Rene Guenon, 20. yüzyılda müslümanların, özellikle Batıdaki müslümanların en öne çıkan isimlerden biri. Ve öyle büyük bir etki ki, vefatı üzerinden 60 sene geçse de, şiddetinden hiçbir şey kaybetmiyor. Peki Rene Guenon neden bu kadar önemli?
Çünkü Rene Guenon, modern felsefenin tam ortasında açılmış ilk ve en büyük gediktir. Fransa'da yetişmiş bu düşünür, 1927'de yazdığı kitabıyla, yani bundan 100 sene kadar önce kaleme aldığı Modern Dünyanın Bunalımı kitabı ile, gavur ya da müslüman pek çok kişinin zihnini karıştırmış ve dahası gönlünü ferahlatmış bir isim. Rene Guenon'un bu kadar etkili olmasındaki en büyük nedenlerden bir tanesi ise, bir ya da bir çok kitap yazması değil, bu kitaplara uygun hareket etmek cesaretini göstermesidir.
Sarsıcı ve yoğun bir dil ile yazılmış Modern Dünyanın Bunalımı ve diğer pek çok eser, okuyucularını şok ederken, “peki kim bu adam?” sorusunu sormalarını sağlamıştır. Ve bu sorunun cevabı, okuyucuları daha da etkilemiştir. Rene Guenon üniversitede hoca değildir, Avrupa'da bir dağ köyüne çekilmiş de değildir, ya da Guenon felsefecilere dair alışılmış kalıpların hiçbirine uyan birisi değildir.
Rene Guenon Avrupa'yı terk etmiş, Müslüman olmuş ve Mısır'a gitmiş, burada evlenmiş, Kahire'nin dışında bir eve yerleşmiş, çoluk çocuğa karışmış, kitaplar yazmış, makaleler yazmış, mektuplar yazmıştır.
Kısa süreli diye gittiği seyahatinden hiç dönmemiştir.
Bir kitap veya bir adam nasıl bu kadar etkili olabilir?
Sade yaşamış ve sade ölmüştür. Guenon hiçbir eserinde, açıktan İslam'a davet yapmamıştır ama binlerce insan onun kitapları ile Müslüman olmuştur. Bu önemli bir şeydir. Düşüncenin eylemden tamamen ayrı olduğu tasavvuruna sahip bizler için ne kadar büyük bir şey değil mi? Normal ve büyük!
Rene Guenon, Avrupa'nın en buhranlı dönemlerinden birinde, 1. Dünya Savaşı'nın hemen sonrasında, sanatçıların ne oluyor diye sorduğu ve pek çok farklı fikirler öne sürdüğü bir dönemde; filozofların cayır cayır kitaplar yayınladığı bir dönemde yaşamış bir Fransız düşünür. Bir düşünelim, savaş bitmiş, Avrupa'daki tüm imparatorluklar yıkılıyor, onlarca yeni sanat akımı ortaya çıkıyor, durumu anlamak ve bir şeyler yapabilmek için. Sosyalist devrim oluyor, 2. Enternasyonel toplanıyor, yani Leninler, Stalinler, Troçkiler. Gramsci burada, hapishane defterlerini dolduruyor; Heidegger burada, Modern Dünyanın Bunalımı ile aynı sene, 1927'de Varlık ve Zaman'ı yazıyor; Husserl burada; Marx'ın el yazmaları ve gün yüzü görmemiş eserleri yayınlanmaya başlanıyor; Walter Benjamin, Adorno... Ve Frankfurt Okulu da kurulmuş. Felsefe âlemi hareketli yani. Bu ortam içinde bir kitap veya bir adam nasıl bu kadar etkili olabilir? Bu önemli bir sorudur, cevabı ise halen yoktur. Burada dursun.
“Beni Mısır'da, Guenon'un yanına defnedin”
Onlarca kitabı ve makalesinin ardından Guenon 1951'de, Mısır'da, merkezden uzak bir evde vefat etmiş. Arkasında üç çocuk. Bir tanesi, vefatından sadece 3 ay önce doğmuş. Hanımı çok üzülmüş eşinin vefat edeceğini anladığında. Guenon da eşine “o zaman ona benim adımı verirsin, beni anımsatır sana” demiş. Abdülvahid Yahya Guenon bu vesile ile, babasının ismiyle isimlenmiş.
