Çok klâsik bir söylem olacak belki ama makûs talih gibi yakamıza yapışmış bu tavır bir türlü tam olarak terk edilemedi: İnsanlara öldükten sonra hak ettikleri değeri vermek. Şükür ki günümüzde yaşayan önemli değerler adına birçok etkinlik yapılıyor; paneller, söyleşiler, şükran geceleri kişiler hayattayken gerçekleştiriliyor ve ölmeden değer verme gibi bir hatırşinaslığa şahit olunuyor.
Abdurrahim Karakoç, bu ülkede yetişmiş çok önemli değerler arasındadır. Hem de ayrım yapmadan, herkes tarafından kabul görmüş bir ozandır. Yaşadığı zamanda da, aramızdan ayrıldığında da aynı büyük coğrafya tarafından kabul görmüş ender kişilerdendir. Fakat benim dikkat çekmek istediğim; hatır bilmek, emeğinin karşılığını vermek. Keşke onun adına yazılan kitaplar, yapılan albümler o aramızdayken hazırlanmış olsaydı. O da görseydi emeklerinin karşılığını.
Şiirleri en çok bestelenmiş şairlerdendi
Abdurrahim Karakoç, yazdığı birbirinden güzel şiirleriyle, ele aldığı konularla ve heceye hâkimiyetiyle edebiyatımızda çok ayrı bir yere sahipti. “En son halk şairi” payesini hak eden önemli bir değerdi. Elbette bu kadar değerli şairin şiirleri de her zaman göz önündeydi. Özellikle müzik adamları Abdurrahim Karakoç’un şiirleriyle çok yakından ilgilendiler. Şiirlerini bestelediler, müzik severlerin dillerine düşen türküler yaptılar. Bu konuda Karakoç’un çok ince bir sitemi de vardı: “Bestelenen şiirlerime her sanatçı hakkıyla telif verseydi yedi ceddim zengin olurdu.” Bu sitemi yapsa da şair, hiçbir sanatçı ile dargın kalmadan aramızdan ayrılmıştır. Çünkü o bir gönül insanıydı. Şiirlerini para kazanmak amacıyla yazmamıştı ki bunun için birileriyle düşman olsun.
“Ben Hep Seni Düşünürüm”, “Mihriban”, “Unutursun Mihribanım”, “Suları Islatamadım” ve daha birçok eser onun dizeleriyle can bulmuştu. Özellikle Hasan Sağındık, onun şiirlerine ses veren en önemli sanatçıların başında gelirdi.
Abdurrahim Karakoç’un kendi sesinden şiirlere de yer verilmiş
Ölümünün 1. yıldönümünde Bahçelievler Belediyesi, Abdurrahim Karakoç’un anısına “Beste Beste Türkü Türkü Abdürrahim Karakoç” adıyla bir albüm hazırladı. Abdurrahim Karakoç’un şiirlerinden oluşan türküleri birçok önemli sanatçının yorumuyla şairin sevenlerine ulaştırmışlar. Albümde, önemli müzik adamı Gündoğar’ın emeğinin büyük olduğu görülüyor. Özenli çalışma ve müziklerdeki profesyonel alt yapı Gündoğar imzasını doğruluyor.
Albüme hayat veren sesler şu isimlerden oluşuyor: Hasan Sağındık, Gündoğar, Musa Eroğlu, Orhan Hakalmaz, Azerin, Esat Kabaklı, Gülay, Güler Duman, Gülşen Kutlu, Turgay Başyayla ve Sevcan Orhan.
Albümde yer alan isimlere bakınca Abdurrahim Karakoç’un kuşatıcı ikliminin ne kadar geniş bir coğrafyaya seslendiğini anlayabiliriz. Albümde Karakoç’un birçok klâsik olmuş eseri de yer alıyor. Ayrıca albümdeki diğer bir güzellik de birkaç eserde Abdurrahim Karakoç’un kendi sesinden şiirlere de yer verilmiş olması. Bu da albüme çok farklı bir zenginlik katmış.
Abdurrahim Karakoç şiirlerinde Anadolu’nun sahipsizliği, garibanlığı, kendi içinde kopan fırtınaları vardır. Her dizede ayrı bir acının, ayrı bir sızının hikâyesine rastlarsınız. Bu denli acı dolu şiirler bestelerle de buluşunca ortaya Anadolu gibi saf Anadolu gibi yürekten ezgiler çıkıyor.
Şair aramızdan ayrıldı. Onu hatırlatacak ne yapılırsa gelecek nesillere ondan bir iz olarak aramızda kalacaktır. Geç bile olsa, değer bilmek, değeri hak edene vermek önemlidir.
Abdurrahim Karakoç’un yanık sesi bu topraklarda ilelebet yankılanacaktır. Çünkü o bu toprakların sesiydi.
Mustafa Uçurum dinledi, beğendi, yazdı