İnançsızlık zerkeden eserlerden uzak dur!

1946 yılında iki genç hanım Mehmet Ali Ayni’ye şunu sordu: “Hayat Nedir?” Ayni, bu soruya öyle bir cevap verdi ki, üstadın verdiği cevap bugünün “x”, “y”, “z” kuşaklarının bile ilgisini çekmeye aday…

İnançsızlık zerkeden eserlerden uzak dur!

Türk düşünce tarihi içinde en büyük sıkıntı çekenler, ıstıraba duçar olanlar kanaatimce, meşrutiyetten cumhuriyete geçiş sürecini yaşayanlardır. Meşrutiyet döneminde büyük bir çınarın yıkılmaması için elinden gelen bütün gayreti sarf eden münevverler, o koca çınarın yıkılmasından sonra, barakalarını ısıtmak için ondan odun edinenleri maalesef seyretmek zorunda kalmışlardır. Cumhuriyete geçiş sürecinde ise tek parti iktidarının ortalığa saldığı korku imparatorluğu yüzünden sükûnet hırkasına sımsıkı bürünmek durumunda kalmışlar, ya memleketi terk etmişler ya da susmuşlardır. Akif merhum çok fazla dayanamayıp hicreti tercih edenlerden olmuş. Ancak hicret etmeyenlerden bazıları var ki, ne razı olmuşlar ne de susmuşlardır. Bir yolunu bulup söylemek istediklerini söylemişlerdir.

Bu durum, sadece Türk düşüncesinin başına gelmemiştir. Türk müziğinin de başına aynı şey gelmiştir. Türk müziği yasaklanmış, Türkün dinî hayatını hatırlatan her türlü enstrümanın kullanılması yasaklanmış. Kudsi Erguner, hatıralarında bu durumun yansımalarını çok güzel bir şekilde ilk elden anlatmaktadır. Yine klasik Türk musikisi devlet radyolarında yasaklanmış. Musiki varlığını devam ettirebilmek için meyhanelerde meze olmuştur. Güftekarlar ve bestekârlar müzik parçalarının dinî herhangi bir çağrışım yapmaması için özel gayret sarf etmişler.

Denilir ki, Türk müziğinin yasaklandığı zaman diliminde bu işe gönül verenler ve bu işten gönül alanlar görünürde maddi-beşerî aşkı dile getirmek suretiyle ilahi aşka ve Peygamber sevgisine işaret etmişlerdir. Bizim müziğimiz her ne kadar meyhanelerde sarhoşlara meze yapılmışsa da bugünlere kadar gelebilmiştir. Bunlar sadece müziğimizin başına gelenlerdir.  Elbette bu süre içinde musikimiz, büyük yaralar almıştır, aynı düşüncemiz gibi. Eskiden nasıl topluma yöne veren mütefekkirler yetişmişse bu toplumda, yine toplumun dilinde nice eşsiz şarkıya imza atmış musikişinaslar da yetişmiş. Bugün gelinen noktada hem düşüncede hem de müzikte bir kısırlaşmanın varlığını teslim etmek zorundayız.

Mehmet Ali Ayni, sağlam itikadıyla tanıdığımız bir zat

Türk düşüncesinin başına gelenler de işte Mehmed Ali Ayni’nin yapıtlarında görülüyor. Ayni, “Türk Ahlakçıları”, “Türk Azizleri” gibi başlıklar altında yazmış yazacaklarını. Doğrudan doğruya İslam kelimesinin dahi kullanılmasına izin verilmeyen bir dönemde, İslam’a dair söylemek istediklerini felsefeden de istifade ederek anlatmış Ayni. Bazı metinlerini de bizzat Fransızca kaleme alarak, işi farklı mecralara taşımış. Zannımca Ayni, bazı kitaplarını Fransızca yayınlayarak, “bakın bizim kendilerine benzemek için donumuzu bile değiştirdiğimiz elin gâvuru bile, bizim eski geleneksel hayatımızın, dinimizin yön verdiği hayatımızı yansıtan eserleri, büyükleri merak ediyor; onlar korkmuyorlar, biz neden korkuyoruz” demek istemiştir. Ya da Türkçede ifadeden mahrum olduğu şeyleri Fransızca ifade etmiştir. Bu anlamda üstadın Fransızca kaleme aldığı eserlerin Türkçedeki örnekleri karşılaştırılmalı ve aralarındaki farklar ortaya çıkartılmalıdır. Bu durum, düşünce tarihimiz için büyük bir önem taşımaktadır.

