Efendim bazıları Ranzavilik’e yukardan yukardan bakıp anlamaya çalışıyorlar. Bu tarikatın ilk ve temel ilkesinin ‘Yataylık esastır, dikeylik istisna' olduğunu bilmiyorlarmış gibi. Öyle dikey dikey bakarsan nasıl anlayacaksın ki kardeşim?
Başka bazıları da ‘ Ne olacak kardeşim, ben de kurarım bi tarikat. Dünyanın en kolay işi bu...’ diyesilermiş. Yazık böyle düşünenlere. Ee tabi cahil cesur olur. Silsilesi olmayan tarikat mı olurmuş? Hem seyr ü süluk gerçekleşmeden cahiliyye dönemimizden nasıl kurtulabiliriz ki?
Şeyhin nazarı ya dergaha mıhlar, ya da...
Gelelim işin en önemli kısmına... Efendim her kişi öyle canının istediği tarikata giremezdi. Şeyh, mürşid tekkeye, dergaha gelenin şöyle bir gözlerinin içine bakar. Yolun; yıllardır yanan ateşinin aydınlığında, eşikten içeriye girenin gözlerinden kişiliğinin en girift yerlerine, ta kalbine sirayet eder. Şeyhin bu ferasetli bakışı, yola girmek isteyeni ya oraya mıhlar, yahut şeyh bizzat kendisi yola girmek isteyeni başka bir zata yönlendirir.
Çorabın kokusu günah gibidir!
Yani öyle mürid kapma yarışı falan olmuyormuş. Ancak o tarikatın tarzına, üslubuna uyum sağlayabilecek fıtratta-yapıda olanlara el veriliyormuş. Meşrebi, tabiatı, mizacı tarikata münasip olmayanlara sadece çorba verilip gönderiliyorlarmış. Sözün cinasından faydalanarak tekkeye gitmeye niyetlendiğinde çorabına da dikkat etmen gerektiğini burada hatırlatalım. Yoksa uzun yıllar boyunca çorabının o meşhur kokusu bir utanç eşliğinde burnunu sızlatıp durur.
Uyutarak uyandıran tarikat!
Şimdi tarikat dediğimiz ilahi organizasyon da hem uyutur hem de uyandırır. Bazılarını uyutarak uyandırır. Başka bazılarını da uyandırarak uyutur. Nasıl mı? ‘Ölmeden önce ölünüz’ hadisinin şerhini tasavvufî metinlerden okursanız epey şey öğrenmiş olursunuz. Allah bazen 'çok uyanık’ı, bade ile sekr haline sokup bütün masivadan uyutur. Bazen de ‘Uyur idik uyardılar/ Diriye saydılar bizi’ dedirtir, hakikatle uyanana.
Yalancı dinamizm reklamlar gibidir!
Şol iş, Yaradan’ın sırlı işlerindendir. Yüce Rabbimiz her kulunu başka türlü terbiye eder. Bazılarını birdenbire susturur, bazılarını koşturup yorar. Bazılarının gözleri uyur gibidir ama kalbleri dipdiridir. Bazılarında ise gafletin getirdiği zaptedilmez bir dinamizm vardır. Fakat bu şerli dinamizmin şeytan ve avanesi dışındaki kimesneye faydası yoktur. Şol kişi reklamlar gibidir. Hızlıdır, hareketlidir, cafcaflıdır, caziptir amma aldatıcıdır. Yani ki şeytan gibi illüzyon yapar. Lakin Kelimullah Musa'nın gökle tutuşmuş asası gelinceye kadardır hâkimiyeti.
Meleklerin pamuk pamuk eylediği uykuya sığının!
'Sizin için geceyi bir örtü, uykuyu bir dinlenme hali kılan ve her (yeni) günün (sizin için, adeta) yeni bir diriliş olmasını sağlayan O'dur.' buyuruyor Furkan suresinde nimeti bol Rabbimiz. Demek ki şefkatli ve merhametli Rabbimiz, bizi örterek uyumaya davet ediyor. Ki dinlenip her gün yeniden dirilelim ve yeryüzüne bu dirilikle intişar edelim.
Ranzavi yolunda bu ayetin şöylece tefsirinde mahsur olmasa gerektir. Vakta ki başedilmez dertleriniz çoğaldı, ortalık karardı ve dahi sevdiğinizin gözü karardı ve sizi terketti. Dünya size dar gelmeye başladı. Niyaz edip yakarın Yüce Yaradan'a ve sığının meleklerin pamuk pamuk eylediği uykuya. Asla umudunuzu kaybetmeyin. Biliniz ki Allah'ın daima açık kapıları vardır. Yeter ki kalbinizin gözleri uyanık olsun. Kafa gözünüzün uykuda olması, kapalı olması çok da önemli değildir. Hatta belki de doğru zamanda, doğru şeylere kapanmışsa aşikâr olan hakikat size de görünür olur.
Mustafa Nezihi yolun inceliklerini anlatmaya devam edecek
ilginç farklı bi bakış açısı olmuş uyku hakkında hiç bunları düşünmemiştim akliniza sağlık