![]() |
(+) |
Bir zalimi; başka zalimlerin yaptıklarıyla temize çekmek eblehlik değil de nedir!?
Dünya yeterince kanlı lider gördü, görmeye de devam ediyor. Kimi işini ilkel yöntemlerle yaptı kimi modern yöntemlerle… Değişmeyen tek şey; onların zalim oldukları gerçeğiydi şüphesiz… Kendi güdük saltanatlarını devam ettirmek/ettirebilmek adına işledikleri her cinayet onların zalim olma vasfını biraz daha tebeyyün etti. Tuhaf olan şu ki; gücü kuvveti yerinde olan her millet kendi içinden çıkan zalimini sahipleniyor, hatta onunla iftihar ediyor. Bu, uluslar arası hukuk sisteminin kuşa çevrildiği her zaman diliminde de böyle olacaktır galiba.
Mesela; bugün Alman halkının içinde var olan –gizli de olsa, Hitler sevgisi onun cinayetlerini örtmeye yetiyor gibidir. Nitekim son yıllarda Almanya’da milliyetçi düşüncenin tekrar yükselişe geçmesi –hatalı bir okuma olsa da, depreşen bir iktidar hastalığının göstergesidir. İsrail; Şaron ve benzeri cellâtlarını her zaman sahiplendi, batılı devletler de kutsadı…
Kazak’tan Moğol filmi
Her ne kadar Kazak olmasa da Moğol Hakanı Cengiz’in hikâyesini Kazak yönetmen Sergei Bodrov bu perspektiften ele alıyor işte. Akıttığı kanlarla nehirler oluşturan, yaktığı-yıktığı şehirlerle enkazlar medeniyeti kuran bir lideri temize çekmeye çalışıyor. Anlatımın kusursuz olması, sinema dilinin yalınlığı, atmosfer tasarımının yetkinliği gibi çeşitli etkenlerin bir arada tuttuğu Cengiz (Mongol, 2007) tüm bu özellikleri ile sinemasal açıdan başarılı bir film. Tarihi roman “gerçekleri” ne derece ele alır, tartışmasını bir bakıma burada da yapmak mümkün; bir film tarihi gerçeklere sırtını hangi oranda dayayacak ya da dayamalı mıdır? Tarih, olmuş-bitmiş çizgiler içerisinde düşünülen, belgelerle sabitliği olan gerçeklerdir. Sanat ise gerçeği ele alıp eğip bükme hakkını kendinde gören özgür güç…
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Resimleri büyütmek için üzerini tıklayın. |
Cengiz Han’ın gösterilmeyen yönü
Bizce; sanatın insan’a karşı bir sorumluluğu vardır, sanatı sanat yapan da insana karşı olan bu sorumluluğudur. Sanat, özelde yedinci sanat, gerçeği eğip-bükme refleksine sahipse eğer, bunu en azından tarihe ve topluma –dolayısıyla insana- mal olmuş olaylarda yaparken biraz daha temkinli davranmalıdır. Bodrov, Rus tarihçi Gumilyev’in kitabından uyarladığı Cengiz’ de daha çok onun sert mizacını şekillendiren çocukluğu, esareti ve dağınık haldeki Moğol boylarını toplaması üzerinde durmuş.
Bu bakımdan dünyanın tanıdığı ve bildiği Cengiz portresinin çok ama çok dışında bir Cengiz portresi çizmeye çalışmış. Yakıp yıkan, taş üstünde taş omuz üstünde baş koymayan Cengiz yerine; aslında eşi Börte için düşmanı Merkitliler ile savaşan, kadınlara karşı oldukça kibar, çocukları seven babacan bir Cengiz… Tarihi ya da tarihselleri bu denli çarpıtmak marifeti bulaşıcı olsa gerek. Hollywood’un 300 Spartalı’da yaptığı ajitasyonu Bodrov Cengiz ve Moğollar için yapmış. Görkemli savaş sahneleri, kusursuz oyunculuklar filmi de çarpıttığı tarihi de haklı çıkarırcasına nitelikli…
Moğolların Bodrov’a iki yönden eleştirisi var: Bir, büyük bozkırların hakanı Cengiz böylesine güçsüz resmedilmemeliydi, azametine uygun değildi bu. İki; gerçek olduğu söylenen tarihi bilgiler… Kısacası, filmin “anlattıkları” ölçüsünde eleştirilecek yönleri varken sinematografi açısından iyi bir film açıkçası… Tabi, büyük Hollywood filmlerinde olduğu üzere gösterişli savaş sahneleri olmasa da stilize edilmiş sahnelerinin izleyende uyandırdığı etki daha fazla…
Cengiz Han’ın yaptıkları devede kulak!
Bodrov’un üçleme olarak düşündüğü filmin ilk ayağı Cengiz yabancı film dalında Oscar’a da aday olmuştu. Daha önce Rusya adına film çeken Bodrov Kazakistan’ın bağımsızlığından bu yana kendi ülkesin adına filmler çekiyor ve yarışmalara da katılıyor.
Oscar’da alışkanlık haline gelen Yahudi soykırımı filmlerine ödül verme sululuğu olmasaydı altın heykelciği kazanmaya en yakın adaydı Cengiz. Doğduğunda avucunda tuttuğu kan pıhtısı ilerde büyük bir komutan olacağına tanrısal işaret olarak kabul edilmişti. Büyük bir zalim olarak tarih sayfalarındaki yerini aldı, kurmak istediği büyük devletin bugün esamisi yok.
Kendine zor bela yeten, dışa bağımlı, halen ilkel yaşantısına devam eden küçük bir devlet olarak kaldı Moğol’un varlığından söz edilmez gücü. Tüm bunların üstüne yönetmen Bodrov’un şu açıklamasına ne demeli: “Cengiz Han’ın yaptıkları, milyonlarca kişinin hunharca öldürüldüğü 20. yüzyıl katliamları yanında çok önemsiz kalır” Bir zalimi; başka zalimlerin yaptıklarıyla temize çekmek eblehlik değil de nedir!?
Yılmaz Yılmaz, dertlendi de yazdı
cengiz han dünyadaki en büyük türk düşmanlarından birisidir bilin istedim ...