Kerkük’te türküler, hoyratlar, ağıtlar, uzun havalar, gazeller, divanlar kor bir ateşe dönüşüp insanın gönül hanesini yangın yerine çevirir. Hüzün coşkuya koşar, coşku hüzne… Her halükarda yangın yeridir gönül hanesi. Yüzlerce yıllık acılardan, kaybedişlerden, yitişlerden damıtılır müzik Kerkük’te. En saf, en samimi, en dolaysız… “Mum kimin yanan” yüreklerin çığlığıdır. İçlidir, içli bir ağıt… Buram buram toprak kokar. Hasreti düşürür insanın yâdına, sonsuz özlemi… En çaresiz anlarda muhabbeti getirir, dost nefesleri… Çaresizliği söyler, yetimliği, yitmişliği… Birliği de söyler bir olmayı da… Kavuşmaların en şen burçlarından da söylenir… Koyu yalnızlıklardan aydınlıklar çıkarır, kalabalıklardan derin yalnızlık…
Kerkük çok dertli; türküleri de…
Kerkük savaşın, asimilasyonun, yokluğun, yoksulluğun, terkedilmişliğin kadere dönüştüğü bir coğrafya. Özellikler Türkmenlerin üzerinde uzun yıllardır bir karabulut dolaşıyor. Buralarda 12. yüzyıldan bu tarafa Türkmen varlığı söz konusu. Hatta Kerkük civarında merkezleri Erbil olan Begtekinliler adıyla Türk Beyliği hüküm sürmüş. 1920’lerden itibaren Kerkük’te yaşayan Türkmenlere birçok katliam uygulandı. 1920, 1924, 1926, 1934, 1946, 1959, 1980, 1990, 1991, 1995, 1996, 2003, 2005, 2007, 2009… Bu tarihler Türkmenlere yönelik büyük kıyımın, yıkımın, yok etmenin tarihlerinden bazıları… İşte bu yüzden Kerkük çok dertli. Kerkük türkülerinde en çok da gam söylenir ve keder... Bir yanıyla da bu türküler, ağıtlar, hoyratlar, gazeller Türkmenlerin tapu senetleridir. Ne kadar yok sayılsalar da, istatistiklerde yer almasalar da…
Kur’an okurken sesinin güzelliği farkedilmiş
Kerküklü Türkmenler Türkçe’nin duruluğuyla söylerler. Acı en saf haliyle dile gelir. O kadar doğal ve içtendir ki başka coğrafyalarda yaşayanları da gönülden yakalar ve içine alır. Abdülvahit Küzecioğlu, Kerkük müziğini bizlere ulaştıran, türkülerin bize ulaşmasında köprü olan biri. Klasik Kerkük müziğini modern zamanlara en otantik biçimiyle ulaştıran kaynak. 1925 yılında Kerkük’te doğar. Okuma yazmayı camide öğrenir. Altı yaşında Kur’an’ı hatmetmiş. Kur’an okurken sesinin güzelliği farkedilir. Babası çömlekçi Hacı Ahmet Rıza Küzeci de musikiye yatkınlığı olan biri. Küzeci soyadı buradan gelir. Çömlekçi demek… İşinden arta kalan zamanlarda hoyrat okurmuş.
Küzecioğlu, dönemin ustalarından Topal Hame ve İzzettin Nimet Reşit Küle’den oldukça etkilenir. Abdulvahit Küzecioğlu’nu önemli kılan ya da diğerlerinden ayıran en belirgin özellik onun Diyarbakırlı Celal Güzelses’le olan musiki bağlamındaki yakınlığıdır. O, kendine miras kalan otantik okuyuşu Güzelses’in makam, hoyrat ve manileri ile terkip etmiştir. Urfa, Diyarbakır, Elazığ yöreleriyle Türkmeneli dediğimiz Kerkük, Telafer, Tuzhurmatu yöreleri arasındaki musiki benzerliği, o yakınlık en güzel şekilde sağlanmış ve icraya aksettirilmiş. Ayrıca hoyratların Türkiye’de bilinmesi, sevilmesi ve yaygınlaşmasında Küzecioğlu’nun etkisi büyük. Kerkük Divanı ve gazeller onun 1956, 1963 ve 1968’de Türkiye’ye gelmesi ve bant doldurmasıyla dolaşıma girdi. Nida Tüfekçi onun kanalıyla birçok Kerkük türkü, hoyrat ve gazelini derleyerek repertuarımıza kazandırdı.
