Hatice Nakiye Hanım, 1846 ile 1899 yılları arasında yaşamıştır. 1846’da ikizi Abdurrahîm Besîm Efendiyle birlikte dünyaya gelmiştir. Tıp ve coğrafya konulu eserler yazan âlimlerden Müneccimbaşı Osman Saib Efendi’nin kızıdır. Küçük yaşta annesi Sâmiye Hanım’ın ölümü üzerine zorlu bir çocukluk yaşamış, teyzesi Şair Şeref Hanım tarafından büyütülmüştür. Önce teyzesi Şeref Hanım, ardından üç yıl sonra da babası vefat etmiştir. Hayatta kardeşleriyle beraber yalnız kalan Nakiyye Hanım, Darülmuallimat’ta (Kız Öğretmen Okulu) eğitim görmeye başladı. Bu eğitiminin yanında kardeşi Nebil Mehmed Bey ile birlikte babalarının da bağlı olduğu Yenikapı Mevlevîhânesi Şeyhi Osman Selâhaddin Dede’den Mesnevî dersleri alarak icâzetnâme sahibi olmuştur. Ayrıca dönemin ünlü âlimlerinden biri olan Hoca Mecid Efendi’den Farsça öğrenen Nakiyye Hanım, Ahmed Muhtar’ın bildirdiğine göre 1297 Muharreminde Dârülmuallimât’ta Farsça ve tarih hocalığına tayin olunmuş, aynı zamanda başta şehzade ve hanım sultanlar olmak üzere Mehmet Reşad döneminde devrin ileri gelen ailelerin çocuklarına da dersler vermiştir. Dönemin en iyi kadın muallimlerinden biri olarak anılmaktadır.
Nakiyye Hanım’ın şefkat nişanı
Nakiyye Hanım, Sadrazam Yûsuf Kâmil Paşa’nın eşi Prenses Zeyneb Hanım’la Mısır’a gitmiş ve üç ay orada kalmıştır. Farsça dersleri veren Nakiyye Hanım’ın öğrencileri arasında Alî Paşa’nın kızı Selmâ Hanım ve Müşîr Abdülhalîm Paşa’nın kızları Atiye ve Servet Hanımlarla kimi şehzade ve sultanlar bulunmaktaydı II. Abdülhamid tarafından kendisine ilmî katkılarından dolayı Şefkat Nişanı takdim edildi. Dönemin içinde sadece hayır ve hasenatta bulunan hanımlara takdim edilen bu nişan, Nakiyye Hanıma literatüre katkılarından dolayı teşvik amaçlı verilmiştir. Yine Nakiyye Hanımın, yayınladığı Lugat-ı Fârisiyye adlı eseri üzerine 1882-1883 tarihinde gümüş İftihar Madalyası taltif edilmiştir. Nakiyye Hanım ayrıca Nâmık Kemâl’in “Zavallı Çocuk” adlı piyesini de Farsçaya tercüme etmiş ancak çeviri eser günümüze kadar ulaşamamıştır. Hatice Nakiye Hanım’ın pek çok şiiri olmasına rağmen dönemin imkânları sebebi ile derlenememiştir. Ancak dergilerde yer alan şiirlerine ulaşılabilmektedir. Hatice Nakiyye Hanım’ın 40 kadar eseri olduğu düşünülse de dergilerde bunların yalnızca 20’si yayınlanmıştır. Bu şiirler Ahmet Muhtar Bey ve kendi kardeşi Nebil Bey tarafından yayınlanmıştır.
Şairliği üzerine
Bu güzide hanım şairin divan şiirlerini inceleyen Şentürk’e göre Nakiyye Hanım, Batılı şiir anlayışının hâkim olduğu bir dönemde Divan edebiyatı geleneğine uyarak Türkçe ve Farsça şiirler yazan, hem aruzu hem de heceyi kullanan, şiirlerinde aşk, din-tasavvuf ve özellikle Mevlevîlikle ilgili kavramlara yer vererek gelenekçi bir tutum sergileyen, didaktik değil lirik bir şairdir. Nakkiye Hanım, teyzesi Şeref Hanım’dan çok etkilenmiştir. Şiirlerini kaleme alırken fazla özen göstermediği yaptığı imla hataları ve tekrarlardan anlaşılmaktadır. Dil ve anlatım özellikleri bakımından eskiye bağlı olan şairin şiirleri sade, anlaşılır ve açık bir anlatıma sahiptir. İbnülemin’in güçlü bir şair olmamakla birlikte şair geçinen nice nâmerd kişiden daha düzgün sözler söylediğini belirtmekten de geri kalmadığı Nakiyye Hanım, şiirlerinin yanı sıra Lugat-ı Fârisiyye adlı bir kitap ile çoğu ahlâk konusunda olmak üzere gazete ve dergilere çeşitli makaleler de yazmıştır. İbnülemin, şahsî kütüphanesinde Nakiyye Hanım’ın kendi el yazısı ile kaleme alınmış 40 adet gazel, medhiye, kudûmiyye, şarkı, müstezad, tahmîs, tercî-i bend ve 49 adet kıt’adan oluşan bir şiir mecmuasının bulunduğunu bildirmektedir.
İbnü’l-Emîn’in belirttiğine göre o, “kısa boylu, büyük başlı” bir hanımdır. Nakiyye Hanım’ın ağabeyi Mehmed Nebîl Bey’in torununun eşi olan Trabzonlu şair Hammâmî-zâde İhsân Bey, onun bir resmi ile hakkındaki bazı malumatı yazıp İbnü’l-Emîn’e vermiştir. Verdiği bilgilere göre Nakiyye Hanım, cömert ve müstağni tabiatlı biriydi. Eline geçeni muhtaçlara, ona buna ve özellikle çok hürmet ettiği Yenikapı Mevlevi Dergâhına vermeseydi epeyce para sahibi olurdu.
1880 yılına kadar babasından kalan Hırka-i Şerîf semtindeki evde oturan, bilâhare birkaç ev değiştirdikten sonra Davudpaşa semtinde kendisine evkaftan verilen harap durumdaki evi tamir ettirerek ölümüne kadar orada oturmuş olan Nakiyye Hanım, menenjit hastalığına yakalanmış ve bir hafta süren hastalığının ardından 1899 İstanbul’da vefat etmiştir. Hayatı kelam ve kalem ile geçmiş olan bu güzide hanımın bizlere hayat yolunda örnek teşkil etmesi temennisi ile…
Kübra Nur Kapçık
Hüma dergisi