Mesut Doğan hikâyede belli bir izden gitmiyor, yeni bir iz oluşturuyor.
Hikâyeci Mesut Doğan bugüne kadar hikâye türünde üç kitap kaleme alsa da, yazdıklarının edebî derinliği, hayal ve kurgu zenginliği bakımından günümüz hikâyesinin önemli isimlerinden biri olarak karşımıza çıkıyor. Çünkü yazdığı hikâyeler özgün metinler. Hikâye türüne yeni açılımlar getiriyor. İzden gitmiyor, yeni bir iz oluşturuyor. Bu da edebiyatta yazarı değerli kılıyor.
Özgün hikâyeleriyle dikkat çeken yazar Mesut Doğan, edebiyat alanında bir eğitim almadı. Ortaöğrenimini Ziraat Lisesi'nde tamamladı. Üniversitede iktisat okudu. Bankacılık ve sigortacılık alanında yüksek lisans yaptı. Birçok sağlık kuruluşunda üst düzey yöneticilik görevlerinde bulundu. Yani ne eğitim hayatında ne de meslek hayatında yolu edebiyatla kesişmedi. Ona rağmen şiirle ve hikâyeyle hemhâl oldu. O, eğitim ve meslek olarak edebiyat kökenli olmayan az sayıdaki şair ve yazardan biridir. Fakat şahsî gayretleriyle büyük bir ilgi duyduğu edebiyat sahasında kendini yetiştirdi. Bu anlamda bu alandaki mevcut kabiliyetlerini daha da inkişaf ettirdi.
"Babamın Son Günleri"nden bugüne Mesut Doğan'ın hikâyecilik serüveni
Şair ve yazar Mesut Doğan'ın ilk öyküsü olan "Babamın Son Günleri" Şadırvan dergisinde yayımlandı. Böylece ilgi duyduğu hikâye türüne ilk adımını attı. Devamında şiir ve yazıları Aylık Dergi'den Mavera'ya, Kardelen'den İkindi Yazıları'na, Düş Çınarı'ndan Kayıtlar'a, Dergâh'tan Ardıç'a, İstanbul Bir Nokta'dan Mahalle Mektebi'ne; Hece Öykü'den Aşkın E-Hâli'ne dek değişik mecralarda görülmeye başladı. Öyküleri ise ağırlıklı olarak Hece Öykü, Dergâh, İstanbul Bir Nokta, Öykü Gazetesi ve Mahalle Mektebi dergilerinde yayımlandı. Böylece zaman içinde daha çok tanınır ve bilinir oldu. Dergilerde yayımlanan hikâyeleri zamanla iki kapak arasına alındı.
Usta yazar Mesut Doğan, hikâye alanında hem iyi bir gözlemci hem de iyi bir tahkiyeci olarak dikkat çekiyor. Aynı zamanda hikâyede çok önemli olan güçlü betimlemeler yapıyor. Adeta kelimelerle resim çiziyor. Mekânları, insanları ve eşyaları okuyucunun gözü önünde başarıyla canlandırıyor. Zengin bir imge dağarcığına da sahip olan Doğan, hikâyeyi şiire yaklaştırarak şiirle hikâye arasında güçlü bağlar ve köprüler oluşturuyor. Hikâyelerinin çoğunda eşyalar ve nesneler adeta birer kimlik ve kişilik kazanarak okuyucuyu farklı ve gizemli dünyalara götürüyor.
