Anam “ Arife günü kuşlar kurtlar oruç tutar, Ramazan’ı oruçla uğurlayın.” der; beni ve kardeşlerimi son gün oruca niyet ettirirdi. Ramazan gelince herkesten önce sahur sofrasına yaklaşan bizlerdik halbuki. Sahuru yer ama oruç tutmazdık. Arife günü bir gün de olsa oruç tutmanın huzur ve neşesini yaşardık.

Bu neşeyi ve huzuru oruç tutmayanlar bilmez.

Bazı insanlar vardır oruç tutmaz, bazıları vardır tutamaz. Oruç tutmayanlar da türlü türlüdür. Bir kısım insan vardır ki Ya Tahammül Ya Sefer’in Profesör Asım Bey’i gibi Ramazan’ın geldiğini fark etmez. Bazıları vardır ki özellikle oruç tutmadığını göstermek ister ve hatta bununla gururlanır. TBMM’nin açılışında, oruç tutmadığını özel bir gayretle gösteren Ahmet Necdet Sezer’i ve Kenan Evren’i bu bağlamda hemen hatırlayıverdim mesela. Ama tutamayanların içinde bir eziklik, bir hüzün, bir özlem vardır. Onlar özür sahibi kimselerdir, hastadır, ilaç kullanmak zorundadır, yolcudur. Yemeleri ve içmeleri gizlidir. Açıktan yemek veya içmek zorunda kaldıklarında bile bir utanma ve üzülme hissinin altında olduklarını hemen fark ettirirler.

Çocukluğumda bayram sohbetlerinin konularından biri idi oruç. Ben hepsini tuttum, on gün tuttum, bu sene nasip olmadı, gibi konuşmalar geçerdi bayramlaşmalarda.

Ramazan’da oruç tutamayan ve tutmayanlara bir şey deme hakkımız yok. Dediğimiz gibi dünyanın bin bir türlü hali, o hallere uygun özürler var. Bendeniz böyle insanlar gördüm mü biraz öfkeleniyorum ama daha çok üzülüyorum. Adam, oruç bir yana bu ayda içki içiyor. Vay nasipsiz herif vay!

Ramazan, oruç dendi mi bazı insanlar çocukluğuna kadar gider. Çünkü kendine geldikten sonra bu bezde tarağı olmamıştır. Yakup Kadri, çocukluğunu geçirdiği Manisa’nın ramazanlarını özlemle anlatır hatıralarında. Yıllar sonra açığa çıkan bu ramazan ve oruç özlemini gene de onun için olumlu bir duygu sayabiliriz.

Ama oruç tutamamanın hüznünü ve ezikliğini sanırım en iyi Yahya Kemal dile getirmiştir. Onun Atik-Valde’den İnan Sokakta adlı şiiri okuyucuya hüzün verirken aynı zamanda şair hakkında müspet duygular da uyandırır.

Yıllar sonra sabaha kadar uykusuz kalarak gittiği bayram namazı ona nasıl Süleymaniye’de Bayram Sabahı’nı yazdırmışsa, oruçsuzluk da  Atik-Valde’den İnan Sokakta’yı yazdırmıştır.

İftardan önce gittim Atik-Valde semtine

Kaç defa geçtiğim bu sokaklar, bugün yine

Sessizdiler. Fakat Ramazan maneviyyeti

Bir tatlı intizara çevirmiş sükûneti

Semtin oruçlu halkı, süzülmüş benizliler

Sessizce çarşıdan dönüyorlar birer birer

Bakkalda bekleşen fıkara kızcağızları

Az çok yakından sezdiriyor top ve iftarı

Meydanda kimse kalmadı artık bütün bütün

Bir top gürültüsüyle bu sahilde bitti gün

Top gürleyip oruç bozulan lahzadan beri

Bir nurlu neşe kapladı kerpiçten evleri

Tenha sokakta kaldım oruçsuz ve neşesiz

Yurdun bu iftarından uzak kalmanın gamı

Hadsiz yaşattı ruhuma bir gurbet akşamı

Bir tek düşünce oldu teselli bu derdime

Az çok ferahladım ve dedim kendi kendime

“Onlardan ayrılış bana her an üzüntüdür

Madem ki böyle duygularım kaldı, çok şükür” 

Kendi hüznünü bizim de hüznümüz kılan şaire rahmet dilerken sözü şöyle bağlayalım: Ya Rabbi, bizi sakın Ramazansız ve oruçsuz bırakma. Amin.

Kamil Yeşil bildirdi.