Görev yaptığı Kerkük Petrol Şirketi, eğitim amacıyla onu Londra’ya gönderir. Burada BBC Radyosu Arapça Bölümünde Kur’an’ı Kerim ve Arapça şarkılar okur. Türkçe bölümü için de Kerkük türküleri okur. 1954-1969 yılları arasında Pakistan, ABD, Yunanistan, İsveç ve ülkemizde yirminin üzerinde taş plak doldurur.
Hoyrat geleneği açısından zengin bir repertuara sahip
Acılarla, kıyımlarla, yokluklarla boğuşan bir halkın sesini dünyaya duyuran biriydi Küzecioğlu. Yaralı bir coğrafyanın göğümüzde yükselen yanık sadası… Acıların, haykırışların, isyanların, teslimiyetlerin, yitirmelerin, yeniden bulmaların içli, naif çığlığı… Sesi, ses rengi ve aralığı, gırtlağı Kerkük musikisinin özellikle de uzun havanın, hoyratın doyumsuz lezzetini dinleyene yaşatacak türdedir. Hem usta bir yorumcudur hem de bölgenin geleneksel müzik yapısına son derece hâkimdir. Hemşehrisi Prof. Dr. Suphi Saatçi, onun hakkında şunları söyler: “Küzecioğlu, ses rengi ve geniş ses aralığı ile uzun hava türüne uygun bir gırtlağa sahiptir. Kerkük folklorunun en zengin yanını oluşturan hoyrat geleneği açısından sanatçı zengin bir repertuara sahiptir. Usta yorumu ile sanatçı, Beşiri hoyratında büyük başarı göstererek zirveye çıkmıştır. Muçula hoyratta da kendine özgü yorumu ile yegâne kalmış ve bu vadinin eşsiz bir ustası kabul edilmiştir. Özellikle Irak Türkmen müziğinin en zengin yanını oluşturan hoyrat türleri arasında Muhalif, Yolcu, Ömergele, Nobatçı, Yetimi, Matarı ve Mazan türlerinde sergilediği güzel yorumu ile sanat çevrelerinin büyük takdirini toplamıştır. Kerkük Divanı’nda artistik tavrı ile kendine özgü bir yorum sergilemiştir. Gazel tarzında ise klâsik gazel okuyucularından geri kalmadığını gösteren sanatçı, birçok genç yeteneği etkilemiş ve Türkmen sanatına gönül veren okuyucuların yetişmesini sağlamıştır.”
Hareketli Kerkük türkülerini okurken bile…
Küzecioğlu, böylesine ağır, böylesine can yakıcı bir yerden sesleniyor. Yeryüzünün en ağır imtihanlarından birini yaşayan Kerkük’ten… Yazan da söyleyen de sahici olduğundan gönül zembereği paramparça olur dinleyenin. Darmadağın eder insanı… Küzecioğlu, hareketli Kerkük türkülerini okurken bile damarlarınızda hüznün deli taylar gibi koştuğunu hissedersiniz. Yelelerinden yangınlar yükselen taylara binip uçarsınız hüznün ve dahi coşkunun birleştiği, bir olduğu iklimlere.
“Baba bugün dağlar yeşil boyandı”, “Evlerinin önü yonca”, “Kalenin dibinde bir taş olaydım”, “Oy ağam/Yatmamışam uyağam”, “Oyana dönder meni”, “Men seni seveli neçe gün neçe ay”, “Kar etmez ahım sen gülizara”, “Maral çıkmış dağ başına”, “Çakmağı çak/Çırağı yandırmamışam”, “Sen bir yana bir yana/Men bir yana bir yana”, “Gine geldi faslı bahar”, “Ağam ağam öz ağam”, “Kerküğe düştü yolum”, “Güzellerden üç güzel”, “Kerkük’ten alma aldım”, “Güzele bak Güzele”, “Ay dolanaydı, gün dolanaydı”, “Ağam Süleyman”, “Hacı Farac’ın Kızısan”, “Ağlama ceylan balası”, “Kalk gidek Şıh bağına gazele”, “Çayır ince biçilmez”, “Bir taphır göğerçinem”, “Güzellerden üç güzel var sevilir”, “incili sedef kolbağın” onun okuduğu türkülerden bazıları…
29 Haziran 2007’de vefat eden Küzecioğlu’na Allah’tan rahmet diliyoruz. Mekânı Cennet olsun!...
Abdülvahit Küzecioğlu - Baba Bugün Dağlar Yeşile Boyandı
Muaz Ergü