Mesut Doğan'ın 88 sayfadan meydana gelen "Gökyüzü Arayan" kitabı raflarda
Mesut Doğan'ın 88 sayfadan meydana gelen "Gökyüzü Arayan" adlı hikâye kitabı Şubat 2025'te, son dönemlerin öne çıkan yayınevlerinden biri olan Hece Yayınları tarafından okuyucuyla buluşturulmuş. Söz konusu kitap "Nice insanların gölgesinde serinlediği, zamanımızın Yesevi’si Mehmet Ali Kalkan Ağabey için…" ithafıyla başlıyor. Adına bu değerli hikâye kitabı ithaf edilen şair Mehmet Ali Kalkan Beyefendi; Hoca Ahmet Yesevî'nin, Mevlâna'nın ve Yunus Emre'nin gönül tezgâhında dokunmuş engin gönüllü bir insan. Şair Kalkan, söz konusu kitabı ele aldığı bir değerlendirme yazısında "Kitabın adıma ithaf edilmesi güzel ama benim haberim olsaydı istemezdim, öyle abartılı da yazdırmazdım." diye de ekliyor. Sözün yeri gelmişken birkaç söz de kıymetli şair ve yazar Mehmet Ali Kalkan'dan etmek isterim. Mehmet Ali Kalkan'ı ben sosyal medya platformlarından facebook kanalıyla tanıdım. İyi ki de tanımışım. Kendisi kadim kültürümüzün ve irfanımızın geleceğe taşınması için büyük bir gayretle çalışan ve bu minvalde yazan değerli kalem erbaplarından biri... Mesut Doğan'ın "Gökyüzü Arayan" adlı hikâye kitabını da onun sayesinde tanıdım ve temin ettim. Zira kendisi bu kitapla ilgili güzel ve doyurucu bir yazı kaleme aldı facebook sayfasında. Bu yazıyı beğenenler arasından kura çekerek beş takipçisine, arkadaşı da olan Mesut Doğan'ın "Gökyüzü Arayan" kitabını gönderdi. Bu kadirşinas davranıştan dolayı kendisini yürekten kutluyorum. Günümüzde bu gibi nahif davranışlar nadirattandır.
"Gökyüzü Arayan" adlı kitabın başında yazar Mesut Doğan'la ilgili aşağıdaki biyografik bilgiler veriliyor: "Afyon doğumlu. Eskişehir’de ilk ve ortaokul. Bursa Ziraat Lisesi yatılı. İstanbul askerlik ve memuriyet, üniversite. Trabzon evlilik. Yine Eskişehir, hastane yöneticiliği. Kalite danışmanlığı, yurt içi ve yurt dışı (Paris, Bilbao) kalite ödülleri. 3 yıl Sağlık Bakanlığı geçici görev ve tüm illerde verdiği eğitimlerde Anadolu insanını yakından tanıma. Hâlen on üç yıldır havuzda Oblomov gibi yatmakta… Şiir Kitapları: Ağzı Karanfilli Dost (Beyan Yayınları); Gezi ve İnceleme: Düşlerin Son Sığınağı Endülüs (İz Yayıncılık), Çin Kadar Uzak Can Kadar Yakın Şehirler (Okur Kitaplığı); Hikâye Kitapları: Meczupların Görevleri (Hece Yayınları), Unutulmuş Sesler Odası (Ötüken Neşriyat-Loras Yayın Kitap); Roman: Oblomov’un Dönüşü (İz Yayıncılık)"
Keşke usta şair ve yazarların kitapları tek bir yayınevinden külliyat olarak çıkabilse...
Mesut Doğan'ın yukarıdaki biyografisine bakıyorum da Mesut Doğan'ın bugüne kadar yayımlanan kitaplarının hemen hepsinin farklı yayınevlerinden çıktığını görüyorum. (Beyan Yayınları, İz Yayıncılık, Okur Kitaplığı, Hece Yayınları, Ötüken Neşriyat, Loras Yayın Kitap). Söz konusu yayınevlerinin hepsinin bir derdi ve davası var. Bu açıdan güzide yayınevlerimiz. Fakat keşke bu kitaplar farklı yayınevlerinden değil de tek yayınevinden çıksalar. Bunu sadece Mesut Doğan için demiyorum. Birçok kıymetli şair ve yazarımızın yayımlanan eserlerine baktığımızda bu eserlerin farklı yayınevlerinden çıktığını görüyorum. Bu ne yayınevlerinin ne de şair ve yazarın hatasıdır. Şair ve yazarın en önemli derdi, kitabının en kısa zamanda ve en kaliteli baskıyla okuruna ulaşmasını sağlamaktır. Yayınevi de okur tarafından satın alınacak ve çok okunanlar arasına girecek (rağbet edilecek) kitaplar basmak ister. Bu iki kesimin amacı çoğu kez örtüşmediği için yayıncılıkta böylesine yamalı bohça garabeti ortaya çıkıyor.
