Yıl 2019… Ekim’in 18’i, Ankara… Acının her şeye egemen olduğu bir asırda yaşarken, bu çağdan, en çok insan öldürülen çağdan, bu uğultulu çağdan seksen beş yaşında göç etti.
“İnsan, kaç bin yıldır dayanıyor hâlâ yaşamaya?”
İçi; uzun bir yol, upuzun bir yoldu. Çünkü yeryüzü, bir bıçağın sırtı gibi keskin. Çünkü yeryüzü, uzun bir kahkahadan ibaretti.
1934’te Maraş’ın “Beton duvarlar arasında bir çiçek açtı”. Saçları ızdırap denizinde bir tutam başaktı, elleri zamana kök salmış ağaç. Ölümsüz çiçeği taşıyordu göğsünde…
“Yaşama cesaretimi artıran
Ağır acı oturuşunuz vardı.”
Yazmaya ilkokulda başladı. Fakat bir gerilimin ortasındaydı. Anne ve babası neden bu yeni eğitim tarzıyla barışık değildi? Tam üç yıl geç başladı ortaokula.
“Şu ilkokul, hep düğüm atılan acayip bir iplik miydi? Annem, babam ilkokuldan, genelde, tüm okullardan neden bu denli tiksiniyordu?”
“Kutlu öğleüstü ve akşam üstü”ydü. Muhalif yüzü çıktı meydana.
“Geliyor üstümüze bir yakup titremesi
değişimin belirtisi şapkanın ironisi”
“Çelik dişliler arasında direnen insanlığın” kahramanı oldu. Soluğu, umutsuz ceylanların gözyaşına sünger…
“Konuşma sırası geldi mi bana anne
ortadoğu çocuğu değil miyim anne
düşünüyorum o halde savaşacağım anne”
Rasim Özdenören, Erdem Bayazıt ve Âkif İnan ile birlikte “Sabır üssü” dediği Edebiyat dergisini çıkardı, ardından Edebiyat Dergisi Yayınları’nı kurdu. İlk olarak “Batı Notları” sonra “Harikalar Tablosu”, “Ay Operası”, “Umut” yayınlandı.
“Damladı yere
bir damla yağmur
bir damla eylem
bir damla yağmur
bir damla eylem”
Muhalif. “İnsan! Seni savunuyorum; sana karşı!” diye haykırdı. Yazmak onun nezdinde cenk etmektir. Bu yüzden çığırından çıkan her şeye savaş açtı. “O /sesin /yankısını /betondan sağlam /bastırdılar göğüslerine /yeni bir eylem yüklediler /kelimelerine bile.”
“Ben, antikapitalist, antifaşist, antinazist, antisiyonist, antisosyalist ve en önemlisi de Türkiye özelinde olmak üzere antifiravunist bir bilince ve iradeye sahip devrimci bir yazarım.”
Devrimcidir. Put kırıcı. “Arkadaş kıl tartan terazi misin/ Artıyor katsayısı direnişin” diyerek zulme karşı, haksızlık, adaletsizliğe karşı devrimci bir “klâs duruş” sergiledi.
“İslam dini kıyamete kadar sürecek sürekli devrim anlayışını öngörür. Yeryüzünde zulüm, haksızlık, adaletsizlik var olduğu sürece, bu zulmün, bu haksızlığın, bu adaletsizliğin kaynağı olan egemen güçlerin yok edilmesi için, Müslümanların devrimci mücadelesi de sürecektir.”
İmanın güneş yüzlü çocuğudur. Yüreğinin yarısı Mekke, öteki yarısı Medine’dir. Kudüs, onun şiirlerinin sıkça işlenen motifi. “Ben Kudüs’ü kol saati gibi taşıyorum.” “Gel / Anne ol / Çünkü anne / Bir çocuktan bir Kudüs yapar.” diyordu.
“Kudüs kalbimin üstünde ince bir tüldü; şimdi alınyazımdır.”
Bazen çok kırık bir aynaya bakmak gibiydi hayat... “Hayatını gün gün yaşamak isteyenin omuzları çöküyordu.” Gün gün yaşadı hayatı. Evlenmedi. Otelleri mesken tuttu. İnzivada bir münzevi. Kendiyle hesaplaşmalar, sorgulamalar… Altı kitaplık deneme serisi “Otel Gören Defterler” en yakın şahididir.
“Yeryüzünün yorgunluğu geçiyor(du) hepimize.” Sükût Sureti’nde suskunluğu seçip duvara astı; çok uzun bir suskunluğu, on üç yıl süren en uzun suskunluğu…
“Hayır! Yazar havlu atmaz.
Olsa olsa, sükûtunu duvara asar, tüfek gibi; bakar.”
Seksen bir yaşında Kudüs’e gitti ve huşu içinde Mescid-i Aksa’da kıldı Cuma namazını. “Kutlu öğleüstü ve akşamüstü” sıyrıldı dünyadan.
Ondan geriye “Bir Yazarın Notları”, “Put Yapımevleri”, “Anneler ve Kudüsler”,“Kalbimin Üstünde Bir Avuç Güneş” kaldı.