An olur asrı aşar...

Yaşanan veya önceden tevarüs eden öyle anlar vardır ki, o an'ın etkisi, durgun göle atılan taşın oluşturduğu açılan daireler gibi büyür ve çağdan çağa akar. Ahmet Mercan yazdı.

An olur asrı aşar...

Yaşanan veya önceden tevarüs eden öyle anlar vardır ki, o an'ın etkisi, durgun göle atılan taşın oluşturduğu açılan daireler gibi büyür ve çağdan çağa akar.

Bir anda oluşan etkiyi bu denli güçlü kılan nedir sorusu, bu ahvalde önemlidir. Bekleneni çok çarpıcı biçimde ortaya koymak; veya derinde olanın, insanın aradığı cevaba denk düşenin aniden ayan olması...

Bir söz, bir eylem, cesaret gösterisiyle gelen ifade, anlık, beklenmeyen karar. Şimşek gibi, yıldırım benzeri, sarsan ve unutulmayan; dahası, varlık bulunca hep kullanılmak zorunda kalınan...

Karanlıkta kalan şehrin şalterini kaldırmak, sanki...

Hz Adem’in elmayı ısırmasıyla başlayan anlık olaylar zinciri...

O elmaya uzanan elde hepimizin fıtratının payı var.

Ve o uzanış bizi dünya hayatıyla karşıladı. Bir ömrün son saniyesine kadar, etkisi altına aldı.

Asrı aşan anlar her dönemden olabilir.

Kimi zaman, şahit olunan an’dan nefret edilebilir. Veya an'ın etkisinin anlaşılabilmesi için devirlerin sıraya girmesi gerekli olabilir.

Ve insanın dünya öyküsü, o an başladı!

Cennet meyvesinden bir ısırış, yasağa karşı ilk meyil olarak, büyük bir düşüşe, tevbeye ve imtihana neden oldu.

İnsanın imtihanı, tamahla vahyin ölçüsü arasında, ilk insandan bu yana, değişmeden devam ediyor. Değişim araçsal düzeyden ibaret.

Öze ait imtihan, cennet konumuna kavuşma çabası, veya, Şeytan'ın helak çağrısına ilhak devam ediyor.

Ahmet Mercan yazdı

YORUM EKLE