Yayınevleri, televizyon programları, gazeteler ve belediyelerle, yürüttükleri faaliyetler üzerine konuştuğumuz soruşturmamızda, Profil Yayınları’ndan Münir Üstün ile yayınevinin dününü ve bugününü konuştuk.

Profil Yayınları'nın yayıncılık dünyasında diğer yayınevlerinden ayrılan, bir ilk olma hususiyeti var mı? Hangi endişelerle yola çıktınız?

Yayınevi olarak kendimizi kısıtlamamaya çalışıyoruz. Burada başarılı bir ekip çalışmasından söz etmek mümkün. Tahmin edeceğiniz gibi pek çok kitap teklifi ve önerisi geliyor önümüze. Ancak biz farklı ilgi alanlarına sahip okurların "işte aradığım kitap bu!" diyebilecekleri kitaplara öncelik veriyoruz. Bunun içinde spor, resim gibi hobi kitapları da kendine yer buluyor. Amacımız ilk olmak ya da farklı olmak değil. Okumaktan keyif aldığımız, inandığımız projelerin üzerine gitmek ve sonucunda gayet olumlu geri dönüşler almak asıl kriterimiz. Tabi ki Türkiye'nin önde gelen şairlerinin, denemecilerinin ve muhtelif yazarların eserleri de dahil oluyor. Söylediğim gibi yayınladığımız kitapların içimize sinmesi gerekiyor ki işimize aynı motivasyonla devam edebilelim. Asıl önceliğimiz bu.

İstanbul'u konu alan kitaplar yayınladınız. Şehir kitapları yayınlamak yayıneviniz için ne derece önem taşır? Yayıneviniz bu meseleye nasıl bakıyor?

Kültür sahasında iseniz şehirleri ihmal etmeniz mümkün olmuyor. Şehirleri, farklı kültürlerin özgeçmişi olarak görmek gerektiğini düşünüyoruz. Kişisel olarak da gerek iş için, gerekse tatil amaçlı mümkün olduğunca fazla şehri görmeyi ve her birinin sahip olduğu o farklı atmosferi yaşamayı çok seviyorum. Herhalde bu tutkumuz yayınlarımıza da yansıyor. Ancak bilmek ya da görmek başka şey, anlatabilmek başka şey. Çoğumuzun ilk sevgilisi İstanbul'u anlatabileceklerimizden gördüğümüz için bu kitapları yayınladık. Bu arada Türkiye ve dünyadaki diğer şehirlerle ilgili farklı projelerimiz de ajandamızda bulunuyor. İnşallah gerçekleştirebiliriz.

Yayıneviniz çeviri kitaplar da yayınlıyor. Çeviri kitaplar yayınlarken hangi hususlara dikkat ediyorsunuz? Bugüne kadar hangi çeviri kitapları yayınladınız? Önümüzdeki dönem yayın politikanızda çeviri eserler var mı?

Çeviri konusunda biraz seçici ve farklı olmaya çalıştığımızı söyleyebilirim. Ya spesifik bir alana hitap etmesi ya da Türk insanının ruh ve fikir dünyasına hitap edebilmesi gerekiyor çevirdiğiniz eserin. Aksi takdirde pek de bir kıymeti olmuyor zaten. Bu bağlamda biz de ülkemize ve bölgemize dair çarpıcı ve dikkate değer tespitlerin bulunduğu politik ve sosyolojik çevirileri, Francis Fukuyama'nın hemen hepsi kültleşmiş 8 farklı eserini, Seth Godin, Norman Vincent Peale gibi kişisel gelişim gurularının önemli eserlerini yayınladık şimdiye kadar. Bunun dışında Türkçe'den diğer dillere tercüme ettiğimiz Kutadgu Bilig, Yunus Emre Divanı, Mesnevi, Nasreddin Hoca ve Dede Korkut gibi öz klasiklerimizi de dile getirmemiz gerektiğini düşünüyorum.

Bestseller” çevirileri hakkında ne düşünüyorsunuz? Kimi yayınevleri çok sattığı için bu çevirileri yapmakta. Siz yayınladığınız kitapların çok satmasını önemsiyor musunuz?

Bu tamamen bir tercih meselesi. Her meslektaşımızın yayın tercihi ve politikası saygıya değerdir. Gerçekçi olmak gerekirse, bu soru herhangi bir satıcıya malını satmayı önemsiyor musunuz gibi bir çelişki barındırıyor. Tabi ki her yayıncı kitaplarının çok satmasını ister. Ama önce de belirttiğim gibi sevdiğiniz ve içinize sinen kitaplar siz istemesiniz de önceliğiniz oluveriyor. Bu içten çalışmanın ise okuyucuya da yansıdığını ve en çok severek yayınladığınız kitapların en iyi satış rakamlarına ulaştığını da gözlemleyebiliyorsunuz.

Halihazırda Basın Yayın Birliği başkanlığını yürütüyorsunuz. Türkiye'deki yayıncılık faaliyetlerini diğer ülkelerle kıyasladığınızda ne gibi farklılıklar görüyorsunuz? Türk yayıncılığı nasıl bir görüntü veriyor?

Ben Türkiye yayıncılığı, Türkiye eğitim sistemi, Türkiye ekonomisi gibi ayrımlar yerine topyekün bir değişikliğin yaşandığını seziyorum. Yani eğitiminiz, ekonomik seviyeniz, kültür ve sanat dünyanız eş zamanlı ve benzer şekilde ilerliyor ya da geriliyor. Muhakkak ki, kültür, sanat, edebiyat gibi alanlar daha uzun süreli ve sancılı bir süreç izliyor. Ülke yayıncılığımız da hâlâ istediğimiz seviyelerde değil ama belirgin bir yukarı ivme ve özellikle 2008 yılından bu yana katıldığımız uluslararası fuarlar ve tecrübelerimizle mukayese yeteneğimizin çok farklı bir boyuta yükseldiğini ve bunun da sektör gelişimimiz açısından oldukça önemli olduğu kanaatindeyim. Yerimizden değil ama gelişimimizden memnunum diyebilirim.

Yayıncılığın ülkemizdeki sorunları sizce neler? Bu sıkıntıların giderilmesi konusunda ne gibi adımlar atılmalı?

Yine burada bir genel bakışla özgüven eksikliğinden söz etmek istiyorum. Üzerinde yaşadığımız coğrafya ve sahip olduğumuz kadim kültür bizi çok farklı noktalara götürebilecekken bu değerlerin ve kapasitenin pek farkında olmadığımızı üzülerek izliyorum. Bahsettiğim uluslararası etkileşim arttıkça bunu daha net bir şekilde görebileceğimize inanıyorum. Söz konusu kırılma bir anda yayıncılığımızın ivmesine sürat katacaktır. Onun dışında Basın Yayın Birliği hüviyetimizle yayıncılarımızın muhatap olduğu teknik, bürokratik ve finansal sorunlarla ilgili çalışmalarımızı sürdürüyoruz ve devletimizin bu konudaki yapıcı ve desteğe açık tavrından oldukça umutluyuz.

 

Ümit Aksoy konuştu