Bunu neden söyledik. Hazret-i Mevlâna türbesinin açılmasıyla ilgili olarak yine Kudsi Erguner’in hatıralarında çok güzel ifadeler var. Marshall yardımı için Türkiye’ye gelen ve Konya’yı gezen Amerikalı diplomat, Mevlâna türbesini gezmek istediğinde orasının kapalı olduğu söylenince hayretini gizleyemiyor ve sebebini soruyor. Kendisine makul bir cevap verilemiyor. Sonuçta o diplomatın vesilesiyle Hazret-i Mevlâna türbesi müze adı altında halkın ziyaretine açılıyor. Bizde işler biraz da böyle yürüdüğü için, Ayni bazı eserlerini Fransızca yazmış ve Türkiye’de yazacağı bazı kitaplar için meşruiyet zemini hazırlamış olabilir. İnsanın aklına gelmiyor değil.

Mehmed Ali Ayni, sağlam itikadıyla tanıdığımız bir zat. Tasavvuf meşrep bir zat. İmam Gazali, Şeyh-i Ekber İbn Arabi, İsmail Hakkı Bursevi, Hacı Bayram Veli gibi dört farklı meşrepten zat üzerine kitaplar kaleme almış. Tevfik Fikret’in “Tarih-i Kadim” adlı hezeyanına cevap vermiş ve bu cevabını kitaplaştırmış.

Elimizde üstadın vefatından hemen önce basılan bir eser var. Hayat Nedir adını taşıyan bu kitap ilk olarak 1945 yılında İstanbul’da basılmış. Kitap bugünlerde Büyüyen Ay Yayınları tarafından yeniden gün yüzüne çıkarıldı. İsmail Dervişoğlu’nun çalışmaları sonucu yeniden okurla buluşan kitap, iki hanımın Ayni’ye hayat hakkında sordukları sorulara Ayni’nin verdiği cevaplardan oluşan bir eser. Eser, gerek felsefe, gerek ilahiyat öğrencilerinin ve gerekse meraklılarının okuması ve elden geçirmesi gereken güzel bir eser. Eserin dili, bugünün insanının özellikle gençlerinin anlamakta zorlanacağı bir dile sahip. Bu yüzden Dervişoğlu kimi kelimelerin anlamlarını dipnotta belirtmiş.

Hayat Nedir kitabıyla birlikte Büyüten Ay, Mehmed Ali Ayni’nin ikinci kitabını yayımlamış durumda. Üstad, Darülfünun Edebiyat Fakülte­si Mecmuası, Darülfünun İlahiyat Fa­kültesi Mecmuası, Millî Mecmua ve Fağfur gibi dergiler ve Yenigün, Akşam ve Cumhuriyet gibi gazetelerde felsefe, tasavvuf ve eğitim gibi konulara dair yazdığı ma­kalelerinin bazılarını 1925 (1339) yılında İntikad ve Mülâhazalar adıyla kitaplaştırdı. Bu bize gösteriyor ki, üstadın gazete ve dergilerde kalmış daha birçok makalesi bulunuyor. Temennimiz odur ki, yayınevi, Ayni’nin “İmam Gazali”, “İsmail Hakkı Bursevi”, “Abdulkadir Geylani”, “Hacı Bayram Veli”, “Tasavvuf Tarihi” gibi önemli bulduğumuz diğer kitaplarını da yayımlar, dergilerde kalmış makalelerini de toplar da, günümüz okuru, Meşrutiyetten Cumhuriyete geçiş sürecini yaşamış değerli bir münevveri layıkıyla olmasa da bile önemli veçheleriyle tanımış olur.

