Dikkat! : Dikkat bir spot ışığıdır

Rotamızı değiştirmediğimiz takdirde, bir tarafta dikkat becerisinin karşı karşıya olduğu tehlikelerin farkında olan ve sınırları dahilinde yaşamanın yollarını bulan bir üst sınıfın, diğer tarafta ise toplumun geri kalanının, yani manipülasyona karşı koyma imkanları daha az olup gitgide daha fazla ekranların içinde yaşayacak ve gitgide daha fazla enformasyona maruz kalacak olanların bulunacağı dünyaya doğru gideceğiz. Şüheda Börü yazdı.

Dikkat! : Dikkat bir spot ışığıdır

Çağın teknik ve teknolojik getirilerinin neticesinde oluşan dikkat eksikliği ve odak bulanıklığını her geçen gün biraz daha netleşiyor. Odaklanma becerisindeki kötüye gidişin, etrafımızdaki pek çok insanın başına geldiğini biliyoruz. Tüketilen gıdalar, maruz kaldığımız durumlar, duygu durum bozukluğu, uyku kalitemiz, etkisinin olmadığını düşündüğümüz gündelik olaylar hepsi beyaz bir tuvale atılmış renk bombası gibi zihnimize işleniyor. Bunların yanı sıra zihnimizi kemiren ekranlar ve sosyal medya hesapları dikkat ve odaklanmamızı etkileyen diğer iki ana unsur.

Yapılan araştırmalara göre ortalama bir insan günde üç saat on beş dakika; 2617 defa telefon ekranına dokunuyor. Sosyal medya hesaplarında önümüze çıkan her enformasyon dikkat ve odağımızı etkiliyor. Örneğin Twitter, Instagram ve Youtube gibi sosyal platformlarda karşılaştığımız her türlü olumlu / olumsuz durumu istemesek de zihnimiz işliyor. Instagram bize tüm dünya kafayı sizinle bozmuş, sizi seviyor, sizden nefret ediyor, şu an sizden bahsediyor gibi hissettiriyor. Bunu yapabilmek için de sisteme enformasyon yağdırılıyor. Ne kadar çok enformasyon pompalarsanız, insanların o enformasyonun tek bir parçasına odaklanabilecekleri zaman da o kadar azalıyor. Enformasyon hacmindeki artış dünyanın hızlandığı hissini doğuruyor.

Peki, bu durum bizi nasıl etkiliyor?

Enformasyon hacmindeki artış bütün dünyayla bağlantı içinde olduğumuzu, herhangi konuda olup biten her şeyi öğrenebileceğimizi hissettiriyor. Gelgelelim enformasyon miktarında ve bu enformasyonun geliş hızında meydana gelen bu muazzam artışın bir bedeli olmadığını söylüyoruz kendimize. Bu bir yanılgı: çok yorgun hale geliyoruz. Daha önemlisi, her türlü boyutuyla derinliğimizi feda ediyoruz. Derinlik için zaman, derinlemesine düşünmek ve enerji gerekiyor. Her şeye yetişmemiz, her dakika bildirimler almamız derinliğe ulaşmamızı engelliyor.

Derinlik gerektiren her şey zarar görüyor. Bu durum başarımızı ve geleceğimizi olumsuz yönde etkileyip hızımızı artırıyor. Hızın artması anlayışın azalması anlamına geliyor. Kolektif olarak dikkat kaynaklarında daha hızlı tüketme yaşıyoruz. Bu yüzden yüzeye doğru çekilip duruyoruz.

Dünyada Sinirbilim alanında önemli ödüller kazanmış olan Profesör Earl Miller yaptığı bir araştırmasında bir insanın yaptığı bir işten diğerine geçiş yaptığında beyin yeniden şekilleniyor. Örneğin bilgisayarda işimizi hallederken telefonumuza gelen bildirime göz ucuyla, beş saniye baktıktan sonra yaptığımız işe geri döndüğümüzde beynin yeniden şekillenmesi gerekiyor.

Öncesinden ne yaptığımızı düşünmek, hatırlamaya çalışmak için beyin biraz geriye gitmek zorunda kalıyor, bu durum zamanımız alıyor. Kanıtlara bakılırsa bu gibi durumlarda performansımız düşüyor, işimize odaklanmak için beynin derinliğe ulaşması 20 dakikayı buluyor. Yani bu kısacık zaman odağımızı ve dikkat becerimizi olumsuz yönde etkiliyor. Bunun defalarca tekrarlandığını düşünürsek beyin bu kısacık zamanlama ve masum görünen bu hareketimizle epeyce zaman harcayıp yoruluyor. Derinlemesine düşünmekle geçireceğimiz hayati zaman, daha yüzeysel düşünmekle geçiyor. Sadece bununla kalmayıp beyin işlem zamanının büyük bir bölümünü görevler arasında geçiş yapmaya ve hatayı düzeltmeye harcadığında, beynimizin çağrışım bağlarını yeni noktalara götürüp özgün ve yaratıcı düşünceler oluşma fırsatını azaltmış oluyoruz. Bunu bilgisayarda çalışıp telefondaki bildirime bakmakla değil de sosyal medya platformlarında gezinirken parmağımızı her yukarıya doğru sürüklediğimizde önümüze çıkar enformasyonla ele alırsak salisede beyine yığınca enformasyon yüklemiş ve beyin kapasitemizi olumsuz etkilemiş oluyoruz.