Abdülvahid Yahya Guenon, neredeyse 65 yaşında. Bir büyük adamın oğlu, ama gariptir ki, yaşadığı ülkede çok da tanınmayan bir büyük adamın oğlu. Mısır doğumlu ve orada yetişmiş. Ana dili Arapça yani. Babası büyük bir adam ama, medfun bulunduğu topraklarda da az bilinen birisi. İçinde bulunduğu mezarlığa gidenlerin mezarını bulmasının çok zor olduğu bu zât'a, mezarı başında fatiha okumak için “Fransız şeyhin mezarı nerede” demeniz gerekiyormuş. Yanındaki mezar taşı, önemini ve nasıl bir etkisi olduğunu açıklıkla ortaya koyuyor. Çinli bir zâta ait bu mezar taşının kime ait olduğunu oğul Abdülvahid Yahya da anlamamış yıllarca. Babasının Çinli bir okuru, “beni Mısır'da, Guenon'un yanına defnedin” diye vasiyet etmiş. Buraya defnetmişler.
Avrupa'dan Çin'e kadar pek çok okuru olan bir insan Rene Guenon. Çince'ye çevrilmiş 3-4 kitabı var, Romence'ye tüm eserleri tercüme edilmiş, Türkçe'de 7-8 kitabı var ve dünyanın diğer ülkelerinde pek çok kitabı tercüme edilmiş, hakkında tezler yazılmış, çok etkili bir düşünür.
Oğlu Abdülvahid Yahya Guenon İstanbul'daydı
Geçtiğimiz haftalarda, her sene Mevlid kandilinde takdim edilen Dost İslam'a Hizmet Ödülü'nün bu sene Rene Guenon'a verilecek olması sebebiyle, oğlu Abdülvahid Yahya Guenon İstanbul'u teşrif ettiler. Abdülvahid Yahya Guenon, neredeyse 65 yaşında ve bütün hayatı, babasının hatırası ile karşılaşmaları ile dolu, dingin ve vakar sahibi bir insan. “Ben bu konuda ne konuşabilirim ki” dediği, hiç görmediği babası hakkında bildiği en iyi şey, onun vefatı sonrasında, kendi hayatının her safhasındaki karşılaşmaları. Yıllarca, babası vesilesi ile Müslüman olan onlarca, yüzlerce insan ile karşılaşmış, tanışmış, görüşmüş ve hayretler içinde kalmış. Halen, babasının evinde yaşıyor. Dolayısıyla kitaplığı ile de yaşıyor.
Guenon vefat ettikten sonra, eve ziyarete gelenler kütüphanesini en hafif tabirle yağmalamış olsalar da, hâlâ evlerinde binlerce kitap ve yüzlerce mektup mevcut. 13 ayrı dili okuyabilen Guenon'un kitaplığında bu dillerin tamamından kitaplar mevcutmuş. Fakat sadece, Arapça kitap bulunmuyormuş. Bunun sebebi ise, vefatından sonra evine gelen Kral'ın adamları tarafından tüm Arapça kitaplara el konulmuş olması.
Yaklaşık 650 kişi ile düzenli mektuplaşmış
Abdülvahid Yahya ve ablaları, babalarının vefatından sonra yaşadıkları zorlu yılların ardından, tekrardan babalarının mirasına yoğunlaşmış ve bu konuda ciddi çalışmalar yapmaya girişmişler. Guenon Vakfı kurulmuş. Amerika'da, Fransa'da ve Mısır'da şubeleri açılmış. Şimdi, daha önce dergilerde yayınlanmış fakat bir daha kitap olarak derlenmemiş eserleri, 3 kitap halinde yayın sırasında beklemekteymiş: “Bir tanesi masonluk üzerine, bir tanesi sembolizm üzerine, bir tanesi de hıristiyanlık üzerine toplamda 3 kitap yayın sırasında.”
Ve Guenon'un en büyük mesaisini verdiği şeylerden biri, mektuplar... Guenon'un vefatından sonra yağmalanan kitaplığından pek çok mektup da çalınmış ama ailenin tespit edebildiği kadarıyla Guenon, yaklaşık 650 kişi ile düzenli mektuplaşmış. Öyle ki, özellikle 1930'lu yıllarda mektuplara cevap vermekten, eser veremez duruma gelmiş. Mektuplaştığı isimler ise, tamamiyle ayrı bir bahsin konusu. Tam listeyi ancak, mektuplar yayınlandığında görebilecek olsak da, bakanlar, milletvekilleri, Avrupa'nın büyük düşünürleri bu liste içinde yer alıyormuş. Abdülvahid Yahya, en dikkat çekici örneklerden bir tanesi olarak, Einstein'ın asistanının mektubundan bahsetti. Mektup, Einstein'ın bir öğrencisi tarafından yazılmış ve “Albert Einstein sizin eserlerinizi bana tavsiye etti ve 'hemen bu adama mektup yazmalısın' dedi, buna binaen size mektup yazıyorum” diyerek başlıyormuş. Ailenin bu notkada en büyük derdi, mektupların cevaplarını elde edemiyor olmaları....
