İbni Kayyim el-Cevziyye: Kabir azabından kurtulmanın yolları

İbni Kayyim el-Cevziyye, “Kitabu'r Ruh” adlı eserinde kabir azabını ve kabir azabından kurtulmanın yolları anlatıyor.

İbni Kayyim el-Cevziyye: Kabir azabından kurtulmanın yolları

Kabir azabından kurtulmanın mücmel ve mufassal olmak üzere iki izah tarzı vardır:
 

Mücmel Tarz: Kabir azabını gerektiren günahlardan sakınmakla mümkündür. En faydalısı, kişi Allah için bir müddet uyuyacağı zaman o günkü kâr ve zararının muhasebesini yapar, nasûh tevbesini yeniler ve uyandığında bir daha günah işlememeye azmederek uyur. Bunu her gece yapar. Bu halde ölse tevbesini yapmıştır; yoksa uyanırsa ecelinin geciktiği sevinciyle güzel ameller işlemeye devam eder, Rabbine yönelerek daha önce yapamadıklarını da yapar. Bütün bunların yanında Resulullah’tan gelmiş dua ve zikirleri, yaparak uyumaktan daha faydalısı da yoktur. Allah, hayır murad ettiği kişiye bu hususta yardım eder. Güç ve kudret O’ndandır.

Mufassal Tarz: Kabir azabıyla ilgili Resulullah’tan gelen hadisle konuyu açacağız.

Müslim, es-Sahih’inde Süleyman’dan şöyle dediğini nakleder: “Resulullah’ın şöyle dediğini duydum: Bir gün, bir gece Allah’a gönül bağlamak, bir ay gündüzleri oruç tutmaktan, geceleri de ibadet etmekten daha hayırlıdır. Bu hal üzere ölen kişiye ameli arz olunur, rızkı verilir ve kabir azabından emin kılınır.”

Tirmizî’nin el-Camî’inde, Fudâle b. Ubeyd’den Resulullah’ın şöyle dediği rivayet edilir: “Gönlü Allah’a bağlı olanların dışında kim varsa hepsinin amel defteri kapanır. Gönlü Allah’ta olan kişinin ameli kıyamete kadar çoğalır ve kabir azabından da bu kişi korunur.”

Sünen-i Nesâi’de ashabdan, Rüşdeyn b. Sa’d’den şöyle bir rivayet nakledilir: Adamın biri Resulullah’a gelerek: “Ey Allah’ın Resulü, ne oluyor da şehidlerden başka diğer müminler kabirlerinde azap görüyorlar?” deyince Resulullah buyurdu ki: “Allah yolunda savaşırken kılıçların kafalarında kırılması azap olarak şehide yeter.”

Mikdâm b. Ma’dîkerib der ki: Resulullah şöyle dedi: “Şehidin Allah katında altı özelliği vardır: Önce kanına bedel, günahları affedilir. Cennette kalacağı yer gösterilir. Kabir azabından korunarak büyük korkudan (cehennemden) kurtulur. Dünya ve içindekilerden çok daha hayırlı yakut bir tâc kafasına konur. Cennet hûrilerinden yetmişiki tanesiyle evlenir. Yakınlarından da yetmişiki kişiye şefaat eder.”

İbni Abbas’tan rivayet edilir: “Ashab-ı Kiram’dan biri çadırını bilmeden bir kabrin üzerine kurar. Çadırda otururken kabirde yatan ölünün Mülk Suresini baştan sona okuduğunu duyar, doğrudan Resulullah’a gelerek: ‘Ey Allah’ın Resulü, bilmeden çadırımı bir kabrin üzerine kurmuştum. Baktım ki kabirde yatan kişi Mülk Suresini baştan sona okudu’ dedi. Resulullah da: ‘Mülk Suresi kabir azabını engeller. Yine o, kişiyi kabir azabından kurtarır’ buyurdu.”