California Eyaleti Üniversitesinde Psikoloji Profesörü olarak görev yapan Dr. Larry Rose, ortalama bir genç yetişkinin altı-yedi iletişim aracını aynı anda takip edebildiği ve bu iletişim araçlarında karşılaştıkları enformasyonları araştırarak insan beynin tarihsel olarak geliştiğine değil, feci bir şekilde gerilediğini fark etmiş. Makine değiliz biz makine mantığı ile yaşamayız. Dikkat dağınıklığını ve zihin bulanıklığının sonucu olarak kültürümüze idrak aşamasına dönük kusursuz bir fırtına yaratmış durumdayız.

Peki ne yapmalıyız?

Şu an dikkatimizi dağıtan şeyleri olabildiğince sepetlemeye çalışmalıyız. Beyin de kaslar gibi belli şeyleri ne kadar çok kullanırsanız bağlantı da o kadar kuvvetleniyor ve daha iyi iş görmeye başlıyor. Odaklanmada zorluk yaşıyorsak önce on dakika tek bir işle uğraşmayı denemeliyiz. Sonra bırakalım bir dakika dağılsın dikkatimiz, sonra on dakika daha… Yapa yapa aşinalık kazanıyoruz. Beyin ustalaşmaya başlıyor, çünkü o davranışta söz konusu olan nöral bağlantıları kuvvetlendiriyoruz. Bunu başarmak için, dikkatimizi dağıtan şeylerden gitgide daha uzun süre uzak kalmamız gerekiyor. Bunu irade gücüyle yapmaya çalışmak hatalı olur, çünkü o enformasyon dürtmesine karşı koymak olabildiğince zor. Kendimize hâkim olmayı deneyebiliriz, ama ekranın diğer tarafında bize karşı çalışan binlerce mühendisin olduğunu unutmamalıyız.

Doğru yere sondaj yapmamız gerekiyor içimizde bir odak kuyusuna rast gelmenin mümkün olduğunu, burada fışkıran o uzun odak dalgasının zorlu görevleri sancısız, hatta keyifli bir şekilde gerçekleştirmemizi sağlar.

Bizim için anlam taşıyan bir şey yapıyor olmamız lazım. Roy Baumeister bunu şöyle açıklar: Bir kurbağa yiyemeyeceği bir taşa kıyasla yiyebileceği bir sineğe çok daha uzun süre bakar. Kurbağa için sinek anlamlı, taş anlamsızdır. Beyin tasarıma dayalıdır. Sizin için önemli olan şeylere dikkat gösterecek şekilde tasarlanmıştır.

Rotamızı değiştirmediğimiz takdirde, bir tarafta dikkat becerisinin karşı karşıya olduğu tehlikelerin farkında olan ve sınırları dahilinde yaşamanın yollarını bulan bir üst sınıfın, diğer tarafta ise toplumun geri kalanının, yani manipülasyona karşı koyma imkanları daha az olup gitgide daha fazla ekranların içinde yaşayacak ve gitgide daha fazla enformasyona maruz kalacak olanların bulunacağı dünyaya doğru gideceğiz.

Daha iyi bir hayat için yanlış olan şeyleri hayatımızdan çıkarmak yeterli değil. Olumlu bir hedef de gerekiyor; yoksa devam etmenin anlamı kalır mı? Dikkat bir spot ışığıdır. Mozart’ın sahnede tek başına belirdiği ve etrafındaki diğer her şeyin sanki kaybolup gittiği an gibi.

YORUM EKLE
YORUMLAR
Şinasi
Şinasi - 2 ay Önce

Çok çok çok önemli bir mevzu. Okullarda ders olarak okutulması, televizyonlarda sürekli programlar yapılması, hutbelere mutlaka konu edilip durması gereken çok çok çok hayati bir mevzu. Teşekkürler.

Fatma
Fatma - 2 ay Önce

Dediğini yine yaptın , ve çok güzel bir şekilde yazıya döktün.. günümüz problemlerinden biri belki de en önemlisi.
Dahaa güzel anlatılamazdı. Eline emeğine sağlık

Mehmet Aktaş
Mehmet Aktaş - 2 ay Önce

Teşekkürler... Mü'min bir yılan deliğinden iki kere sokulmaz ama maalesef biz sosyal medyaya sinek gibi yapıştık; ondan kurtulmak için ne düşüncemiz ne de gayretimiz var. Allah müslümanlara basiret ve feraset versin.