Dünyanın dört bir yanından Ali'ler, Ayşe'ler
Guenon ailesinin, babaları ile yüzleşmeleri, Avrupa'nın her yerinde, tahmin edilebilecek ve edilmeyecek farklı şekillerde olmuş. Bir pasaport sırasında da, mason locasında da insanlarla karşılaşmış Abdülvahid Yahya.... Bir gün Paris'ten Mısır'a dönerken pasaportunu kabin memuruna uzatmış. Memur pasaportu açıp ismi görünce gözlerini açmış, Abdülvahid Yahya'ya bakmış ve işini yapmaya devam etmiş. İşlem bittiğinde, “bir şey sorabilir miyim” demiş bu 30 yaşlarındaki, her yanından Fransızlık akan Fransız genç. Abdülvahid Yahya “buyrun” dediğinde “Rene Guenon ile alakanız var mı” diye sormuş. “Evet” cevabını duyunca da kabinden fırlamış, hızlıca yanına gelmiş ve “ben Ali'yim” demiş. “Babanız benim hayatımı 180 derece değiştirdi” demiş, öpüşmüşler, ayrılmışlar.
Benzeri bir vakıa, bir vesile ile Fransız mason locasından bir hanım ile otururken gerçekleşmiş. Hanımefendi, Abdülvahid Yahya'nın, Guenon'un oğlu olduğunu duyunca hemen sekreterini aramış, içeriye kimseyi almamasını emretmiş ve kapısını kapatmış. “Ben Ayşe'yim” demiş. “Biz ailecek Müslüman olduk, ve babanızın kitapları bizim hayatımızı değiştirdi” demiş. Ayşe hanım, büyük Fransız mason locasının ikinci ismi...
Guenon'un günlük hayatı
Guenon evlendiği esnada, Kahire'nin merkezinde bir evde oturmuş fakat daha sonra, kalabalıktan ve insanlardan sıkılarak daha merkezden uzak bir bölgeye yerleşmiş. Burada okumuş, yazılar yazmış, mektuplar yazmış ve zikirlerini yapmış. “Ya Latif” zikrini çok severmiş.
Burada hem Mısır'dan hem de diğer ülkelerden pek çok insan Guenon'u ziyaret etmiş veya etmeye çalışmış. Eşinin en çok şaşırdığı şey, bakanlar, üniversite hocaları, vs. kendisinden randevu aldığında 5-10 dk konuşup ayrılmasına mukabil, gelen garip gureba ile saatlerini harcamasıymış.
Bir defasında, Ezher rektörü kendisi ile görüşmek istemiş. En az 3-4 kez randevu istemiş ve her seferinde Guenon bir mazeret belirtmiş. En sonunda, rektörün niyetinin samimiyetini anlayınca, randevulaşmış ve görüşmüş.
Guenon'un bir kedisi varmış, Osman isminde. Osman da Guenon'u çok severmiş, Guenon da onu hiç yanından ayırmazmış. Ta ki Guenon vefat etmiş, bir saat içinde Osman da vefat etmiş.
Abdülvahid Yahya, modern hayatın surlarında açılmış büyük bir gedik. Geçtiğimiz yüz senede, binlerce insan bu yolla koskoca düşünce surlarını aşıp ihtida etti. Oğlu Abdülvahid Yahya'nın, ailesi için söyledikleri, sanki Guenon'un binlerce seveninin ortak hissiyatı: “Abdülvahid Yahya'nın çocuklarının gördüklerinin tamamı, Allah'dan bir ikramdır. Her an yeni bir şey ile karşılaşıyoruz. Biz aile olarak bu büyük adamı tam anlayamamışız. Her zaman yeni bir ikram ile karşılaşıyoruz. Guenon Allah'dan bir hediye. Karşılaştığımız herşey Allah'dan bir hediye.”
Son olarak, 72 sene önce 7 Ocak'ta vefat eden bu büyük adamın ruhu için, bir fatiha isteyelim.
Mehmet Erken fatihalar isteyerek yazdı