaşazade ve Tursun Bey gibi devre ayna tutan isimlerden vefat sebebinin Nikris hastalığı olduğunu ifade ederek F. Babinger’e eleştiri getiriyor. Kitapta bunun yanında Fatih Sultan Mehmet’in divanından parçalar ve bölümler de nakledilmekle birlikte Sultan’ın dini ve ilmi yönünden de bahisler mevcuttur. Fatih’in ders aldığı ulemadan İstanbul’un fethine müyesser olan Peygamberce (s.a.) müjdelenmiş komutan olma özelliğine, İslâm Vakıf kültüründen uygulamalarına kadar bize ciddi bilgiler sunuyor.
Gazavat-ı Sultan Murat Bin Mehmet Han - Halil İnalcık / Mevlüt Oğuz
Fatih Sultan Mehmet Han’ın ilk saltanat döneminin anlatıldığı, döneminin meşhur kaynaklarındandır. Sultan’ın ilk tahta çıktığı dönemi ve gençlik yıllarına dair olan vakaları da anlatır. Eseri önemli kılan, genç Sultan’ın ilk dönemlerine dair bilgilerin yer almasıdır. Bilindiği gibi Fatih, birden fazla tahta çıkmıştır. Bu eserde de ayrıntılarına dair malumatımızın az olduğu bu dönemler anlatıldığından, Sultan’ın bahsi geçen özelliklerine ve karakterine dair fikir sahibi olmamızı sağlıyor.
Ana kaynaklardan olan Gazavatname, bazı eserlerde geçtiği üzere Varna Savaşı’ndan önce bir taht değişikliği yaşandığı görüşüne katılmaz. Eski Sultan orduya komuta etmiştir. Gazavat’ta savaş sırasında şehit ve gazilerle savaşa katılanlara yapılan ganimet paylaşımını ayrıntılı olarak görmekteyiz. Bunun yanında yapılan yeni tayin ve azillerde her işin ehline verilip genç Sultan’ın tamamen İslâmî usullere riayet ettiği de dikkatlerden kaçmamaktadır. Araştırmacılara yönelik olan eser, döneme dair ayrıntılı bilgi sahibi olmak isteyenlerin başvurabileceği niteliktedir.
Fatih & Büyük Kartalın Gölgesi - Yılmaz Öztuna
Yılmaz Öztuna, bu kitapta, tarihi olayları ele alırken kendine has konu-olay sınırlaması ve sınıflandırmasıyla Fatih ve dönemini ele alıyor. “Fatih’in Bizans Politikası” başlığı altında bu ülkeyle eskiden beri yaşanagelen sıkıntılara yer verilmiş. Devamında Sultan’ın tahttaki ilk günlerinden itibaren İstanbul’un fethine niyetlendiğinden ve buna dayalı olarak yaptığı icraatlardan bahsediliyor. Feth-i Mübin’e giden süreçteki gelişmelerin, dünya ve İslâm dünyasındaki aksine de kitapta yer verilmiş ve Fatih’in fethin ardından Bizanslı aydınlara kol kanat gerip meclislerinde yer vermesi yönüyle ilmi yaklaşımı ele alınmış.
Kitapta 15. asır dünyasının siyasi güçlerine dair bir malumattan sonra Fatih’in Balkan, Karadeniz ve Anadolu’da uyguladığı politikalar ayrı başlıklar halinde karşımıza çıkıyor. Her biri bugünlere gelen süreçte hüküm sürdükleri topraklarda baskın birer lider özelliği taşıyan bu güç odaklarıyla yapılan mücadele ve sonuçta nüfuz altına alınmaları ise yine Fatih’in şahsi başarısıdır. Başarılı siyasi hamlelerine örneklerden biri Kırım’dan Ceneviz kolonilerini çıkarıp burayı Osmanlı’ya bağlı bir devlet haline getirmesiyken bir diğeri de Rönesans’ın başladığı İtalya’ya duyduğu merak ve planladığı harekâttır. İlk adımı da Otranto fethiyle gerçekleşmiştir.
Vefat haberi ise Venedik Elçisi tarafından şöyle ifade edilmiş: “La Grande Aquilla e Morta” Yani Türkçe manasıyla “Büyük Kartal öldü”…
Fetih ve Fatih - İsmail Hami Danişmend
İstanbul’un fethi ve özelinde Fatih’i anlatan kitapta, bu olayın Türk ve dünya tarihi açısından sonuçları üzerinde duruluyor. Danişmend, İkinci Mehmet’in iki yüzü aşan dilde “Conquer” (fetheden) sıfatıyla anıldığını ve bunun dünya tarihinde başka emsali olmadığını ifade ediyor. Fethin ardından Ortodoks Hristiyan egemenliğindeki İstanbul’un Türk-İslâm kültürü ve dairesinde fethi ve yeni baştan imarının tarihimiz açısından önemine değiniliyor.
