Hamuru hüzünle karılmış Olcay Yazıcı'nın

Olcay Yazıcı... Çokça şair, denemeci, redaktör, köşe yazarı, kültür sanat sayfası editörü, yazı işleri müdürü, hep şair… Muaz Ergü yazdı..

Hamuru hüzünle karılmış Olcay Yazıcı'nın

“Eylülün kırdığı gül” şiirinin şairi Olcay Yazıcı, bir Eylül gününde, mevsim-i hazanda göçüp gitti dünya denen çölden. Gök atlarla… Sonsuzluğa yürüdü gam yükünü almış kervanı. Destanlık öyküler, sitemkâr satırlar, ağıda kesmiş şiirler kaldı geride. Baştan ayağa hüzne batmış şiirler bıraktı geriye. Bir de yorgun neferlerin küskünlüğü… Kısacık ömürlere sığdırılmış upuzun hikâyeler… Kırılgan sözcüklerle güllerin düşüne yattı bazen en derin mısralarda. Naif rüzgârlar gibi esti bazen de şiirin sahralarında.

Osman Olcay Yazıcı… İnce bir duyarlılık, bir içli kırgınlık… Hüznünü şerre değil hayra yoranlardan. Çokça şair, denemeci, redaktör, köşe yazarı, kültür sanat sayfası editörü, yazı işleri müdürü, hep şair… Evet, Yazıcı çalışkanlığı ve disiplini ile tanınan bir edebiyat adamı. Yazın alanındaki bütün branşlarda kendini gösteren bir gayretli adam. Onun kadar çok gazete ve dergide görev almış birini bulmak sanırım gerçekten zor olacak. Gazete ve dergilerin çeşitli meslek kuruluşlarının yayın işlerinin bütün kademelerinde yer aldı. Hem de alnının akıyla…

Kültür ve sanat dünyamızın abartılı, abartıcı kulislerinde yer almadı

Çok velud bir kalem olmasına rağmen yeterince tanımıyoruz Olcay Yazıcı’yı. Belki de kendi seçtiği bir yoldu bu. O, vitrinlere oynayan, kulağını alkış seslerine kabartan bir olmadı. Kültür ve sanat dünyamızın abartılı, abartıcı kulislerinde yer almadı. Kimsenin adamı değildi daha doğrusu. Kalabalıklar arasında yalnız kalabilen, zamanın hengâmesinde kaybolmayan, varlığın debdebesine kendini kaptırmayan, sıradanlığa boyun eğmeyen bir ruhu vardı. Bozulmamış, bozguna uğramamış…

Genel olarak baktığımızda serencamında acı ve hüznün tonlarını görebiliriz. Acıya dokunanlardan. Onun için yazdıkları ve söyledikleri sahici. Sahiden… Rol, racon kesmeyi bilmeyenlerden. Dünyaya bağlanılmayacağını bilecek, hissedecek bir bilince de sahipti aynı zamanda. Modern yazın ve onun ürünleri çok ilgisini çekmemişti. Eskinin, mazinin şiirini daha çok sevdiğini ifade ediyordu. Tarihe ilgi duyuyor, tarih kitaplarını takip ediyordu.

Hz. İbrahim, Hz. Eyyup, Hz. Musa menkıbeleriyle büyüyen, türkü ve manilerin engin havasını soluyan, Aşık Veysel’in şiirlerini ezbere bilen Olcay Yazıcı, aynı zamanda çocuk edebiyatı üzerinde önemle duran biri. Çocukluğu Karadeniz’in sonsuz yeşilliği ve bulutların içinde kaybolan mavilikte geçen yazar sılayı ve gurbeti en iyi tanıyanlardan. Sonsuz yeşilin, sınırsız mavinin sarıp sarmaladığı çocukluk. Sonrasında büyük şehre, İstanbul’a göç. Sılanın ve gurbetin ayırdımına varmak. Yokluk, yoksulluk… Yazıcı bütün sıkıntılara rağmen içindeki çocuğu öldürmeyenlerden. O ciddiyetinin, asık suratın altından her dem bir çocuk tebessümü yansır.

Vatanından çocuk yaşta ayrılan bir yüreğin hikayesi

Çocuk edebiyatı alanındaki maharetini göstermeye Çocuklar Vatanında Büyüsün adlı kitabı yeter de artar bile. Kitap çocuklar için kaleme alınmış hikâyelerden müteşekkil: Sevginin Gül Açılımı, Çocuklar Vatanında Büyüsün, Kelebekler Uçarken, Çocuk ve Adam, Anadolu Yurt Olurken, Karatavuklar…

Çocuklar Vatanında Büyüsün, vatanından çocuk yaşta ayrılan bir yüreğin, bir duyarlı âdemoğlunun hikâyesini anlatır bizlere. Yazıcı için sahici bir insan demiştik. Bu kitap bizi bir kez daha doğruluyor. Onun anlattıklarında yapmacık, yapay, yaşanmamış olaylar yer almıyor. Vatan sevgisi ve gurbet bu kitapla bir kez daha hüzünlü bir menzil olarak sayfalarda duruyor.

Bu toprağın gerçek, sahici seslerinden biriydi Olcay Yazıcı. Bir mümin yürekti o. İmanın vakarıyla yaşadı ve yazdı. Yazısı yaşamından, yaşamı yazısından ayrı değildi. Tebessümü hüzündü, hüznü tebessüm. Doğmuş olmanın ölüme doğru yürümek olduğunun bilincindeydi. Düşünürdü, düşünceli…

Selam olsun Osman Olcay Yazıcı’ya!

Muaz Ergü yazdı

YORUM EKLE
YORUMLAR
Nidayi Sevim
Nidayi Sevim - 9 yıl Önce

Olcay Yazıcı'nın vefat yıl dönümünde kaleme alınmış manidar ve güzel bir yazı. Rahmetlinin ruh iklimini iyi tarif etmişsiniz. Ellerinize sağlık. Kalbiniz ilham, kaleminiz bereketle dolsun...