12 Eylül ihtilalinin üzerinden çok geçmemişti. Bu dönemde birkaç kişinin bir araya gelip konuşması, bir şeyler okuması ciddi sıkıntıydı. Hele bir yerde buluşup Kur’an, hadis gibi temel kaynakları bile okumak ciddi bir suçtu. Ben bu dönemde karakollarda veya hapishane köşelerinde günlerini geçirmiş birçok isim tanırım.
1982 Kasım ayında, yani ihtilalden 14 ay sonra duyduğumuz haberin neticesini heyecanla bekledik. Sonunda da bekleyişe değdi ve Ribat dergisi matbaa kokusuyla ulaştı elimize.
“Hepiniz Allah’ın ipine sımsıkı sarılın, tefrikaya düşmeyin” kapağı ile selam verdi gözümüze, gönlümüze… Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır (Rahmetullahi aleyh)’in tefsirine girizgâh yaptığı meşhur “İlahi hamdini sözüme sertac ettim, zikrini kalbime mi’rac ettim, ben yoktum sen varettin, varlığından haberdar ettin. Aşkınla gönlümü bî karar ettin.” duasıyla başladı.
Hem okuyanlar, hem de yazanlar için bir okuldur Ribat
Bizim için “Ribat” yeni bir kelimeydi ve ondan öğrendik ki Ribat; bağdı, sınır nöbetiydi, ibadete devamdı. Başyazarı, dergiyi ve davasını omuzlayan isim Abdullah Büyük sıklıkla Medrese-i Yûsufiye’de tahsile davet edilir. Bazen kendi ismiyle bazen de farklı mahlaslarla yazılarını yıllarca ulaştırdı.
Tam 30 yıldır kesintisiz sürdürür çağrısını Ribat. İlk yıllarda 2 ay sıkıntılar nedeniyle ara verilir. Ama devamında bu iki ayın dergileri de beraber ulaşır dostlarına. Yani durmak yok. Yola hep devam edilmiştir. Gelişerek, özü sabit kalmak şartıyla yenilenerek... Çünkü kendini “Aylık İslami Dergi” diye tanımlar. Okuyucuya değil, gönü dostlarına ulaşır. Zira zor bir dönemdir. Çünkü kendimizi ait hissettiğimiz fikrî sahada dergi, vakıf, dernek gibi hiçbir oluşum kalmamışken, tutunacak bir iptir o.
2011-2012 yıllarında yaklaşık 200 yazarın makalesine yer verildiği düşünülürse toplamda 1000’in üzerinde kalem ‘ bismillah’ demiş. İnternet sitesinde kayıtlı 108 yazarı vardır bu gün. Hem okuyanlar, hem de yazanlar için bir okuldur Ribat. Zira Prof. Dr. Ali Akpınar (Tefsir), Prof. Dr. Ramazan Altıntaş (Hadis) gibi önemli birçok isim için bir mekteptir. Okuyanı da yetiştirir, yazanı da…
Sahabe iklimi taşınır evlere
Abdullah Büyük Hocaefendinin “O diyarın sakinleri” köşesi yıllarca sahabe iklimini taşır bu topraklara. O diyardan bu diyara bir yol olur yazılar. “Dedi, Dedim” köşesinde sorular ve cevaplar temayüz eder. Kimi zaman sorulan, kimi zaman da sorulamayan muhtemel sorular zihinlere rabtedilir.
30 yıllık süreçte sayfa düzeni değişir, sayfa sayısı, yapımı, yazar kadrosu değişir. Ama “Müslümanca bir bakış ve yaşam derdi” hiç değişmez. Sadece satırlara sıkışmış mesajlar yerine hayata bir okul olmayı amaçlayınca, Ribat’ın vakfı, aşevi, kursları, radyosu olur. Belki de en önemlisi aile okulları olur.
Bu gün aylık 2 dergi olarak ulaşır dostlarına. Birisi malum Ribat, diğeri ise; “Ailemiz” çocuk dergisidir. Bayi satışı yerine özellikle abone sistemi tercih edilmektedir. “Geçmişten bu güne neler değişti?” denilince ilk dile dökülen okuyucu katkısıdır. Zira çoğu zaman okumaya, cevaplamaya yetişilemeyecek derecede çok gelen “okuyucu mektupları” özlenir olmuş, internet vb. imkânların çokluğuna rağmen geri dönüş azalmamıştır.
Daha nice otuz yıllar için başarılar diliyoruz. Bugün ikinci belki de üçüncü nesillere geçen idare ve hazırlık aşamaları gösteriyor ki nesillere tevarüsle naklolacak hizmet halkası, büyümelidir ve de büyüyecektir biiznillah.
Haşim Akın yazdı