Şiirlerden yapılmış A'da Z'ye Acılar Atlası

Muharrem Akyüz’ün hazırladığı Yara’lı Şiirler seçkisinde şairlerin acıya yaslı şiirleri bir araya geldi. Bu kitap üzerine Mustafa Uçurum yazdı.

Şiirlerden yapılmış A'da Z'ye Acılar Atlası

“Dünya ki bir yara yurdudur. Bu diyara gelip yaralanmayan olmuş mudur? Ve şairler… Şairler bu diyarın en has evlatlarıdır. Yaralanan her şair, yarasını şiirle dile getirir çünkü yaradan geçmeyen her şiir biraz eksiktir.” diyor Muharrem Akyüz kitabın önsözünde.

Herkesin yarası içinde. Derdini söyleyen de var söyleyemeyip içine atan da. Söz dile düşünce bir şekilde kendini ifade edecek ortamı da bulabiliyor. Şiir, hikâye, türkü, ağıt derken bir bakıyoruz ki acılar deryasında sallanıp duruyoruz.

Acının en çok yakıştığı ifade şeklidir şiirler. Şiirler acı ile beslenir, şairler acıdan aldıkları ilham ile şiirlerini yazar.

Muharrem Akyüz, MGV Yayınları tarafından yayınlanan Yara’lı Şiirler adlı seçkide birçok şairin şiirlerini bir araya getirerek acılar antolojisi hazırlamış. Türünün ilk örneği olması bakımından Akyüz’ün bu çalışması daha bir önem kazanıyor. Genelde hayatta olan şairlerin şiirleri alınmış kitaba. Şair seçiminde geniş bir yelpaze tercih edilmiş.

“Ne çok acı var”

Yara’lı şiirleri okudukça Cahit Zarifoğlu’nun sesinden defalarca “Ne çok acı var” denecek şiirler karşılayacak okuyucuyu. Acı çok; rengi, tarzı, süresi, etkisi farklı acılar konuk oluyor şiirlere. Acının binbir çeşidine şahit olarak okunacak şiirler bunlar.

Kitapta şairler harf sırasına göre sıralanmış. İlk şiir A. Ali Ural’a ait Çorba isimli şiir. Son şiir Zümrüt Karabudak’ın Rüya Misafirleri. A’da Z’ye acılar atlası diyeceğimiz bir çalışma bu.

Kitabı merak eden okuyucular için ipucu olması kanaatiyle birkaç şiiri paylaşmak istiyorum.

daha ne yapsın kar bir tas çorba koydu avuçlarına

gözlerine bir tutam duman nereye baksan kıvılcım

bir omuz yarası açılmış kocaman yağdıkça şarapnel

hafızaları örtecek kahraman olduğun hatırlanmasın

Ali Ural

Bir ağaç düşün, köklerini meyvesine bağlamış

Sayısız kapısı varmış insanın demek ki duvar çok

Demek ki resim bitince yaralarını sayacaksın

Bir parazit gibi aramıza girecek dünya

Yaşamak bazen, filmin yarısında

Sebepleri kaybedip çıkıp gitmek gibi…

Ahmet Edip Başaran

ülkemin saçlarıyla oynayarak büyüdüm

rüzgârını yapıştırdım yara bandı diye dizime

annemin karnında bir avuç Türkçeydim ben

uyurken masalımı Ağrı okurdu

Ayşe Sevim

 

genzimi yakıyor akşam tütsüleri

yaman bir endişe kuruluyor

alnımda günahın ilk izi

oyulmuş bir yara gibi duruyor

Elif Nuray

 

kalanların sustuğudur gördüğünüz akşamlar

oysa giderken gitmek daha yakışıklıdır

açsanız yollardan daha yaralısı var mıdır

neden var sanıyorsunuz yollarda taşlar

taşlar yolların yara bandıdır

Eyyüp Akyüz

 

insan durdukça büyüyen yara

leylasıyım ben kimsenin

kalp içimde benzerken aya

unutuluyorum uzaklaşmasam da

Hatice Çay

 

şöyle soralım bir soruyu

kim sevmez yaralı bir yırtıcıyı?

düşer mi balkonuma yaralı bir kartal?

ve ben sarar mıyım hiç, kendi açmadığım yarayı?

durup güneye bakan camın önünde ışıklarında şehrin

elimdeki ipi bin kere düğümler bin kez koparırım tırnaklarımı

Hayriye Ünal

 

Toplarken balıkçı gülüşten ağlarını

Ansızın terk ettim anneden sarayımı

Kiracıymış meğerse kabuklar yaralarda

Bir veda koştu bana ve ısırdı canımı

İbrahim Tenekeci

 

aykırı kitaplar deriyorum

bölüşüyorum bedelini insanlığımın

acemi rüzgârın suçu bilinsin aklımda kalan

gerçek üstü bir hoşça kal yokluğum

Mehmet Şamil

 

Hayata defans yapsak bu oyundan düşmezdik

adam adama markajı da öğrenemedik eylülden

sadece ihtiyat, bir ucundan tutuyorsak günleri

sadece ihtiyattan, iki güne bir yaşıyorsak eğer

sahibini aldatan sıcak bir yara gibiydi çünkü

bir gün dönerim diye atladığımız mevsimler

Mustafa Köneceoğlu

 

olduğundan büyük gösteren yaşlar gibiyim

dağılıyor uykum, söz bile ağzımda yara

kendi şerrinden, gölgesine sığınan çınar

diyeceğini deyip, çekiliyor kenara

Nadir Aşçı

 

deşilmiş her yaradan kefaret, rüyalarımdan tabir umdum

ikrar eyleyip ömrün nasipsiz kuyularına

dur ey kalbim dedim; göğün genişleyen avuçlarına uzanacak bu benim

mutmain boynum

Selçuk Küpçük

 

unutarak ve kanatarak kendimizi

her an yeniden geçiyoruz

postmodern alçakların hiçbir zaman geçemeyeceği denizi

Sıtkı Caney

 

Öyle bir şiir var ki Allah’ın ezberinde

Ben onu yudum yudum dilime çekeceğim

Ben onunla her gece ateşten seccadeler

Ben onunla her gece dağlar yaratacağım

Aşık olacak bana bu nankör yalnızlığım

Ben onunla kendimi sonsuza boğacağım

Hakikat nefesimle var kılacak kendini

Yıkacağım zamanın gavurca geçişini

Yıkacağız körelten alçak matematiği

Süleyman Unutmaz

 

 

Mustafa Uçurum

YORUM EKLE