Abd b. Hamid’in Müsned’inde İbrahim b. Hakem’den, o da babası İkrime’den, o da İİbni Abbas’tan nakleder. İbni Abbas bir adama: “Sevineceğin bir hadis söyleyeyim mi?” dedi. Adam da “evet” deyince İbni Abbas: “Tebareke Suresini oku, ezberle. Ayrıca ailene, senin ve komşunun çocuklarına da öğret. Çünkü bu sure, kendisini okuyan kimsenin kıyamet günü ateşten korunması için Allah’a başvurur; ezbere bilen kimsenin de kabir azabından da korunmasını Allah’tan ister. Bu hususta Resulullah: ‘Ümmetimden herkesin bu sûreyi ezbere bilmesini çok isterdim’ buyurmaktadır” dedi.

Ebu Ömer b. Abdulberr der ki: “Resulullah’tan geldiğine göre otuz ayetli bir sure, kendisini ezbere bilip okuyan kimse affedilene kadar şefaat eder” buyurmaktadır.

Sünen-i Nesai’de nakledildiğine göre Câmî b. Şeddad der ki: “Abdullah b. Yeşkür’ün şöyle dediğini duydum: Süleyman b. Sard ve Halid b. Arfûte ile otururken bir ara karın ağrısından ölen bir adamın cenazesine gitmek istediklerini söylediler. O zaman biri diğerine dedi ki: ‘Resulullah, karın ağrısından ölen kişi kabir azabı görmez’ demedi mi?”

Tirmizi’de Rebia b. Seyf, Abdullah b. Amr’dan nakleder. Resulullah şöyle buyuruyor: “Cuma günü veya gecesi olan mümini Allah Teâlâ kabir azabından korur.”
Aynı hadisi Hafız Ebu Nuaym, Muhammed b. Münkedir’den, o da Cabir’den merfu’ olarak şöyle rivayet eder: “Cuma gecesi veya cuma günü ölen kişi kabir azabından korunur, kıyamet günü de başında şehidlerin tacı olduğu halde gelir.”

Ebu Abdullah el-Kurtubî der ki: “Şehid kimse kabir azabı görmeyecekse ondan daha değerli, sevabı daha çok olan, ismi Kur’an’da şehidlerden önce anılan sıddıkların hiç kabir azabı görmemesi" gerekir. Yine, şehadet mertebesine ulaşamayan murabıtlar (gönlü Allah’la olanlar) kabir azabı görmeyince, şehidden mertebesi üstün olan sıddîkın hiç görmemesi gerekir.

es-Sahihayn’da geçen hadislerde sıddîkların diğer insanlar gibi sorguya çekileceği bildirilmektedir. Bunların başında Ömer b. Hattab gelmektedir. Resulullah, kişinin kabrinde sorguya çekileceğini söyleyince Ömer b. Hattab: “Orada da bu durumda olacağım” der. Resulullah da: “evet, öyle” diye karşılık verir.

Peygamberlerin kabirlerinde sorguya çekilmesi konusunda farklı iki görüş beyan edilmiştir. Ahmed b. Hanbel’den de iki ayrı görüş gelmiştir. Şehidlere mahsus bu özelliğe, kendilerinde daha yüksek derecede olan sıddıklarında katılması gerekmez. Zaten şehidlerin en büyük özelliği kendilerinden dereceleri daha yüksek olanları geçmek, onları geride bırakmaktır.

İbni Mâce’nin: “Hastalıktan ölen şehiddir. Kabir azabından kurtulur” hadisi onun rivayette tek kaldığı hadislerdendir. İfradında garib, hatta münker hadisler bile vardır. Böyle hadisler üzerinde hemen karar verip Resulullah’a isnad etmemeli. Eğer hadis sahihse bu, karın ağrısıyla ilgili hadisle kayıtlıdır. Resulullah’tan “karın ağrısından ölenler, şehiddir” şeklinde gelen hadis doğruysa mutlak hastalık, bu mukayyede hamledilir. Allah iyisini bilir.