Şehrin 1204’te Latin Hristiyanlarca yakılıp yıkılması ve sonrasında tamirinin yapılamaması, 1453’e gelen süreçte şehri sönük ve hantal bir görünüme sokmuştur. Ancak fetihten sonra İstanbul tam bir idari ve kültürel bir başkent olmuştur. Ve bunu Fatih’ine borçludur. Vakıf sistemini işleten İslâm hükümdarı Fatih’in, geleneğe olan bağı da burada gösterilmiştir. Bunun yanında Ortaçağ’da kaleler ardına saklanan feodal yönetim tarzını sona erdiren Sultan’ın, aynı zamanda din ve vicdan özgürlüğünün devlet tarafından güvenceye alındığı bir devlet yapısını kurarak bu devre ait bakış açısını da sonlandırdığına vurgu yapılır.
Büyük Türk Fatih ve Dönemi - Nicolae Yorga
Kitap, büyük Balkan tarihçisi, eski Romanya başbakanı Nicola Yorga’nın 5 ciltlik Osmanlı Tarihi adlı eserinin, Fatih döneminin ayırılarak neşredilmesiyle ortaya çıkmış. Balkan kaynakları başta olmak üzere dönemin siyasi ve diplomatik tarihi noktasında fazlasıyla yetkin olan Yorga, Fatih’le alakalı olarak olumsuz ve dini taassupla yaklaşan Batı dünyasına nazaran sultanın yeri ve değerini şu cümlelerle ifade eder: “Gerçek bir deha olarak kabul edilmeyecek olması halinde bile, olağanüstü bir şahsiyete sahip olduğu kesin olan 2. Mehmet, nadir bulunan bu özellikleriyle yeni icraatı olan devasa ve parlak fethi gerçekleştirmiş ve Osmanlı İmparatorluğu’nun görkemli güçlerinin daha yüksek siyasi amaçlar için kullanılmaya başlanması yalnızca onun sayesinde mümkün olabilmiştir.”
Fatih’in genel karakteri ve siyasetini konu alarak başlayan kitap, İstanbul’un fethi ve bu hamlenin İslâm ve Batı dünyası üzerindeki etkileri üzerinde duruyor. Ardından Batı yani Balkan coğrafyasına yaptığı kapsamlı harekâtın niteliği, buna karşı Macaristan başta olmak üzere Batı dünyası ve Papa’nın haçlı seferi teşebbüsleri ve neden yapılamadığı sorusuna da kitapta yanıt bulmak mümkün. Anadolu ve Karadeniz hâkimiyeti bağlamında beyliklerin hâkimiyetine son verilmesi ve Bizans mirasçısı Trabzon Rum İmparatorluğu’na yapılan sefer de o dönemin dünyasının dengeleri doğrultusunda incelenmiş: “Fatih devrinde Türkiye İmparatorluğu Avrupa’nın 15. asırda ilk merkezi devlet tipini teşkil etmiş ve Yeniçağ tarihinin siyasi tekamül bakımından bir farikası olan bu yeni rejimin Avrupa’da ilk örneği olmuştur.”
Fatih Sultan Mehmet ve Zamanı - Franz Babinger
Fatih devri üzerine yazılan en tartışmalı eserlerden biridir. Fethin 500. yılı münasebetiyle yazılan eser tarafsız olmamakla ve kaynaklar noktasında titiz davranmamakla suçlanmıştır. Alman kökenli yazar, o dönemle ilgili olarak bazıları ilk denilebilecek ve sonraki tarihçilerce kabul gören bilgiler de öne sürmüş. Bunlardan biri Fatih’in ölümüne dair ileri sürdüğü saray doktoru tarafından zehirlendiği bilgisidir. “Hayrete seza” şeklinde gelişme kaydettiğini söylediği Osmanlı donanmasının Avrupa donanmalarına üstün olduğunu dile getiren Babinger, Sultan’ın Avrupa’yı fazlasıyla etkilediği, kudretinin Napolyon’la kıyaslanabileceği ifadesine ek olarak Ortaçağ’daki insanların dünyayı görüş tarzında değişiklik yaparak zekâları etkisi altında bıraktığını da belirtmiş.
Yazar, Fatih’in geniş casus şebekesinin Batı’nın tüm sahalarına yayıldığını, Alman devletlerinden, Kuzey İtalya’ya uzanan şekilde yeni bir haçlı seferi için toplanılan meclislerde dahi o milletlerden elde edilen casuslar olduğunu belirtiyor. Babinger, iddiasını güçlendirme adına isim ve kaynak zikrederek bütün İtalya’nın son derece mahrem ve daimi bir Türk haber alma servisi ile örülü olduğunu ifade etmiş.
Yedi bölüm olarak ele alınan eser İkinci Mehmet’in doğumuyla başlar, ikinci bölümde ikinci ve kesin tahta çıkışıyla devam eder. Buradan başlayıp altıncı bölümün sonuna kadar olan kısmın kronolojik ve konu başlığına uygun şekilde ilerlediğini görüyoruz. Son ve yedinci bölümde ise Fatih’in kişiliği, hükümdarlığı ve insani yönü ile devlet ve toplum hayatına ışık tutması aktarılır. Sanat ve edebiyatla bilim çevrelerinin vaziyetinden bahsettikten sonra Fatih ve Batı kıyasıyla sona erer. Ayrıca eserde şehzadelik şehirleri ve İstanbul çizimleri ile değişik dönemlerde çizilen Fatih resimleri de yer alıyor.
Süleyman Arif Özkut
Güncelleme Tarihi: 14 Nisan 2018, 11:34