Yerli düşünce, millî duruş: Muhsin Başkan

Bozkırın yiğit evladı Muhsin Yazıcıoğlu 31 Aralık 1954’te Anadolu’nun ortalarından bütün dünyaya derinden ve yiğitçe bir “Merhaba!” dedi. Yiğidin harman olduğu yerdendi o. Sivas-Şarkışla-Elmalı Köyü onunla daha da bir anlam kazanacaktı. Allah(cc), İslâm, vatan, millet sevdasıyla büyüdü… Ve “Bismillah!” diyerek çıktı yola. Nizam-ı Âlem ülküsü yeni bir diriliş yaşadı… Bir Alperen kazandı İlay-ı Kelimetullah davası…

Ve o, zamanla Muhsin Başkan oldu…

Yerli düşünce ve millî duruş sahibi… Soylu bir tavır alabilen takva yolunun yolcusu… Birlik, beraberlik, kardeşlik tohumları eken bir lider… Mücadeleci bir ruh, yıkılmayan bir beden… Kadere kayıtsız şartsız bir teslimiyetin sembolü… Hesabî değil hasbî ve harbi… Dava ve gönül adamı Muhsin Başkan…

Basit dünyevî kaygılardan uzak nitelikli bir kişilik… Anadolu delikanlısı… Büyük bir ailenin ağabeyi…  Karşılıksız bir adanmışlık duygusu, onur ve haysiyet timsali…  Millî ve manevî değerler uğruna ardına bile bakmadan yürüyebilme azmi…  İdealleri uğruna çizgisinden bir milim dahi sapmayan bir mücadele eri Muhsin Başkan…

Zalimlerin önünde diz çökmeyen güçlü bir kararlılık... Mamak zindanlarını imana getiren bir teslimiyet… Düştüğünde kalkmasını bilen bir direnç… Geçmişten ders alıp geleceğe umutla bakan bir umut bekçisi… Gece Hakk ile evradda, gündüz halk ile cihatta bir Müslüman Muhsin Başkan…

Makam ve mevki düşünmeyen halk adamı… Fedakâr ve samimi bir önder… Orak çekice karşı nazlı hilalin yegâne savunucusu… Kibirden uzak, her daim mütevazı… Devlet-i ebed müddet hassasiyeti… Hoşgörü ve merhamet sahibi Muhsin Başkan…

Adam gibi adam… Ağabey, başkan, reis… Yiğitliğin diğer adı… Sevginin, saygının, ahde vefanın, dostluğun, muhabbetin öz kardeşi… Kendisi üşüse bile etrafındakileri ısıtabilen bir baba merhameti… Yolda kalana yolunu gösteren, aç kalanla aşını paylaşan, derde düşenin derdine ortak olan bir gönül adamı Muhsin Başkan…

“Bir saniyesine bile hâkim olamadığımız, hükmedemediğimiz bir hayat için, bir dünya için, bu kadar fırıldak olmanın anlamı yoktur. Düz yaşayacağız, düz duracağız, düz yürüyeceğiz. Dik duracağız, doğru gideceğiz.” diyen bir mümindir Muhsin Başkan…

“Zulüm Azrail olsa da hep Hakk’ı tutan” bir iman eridir Muhsin Başkan…

“Bir elinde bilgisayar, bir elinde Kur’an-ı Kerim.” olan bir gençlik hayali kurandır Muhsin Başkan…   

“Benim adım Muhsin Yazıcıoğlu! Bana baskı sökmez!” diyebilen yiğitçe bir duruş sergileyendir Muhsin Başkan…

“Bizim Allah’tan başka kimseden korkumuz yoktur.” teslimiyetinin sahibidir Muhsin Başkan…

“Bende ve arkadaşlarımda döneklik olmaz.” güvenini verendir Muhsin Başkan…

“Haksız bir dava uğruna sultanlık yapacağıma gerekirse haklı davada tek başıma yürüyeceğimi söylüyorum.” diyen bir inanç abidesidir Muhsin Başkan…

25 Mart 2009… Kahramanmaraş-Göksün-Keş Dağı… Kar, kış, soğuk, tipi… Milletin gönlünde taht kuran dağ gibi bir yiğit, bir dağın yamacında “Allah! Allah!” nidalarıyla Sonsuzluğun Sahibi’ne kavuştu… Asil kanı bembeyaz kar üzerinde çok sevdiği hilali ve yıldızı tamamladı… Duyanlar kulaklarına, görenler gözlerine inanamadı… Gözyaşları sel oldu… Bir millet yetim kaldı… Kalpler buruldu, yüzler asıldı… Sivas’ta gözü yaşlı bir annenin evinden bütün memlekete dalga dalga tarifsiz bir hüzün yayıldı…

Ve 31 Mart 2009… Yiğidin toprak olduğu yer… İstiklâl mücadelemizin dizelere döküldüğü mekân… Tacettin Dergâhı… Ankara… Muhsin Başkan ebedî hayata açılan yolculuğunun son durağında… “Mukaddes davalarda ölüm bile güzeldir.” diye sesleniyor sevenlerine ve ekliyor Âkif’imizin dilinden:  

“Doğacaktır sana va'dettiği günler Hakk'ın,
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.”

Kaynak: Alperen Dergisi, Nisan 2021

YORUM EKLE