Yurt dışında düzenlenen bazı kongre­lerde Türkiye'yi temsil ediyor Mehmed Ali Ay­ni. Bu anlamda uluslar arası arenada tanınan ve yeni yönetimin de vazgeçemediği ender mütefekkirlerimizden biri. Özellikle, dünyaca ünlü Hallac-ı Mansur uzmanı Massignon tarafından takdir edilmiş olması, Ayni’nin değerinin anlaşılabilmesi için yeter bir örnektir.

Hangi edebî eserlerden uzak durmalarını salık verdi?

Gelelim kitaba. Kitap nelerden bahsediyor, neleri anlatıyor? Karman Anıl ve Selma Kırcan adlarında iki hanım, Ayni üstada “hayat nedir” şeklinde bir soru yöneltiyorlar. Üstat da sorunun çerçevesini çizerek, çizdiği çerçeve boyunca sorunun doğurabileceği muhtemel sorulara cevap veriyor. Üstat soruya cevap verirken bugünkü “x”, “y”, “z” gibi ifadelerle adlandırılan kuşaklara da bir çeşit mesaj göndermiş oluyor. Bu kuşaklara mensubiyeti olanların hararetle okumalarını tavsiye ettiğimiz kitap, Ayni’nin Batı edebiyatına, düşüncesine ve kültür tarihine ne kadar aşina olduğunu da gözler önüne seriyor. Daha o zamandan Ayni, William Blake’nin “Kaplan” adlı şiirinden mısralar eşliğinde düşüncelerini serdediyor. Bu, meşrutiyette yetişen münevverler ile bugünkü aydınlarımız arasındaki farkı açıkça ortaya koymaktadır. Bugünün aydını aydınlanmayı şeklî olarak görmekte iken, eskinin münevveri tenviratı sureten değil de sireten görüyordu.

Üstad, Hayat Nedir kitabında, gençlerin Batıdan gelen ateizm, materyalizm gibi kötücül düşüncelerin ürettiği inançsızlığın sonuçlarını, ölüm, ölüm korkusu gibi konuları incelemiş. Bu düşünceler sonucunda gençler arasında yaygınlaşan mutsuzluk ve intihar gibi durumları irdelemiş. Gençlere iki hanım aracılığıyla hayata sımsıkı sarılmalarını, kendilerine bezginlik, inançsızlık, mutsuzluk zerkederek hayattan uzaklaştıran edebî eserlerden uzak durmalarını salık vermiş. Üstad, bütün bunları yaparken de ilmî, ahlakî ve felsefî formasyonunu her zeminde kullanarak, bugünümüze de ışık tutan bir eser kaleme almış.

30 Ka­sım 1945’te vefat eden ve Zincirlikuyu Mezarlığı’na defnedilen Üstada rahmet vesilesi olmasını temenni ettiğimiz Hayat Nedir adlı eser, Büyüyen Ay Yayınları’nın her zamanki nezih ve estetik kapaklarından birinin korunağı altına alınmış olarak Nisan 2013 tarihinde basıldı ve okurlarıyla buluşmak için kitapçılardaki yerini aldı.

İsmail Demirel, hayatın ne olduğunu okudu

YORUM EKLE
YORUMLAR
Fatih YAVUZ
Fatih YAVUZ - 10 yıl Önce

Kitapla ilgili pek bir şey söyleyemeyeceğim ama Cumhuriyet bize ne kadar haksızlık yapmış olursa olsun bu bizim için bir sınav niteliği taşımıştır.Akif'in yaptığı hicret önemlidir fakat geride kalanların duruşu Akif'in gidiş sebebini açıklar. Vesselam....