Usta hikâyeci Abdullah Harmancı'nın Mesut Doğan'la ilgili değerlendirmeleri
"Gökyüzü Arayan" adlı kitabın arka kapağında hikâyeci Abdullah Harmancı, Mesut Doğan'la ilgili şunları söylüyor: "Mesut Doğan, öykü yolculuğunun üçüncü durağına Gökyüzü Arayan’la varıyor. Bütün Mesut Doğan metinlerini sarmış olan duygusallık, tadında bırakılmış hüzün, Gökyüzü Arayan’ın öykülerini de bir atmosfer gibi çevreliyor. Okurun metne sarılmasına ve metinde kalmasına neden olan hüzün, zaman zaman nostaljik yaklaşımlarla birlikte hızını artırıyor. Kırsal kesim insanlarına odaklanan yazar, kimi zaman bu insanları, toplumsallığın sınırlarında gezinirken resmediyor. Mesut Doğan’ın metaforik dilden yararlandığı ve dünya hayatını, insanın varoluşunu sembolik düzlemde ele aldığı görülüyor. Şiir, gezi yazısı, roman gibi türlerde de eser veren Mesut Doğan, Gökyüzü Arayan’la öykü türündeki yerini pekiştiriyor."
Mesut Doğan, 14 hikâyesinde 14 farklı dünyanın kapılarını açıyor okurlarına.
Mesut Doğan'ın "Gökyüzü Arayan" adlı hikâye kitabında "Çağıran, Ağıtçı, Pambıkçı İban Efendi, Yol, Kum Tanesi, Işıklar İçinde, Her Şeyi Söyleyiveren, Gökyüzü Arayan, Talihsiz Bir Olay,Yolun Yolu, Uzaklığın Yakınlığı, Dünya Yükü, İçimizdeki Ateş, Hurdalıkta Bir Cillop" adlarını taşıyan 14 güzel hikâye bulunuyor. Kitabın 88 sayfa olduğunu düşündüğümüzde (on sayfası da hikâye dışı sayfalar) hikâyelerin toplamda 78 sayfa tuttuğunu, hikâyelerin her birinin ortalama 5-6 sayfa olduğunu görüyoruz. (Çağıran 7, Ağıtçı 6, Pambıkçı İban Efendi 8, Yol 10, Kum Tanesi 4, Işıklar İçinde 7, Her Şeyi Söyleyiveren 2, Gökyüzü Arayan 10, Talihsiz Bir Olay 4,Yolun Yolu 5, Uzaklığın Yakınlığı 4, Dünya Yükü 4, İçimizdeki Ateş 4, Hurdalıkta Bir Cillop 3 sayfa). Bu da söz konusu eserin bir solukta okunabilecek bir kitap olduğu izlenimini veriyor bize. Görünüşte böyle olsa da hakikatte durum hiç de öyle değil. Zira Doğan'ın hikâyeleri bir solukta okunup anlamlandırılabilen türden değil. Bu hikâyelerin çoğu metaforik bir anlatıma sahip, onun için de bir kere okuyunca anlamak pek de mümkün olmuyor. Tekrar okumak gerekebiliyor.
Mesut Doğan, hikâyelerinde özgün söyleyişleriyle(üslûbuyla) dikkat çeken bir isimdir.
"Gökyüzü Arayan" kitabındaki ilk hikâye olan "Çağıran"da, hikâyenin kahramanı (Belli ki bu yazarın kendisidir.) uzun yıllar geçtikten sonra korkulu gözlerle beş kardeş kamyonun toz duman içinde savrulan kasasında ayrıldığı köye geri döner. Çocukluğunun geçtiği köyün dünü bir film şeridi gibi gözlerinin önünden geçer. eski günleri hatırlayarak hüzünlenir. Önleri barajlarla kesilmiş derelerde artık bir damla su bile yoktur. Köyde kimse kalmamıştır. İnsanlarla birlikte anılar da çekilmiştir köyden. Dünle bugün arasında çok şey değişmiştir. Köy, bıraktığı köy değildir. Yazarın deyimiyle "Belki de insanlar burayı terk edip gittiğinden artık sular da uğramaz olmuştu."