Kabir azabından kurtaran ameller konusuda önemli bir hadis Ebu Musa el-Medînî, Tergîb ve Terhib adlı eserinde şerh mahiyetinde illetinini de beyan ederek zikretmiştir. Semre anlatıyor:

“Medine’nin bir yerinde otururken Resulullah çıkageldi. Bize dedi ki: ‘Dün gece acayip bir rüya gördüm. Ümmetimden birine ölüm meleği ruhunu almak için geldi. Bu arada anne-babasına yaptığı iyilik gelerek ölüm meleğini uzaklaştırdı. Bir adama da şeytanlar tasallut etmişti. Allah’a yaptığı zikirler gelince şeytanlar uçup gittiler. Yine ümmetinden biri, su içmek için havuza her yaklaştığında kovuluyor engelleniyordu. Baktım ki Ramazan orucu geldi, onu suya kandırdı. Ümmetimden bir adam da halka halka oturmuş peygamberlerin yanına yaklaşmak istiyordu, ama her vardığında engelleniyordu. Cenabetten dolayı yaptığı gusül abdesti geldi ve onu benim yanıma oturttu. Yine ümmetimden birinin önünde karanlık, arkasında karanlık, sağında karanlık, solunda karanlık, tepesinde karanlık olduğunu ve şaşkın şaşkın dolaştığını gördüm. Baktım ki yaptığı hac ve umre geldi ve onu karanlıklardan çıkararak nura soktu. Yine ümmetimde biri ateş içinde yanarken, verdiği sadakanın geldiğini, onunla ateş arasında engel olup, ona gölgelik yaptığını gördüm. Yine ümmetimden birinin müminlerle konuştuğu halde müminlerin onunla konuşmadığını gördüm. Yaptığı akraba ziyareti geldi ve:

‘Ey müminler topluluğu, bu adam sıla-ı rahim yapardı. Onunla konuşun’ dedi. Bunun üzerine müminler onunla konuşup musafaha etmeye başladılar. Yine ümmetimden birinin, zebanîlerin eline düştüğünü gördüm. İyilikle emretmesi, kötülükten sakındırması geldi, adamı zebanilerin elinden kurtararak, rahmet meleklerine teslim etti. Yine ümmetimden bir adamın Allah ile arasında olan perdeden dolayı dizi üzerine oturmuş olduğunu gördüm. Güzel ahlakı geldi ve onu Allah’ın huzuruna çıkardı. Yine ümmetimden birinin amel defterinin solundan verildiğini gördüm. Allah korkusu geldi ve amel defterini onun önüne koydu. Yine ümmetimden birinin terazisi hafif gelirken Allah için yetiştirdiği hayırlı çocuklarının gelip terazisini ağırlaştırdıklarını gördüm. Allah korkusundan akıttığı gözyaşları geldi ve onu cehennemden kurtardı.

Yine ümmetimden birinin sırat köprüsü üzerinde, fırtınalı bir havada kuru hurma yaprağının sallandığı gibi sallandığını gördüm. Allah’a karşı beslediği hüsnüzannı geldi ve onun köprü üzerinde sallanmadan karşıya geçmesini sağladı. Yine ümmetimden biri elleri ve karnı üzerine sırat üzerinde sürünürken kıldığı namazın geldiğini, onu ayağa kaldırdığını ve sıratı geçirdiğini gördüm. Ümmetimden biri, cennetin kapısına vardığı halde kapılar yüzüne kapanmış, Allah’tan başka ilah yoktur inancı gelerek kapıları açtırmış ve onu cennete sokmuş olduğunu gördüm.” Hafız Ebu Musa der ki: “Bu hadis gerçekten hasendir.”

Resulullah’ın rüya hadisi hakkında: “Peygamberlerin rüyası vahiydir; zahirine itibar edilir. Ama bu, Resulullah’tan gelen: ‘Kılıcımın kırıldığını gördüm, bunu şuna şuna yorumladım. Boğazlanan bir inek gördüm. Akabe b. Rafî’nin evinde de bir şiddet, telaş gördüm’ şeklindeki rivayete benzemez denilmektedir.

Sahih’te Semre’den rivayet edilen hadisle Ali ve Ebu Ümame’den rivayet edilen hadisler,  Berzah’ta azap görecek kişileri anlatması itibariyle birbirlerine oldukça yakındırlar. Bu rivayette ise önce azap zikredilmekte arkasından da kişiyi azaptan kurtaran amel zikredilmektedir.

YORUM EKLE