Sakinliğiyle görenlere sükûnet, huzuruyla yaşayanlarına huzur veren ve her daim gülümseyen bir meleği andıran Bursa’nın başındaki taçta, değer biçilemeyecek mücevherlerin varlığı herkesin bildiği şey. Bu mücevherlerden üçü var ki, üçünün hem fizikî güzelliği, hem de taşıdıkları anlam, Osmanlı coğrafyası için çok önemlidir. Herkesin aklına gelebileceği gibi, bu üç mücevher Ulu Cami, Emir Sultan ve Yeşil Cami’dir.
Ulu Cami ile Osmanlı artık bir cihan devleti
Bilindiği gibi Ulu Cami, ümmet coğrafyasının en önemli mabetlerinden biridir. Cami bu kadar önemlidir ama birçok bilim adamına göre camideki minber de en az cami kadar değerlidir. İşin ehli olanlara göre camideki minberin dünyada bir eşi benzeri yoktur ve bu minbere paha biçmek mümkün değildir.
Ulu Cami, aynı zamanda bir hat müzesi gibidir de. Ama Ulu Cami, sadece bu fizikî özelliklerden ibaret değildir; aynı zamanda o, Osmanlının bölgesel güç değil, cihan devleti olmaya karar vermesinin ilanıdır. Ulu Cami’yi yaptırırken Yıldırım’ın niyeti hem dünyaya görkemli bir eser hediye etmek, hem de “Ben artık dünya devletiyim.” demekti. Ama kader başka türlü tecelli etti ve gözünü dünyaya nizam vermeye dikmiş olan bu güzel sultan, trajik bir yenilgi yaşadı. Bu yenilgi, sıradan bir yenilgi değildi, bir yıkımdı, devletin yıkımıydı.
Devletin harcını karan mana büyüğünün camisi
Buhara’dan gelip Bursa’yı kendisine mekân kılan Emir Sultan’ın, Osmanlının yıkılışından sonra Timur’un “Artık memleketine, Buhara’ya dön.” davetini reddedişini zamanında birçok insan yadırgar. Osmanlı artık yıkılmıştır ve Timur da çok cazip imkânlar vaat ederek Emir Sultan’ı davet etmektedir. Birçok insana göre bu şartlarda yapılacak en akıllıca şey, bu daveti kabul etmektir. Ama Emir Sultan her türlü baskıya rağmen bu daveti reddeder ve Bursa’da kalır. Kalır çünkü kader bir başka türlü tecelli edecek ve Emir Sultan, Osmanlının ikinci kuruluşunun manevi mimarı olacaktır.
Gerçekten de kısa süre sonra Çelebi Sultan Mehmet tahta geçerek Fetret Dönemi’ni sona erdirir ve Osmanlı’yı yeniden kurar. Bu dönemde Çelebi Sultan Mehmet’in hep yanında olan Emir Sultan da, devletin harcını karan mana büyüğüdür. Aradan geçen yıllar ve Osmanlının yeniden kuruluş serüveninde Emir Sultan’ın üstlendiği rol, Emir Sultan’ın Bursa’dan neden ayrılmadığını açıklar herkese. Emir Sultan Külliyesi de, bu mesajın ifadesidir.
Osmanlı bilgiye ‘kendi yitiği’ olarak baktı
Osmanlıyı yeniden kuran Çelebi Sultan Mehmet de, yeryüzüne kalıcı bir eser bırakmak ister ve bu amaçla bir şaheser olan Yeşil Cami’yi yaptırır.
Çelebi Sultan Mehmet tarafından yaptırılan Yeşil Cami, çinilerinin benzersizliği yanında taş oymacılığının zirvesidir de aynı zamanda. Camiyi gezenlerin hemen hatırlayabileceği gibi, bu benzersiz işçilik gelenleri daha kapının taç kısmında karşılar ve caminin en kuytu köşelerinde bile yalnız bırakmaz. Kayıtlarda, caminin yapımında Bizans döneminden kalma yapı malzemesi kullanıldığı da yer almaktadır. Bu tavır, Osmanlının başka medeniyetlere karşı kompleksli olmadığını, bilgiye ‘kendi yitiği’ olarak baktığını gösterdiği için önemlidir.
Hem camiyi yaptıran Çelebi Sultan Mehmet, hem caminin mimarı Hacı İvaz Paşa, hem de caminin süslemelerini yapan Nakkaş Ali Efendi ve diğer ustalar da bu eserin benzersiz olması gerektiğini çok iyi bildikleri için bu yapının harcına bedenlerinin değil Mevla’nın tecelligâhı olan kalplerinin terini akıtmışlardır. Bu cami benzersiz olmalıdır çünkü her yapının olduğu gibi bu caminin de dosta-düşmana diyeceği bir şey olacaktır. Fetret Dönemi zamanında yapılan bu caminin hal diliyle ne söyleyeceğini bütün dünya merakla beklemektedir. Camiyi yaptıran Çelebi Sultan Mehmet kadar caminin yapımında çalışan herkes de bunun farkındadır. Sonunda cami tamamlanır ve mesajını haykırır: “Osmanlı olarak biz küllerimizden yeniden doğduk ve dünyaya nizamat vereceğiz biiznillah!”
Ahmet Serin, üç mekânın dilini anlamaya çalıştı
inşaAllah İLELEBED PAYİDAR OLACAK yeterki ilayı kelimetullalh davasını bu sevdayı yüreğimizde taşıyalım bu yükü yürekler çeker
istanbul fethedildiğinde halveti şeyhine sorarlar fetih tamam da bizde kalıcımı diye gelen cevap bugüne ait bi cevap derki mübarek LA İLAHE İLLALLAH sedaları semayı dövdüğü müddetçe bizdedir