Hikâyenin kahramanı olan çocuk, ilkokul günlerine gider. O yıllarda öğretmeni ondan bir abaküs getirmesini istemiştir. Fakat elde avuçta yoktu(r). Yazar bunu "Yokluğun soğuk bir rüzgâr gibi insanların içine işlediği zamanlardı. " ifadesiyle dile getirir. İş başa düşmüştür. O da babası üzülmesin diye uzun uğraşlar sonucu çubuktan bir abaküs yapar. Ellerinde kesikler oluşur bunu yaparken . Fakat neticede bir iş başarmanın doyumsuz sevincini ve özgüvenini yaşar içinde.
Mesut Doğan, "Gökyüzü Arayan" kitabının "Çağıran" hikâyesinde "Uzun yıllar şehirde mevsimlerden habersiz yaşadım. Baharın geldiğini saksıda açan bir çiçekten anladım." diyen hikâye kahramanı aracılığıyla şehirleşmenin insanları hayattan ve tabiattan kopardığına vurgu yaptırır.
Bugüne kadar hikâye türünde üç eser kaleme alan hikâyeci Mesut Doğan, özgün söyleyişleriyle dikkat çeken bir isimdir. Bunlara "Çağıran" hikâyesinden şu örnekleri verebiliriz: "zamanı mühürlemek, geçmişin zorlu düğümlerini çözmek, anıların ağırlığını sırtında taşımak, sararıp dökülen zaman, yokluğun soğuk bir rüzgâr gibi insanlığın içine işlemesi, sessizliğin garip rahatsız edici sesi, yaşlı bir adam gibi nefes nefese çöken kızıllık, her şeyin hızla bir bilinmezliğe gömülmesi, hiçliğin acı verici ve yıpratıcı acımasızlığı, her bitişe bir başlangıç eklemek...vb. " Bu gibi özgün ve edebî söyleyişleri yazarın diğer hikâyelerinde de sıkça görebiliyoruz.
Mesut Doğan'la şair Mehmet Ali Kalkan'ın dostluğu ve yazar dayanışması
Kendisi de değerli bir şair ve yazar olan Mehmet Ali Kalkan'a ithaf edilen bu kıymetli hikâye kitabında şair Kalkan'ı anlatan hikâyeler de mevcuttur. "Gökyüzü Arayan" adlı hikâye bu konuda güzel bir örnek teşkil ediyor. "Facebook hesabında her gün aksatmadan köyünü ve çocukluğunun geçtiği evi anlatmayı sürdürüyordu." diye başlayan cümle bizi buna götürüyor. Zira Mehmet Ali Kalkan Bey, Facebook hesabında "Köyümden.. Gönlümden..." başlığı altında birbirinden güzel yazılar kaleme alarak okuyucularını dünde dolaştırıyor.
"Gökyüzü Arayan" kitabındaki hikâyeler gönül gözüyle okundukça kendini ele veriyor.
"Gökyüzü Arayan" kitabındaki hikâyelerinde Mesut Doğan, okuyucuyu metne ortak ediyor. Metinlerdeki derinliğin bir gereği olarak pasif okuyucudan aktif bir okuyucu profili çıkarıyor. Okuru, olayları seyreden olmaktan çıkarıp metindeki hayatın merkezine çekiyor.
Şahsî kanaatim odur ki Mesut Doğan'ın "Gökyüzü Arayan" kitabındaki hikâyeler bir kere okunmakla anlaşılabilecek, eskilerin tabiriyle künhüne vakıf olunabilecek metinler değil. Söz konusu metinler kaba bir ilk okuyuştan sonra ikinci kez de okunmayı gerekli kılıyor. Zira "Gökyüzü Arayan"daki hikâyeler "laylaylom" cinsinden sığ metinler değil. İkinci kez okunmayınca metindeki anlam derinliği kolay kolay yakalanamıyor. Zaten bu ikinci okuyuş hikâyeleri hakkıyla ve lâyıkıyla zihnimize oturtmamızı, anlamlandırmamızı ve zenginleştirmemizi mümkün kılıyor. Yoksa ilk okuyuş sureta kalıyor. Zihnin nazarları kabuktan içe sirayet edemiyor. Anlamak, anlamlandırmak ve zenginleştirmek belli bir gayret ve derinlik gerektiriyor. Sığ düşününce sığ kalıyor. Metinler gönül gözüyle okundukça kendini cömertçe ele veriyor.
"Gökyüzü Arayan"daki her hikâye okura ayrı bir edebî zevk ve lezzet sunuyor.
Mesut Doğan'ın "Gökyüzü Arayan"daki hikâyelerinin hepsi de bağımsız metinler olarak karşımıza çıkıyor. Yani tabir caizse o, bu kitabında okuyucuyu 14 farklı dünyaya götürerek bir anlamda duygu coğrafyasında gezdiriyor. Yani birbirinin devamı niteliğinde nehir tarzı hikâyeler yazmıyor. Böylelikle de birbirinden farklı hikâyelerle farklı dünyalara yelken açan okurun doğal olarak muhayyilesi zenginleşiyor. Öte yandan da her hikâye okura ayrı bir edebî lezzet sunuyor. Bireyin iç dünyasına yönelik yeni keşif imkânları sağlıyor. Okur, metinle farklı karakterlere bürünüyor. Okuyucu kahramanların ruh dünyalarının derinliklerinde seyrü sefer ediyor.
Mesut Doğan'ın "Gökyüzü Arayan"daki hikâyelerine baktığımızda kendisinin derin bir tasavvuf kültürüne vakıf olduğu kanaatine varıyoruz. Bu anlamda güçlü bir metafor dili kullanıyor. Büyük bir imtihan için dünyaya atılan insanın dünyadaki varlığının neden'i, niçin'i ve anlamı sorgulanıyor. Dünyanın geçiciliğine sürekli vurgu yapılıyor. Hikâyelerde ekseriyetle, kâinatın genişliğine kıyasla insanın bir kum tanesinden de küçük olduğu gerçeği ısrarla vurgulanıyor.
Yunus Emre'den İsmet Özel'e duygu ve düşünce dünyasında gezinti imkânı...
Hikâyeci Mesut Doğan "Gökyüzü Arayan" adlı hikâye kitabında Yunus Emre, Mevlâna, Ahmet Yesevî, Bediüzzaman Said Nursî, Muhyiddin-i Arabî, İbn Rüşd, Gazali, Bayezid-i Bestami, Molla Cami, Sadi-i Şirazî, Russell, Tales, Konfüçyüs, Kevin Warwick, Buzzati, Maslow, Horatius, Henrik Ibsen, Thomas Mann, Carl Gustav Jung, İsmet Özel, Ahmet Kutsi Tecer gibi Türk ve dünya edebiyatına, tarihine, bilimine ve dinî hayatına mal olmuş şahsiyetlerden alıntılar yapıyor. Böylelikle de bir çeşit tanık gösterme yoluna giderek metinlerini daha da zenginleştiriyor. Hikâyelerdeki alıntılar okurun yeni eserlerle ve yeni yazarlarla tanışmasına vesile oluyor.
"Gökyüzü Arayan" kitabının yazarı Mesut Doğan, kitaptaki 14 hikâyenin hemen hepsinde sıkça devrik ve eksiltili cümlelere yer veriyor. Bu, benzer eserlerde pek de rastlanan bir durum değil. Kanaatimce bu gibi eksiltili söyleyişler tadımlık olduğunda metni güzelleştirirken, miktarı artınca metne halel getirebiliyor. Bu hususta ölçüyü iyi ayarlamak gerekiyor. Yoksa ipin ucu kaçabiliyor. Buna şu paragrafı örnek gösterebiliriz: "Anıların ve çocukluğumun yaşım ilerledikçe peşimde uzayıp beni yoran, yavaşlatan gölgesinden ve ağırlığından onları kesip kurtulduğuma. Eninde sonunda geleceğim yer burasıymış gibi garip bir duyguyla çarpıldığıma. Sonsuzluğa dek uzayan bir hiçliğin acı verici ve yıpratıcı, bizi sayısız kapılardan geçiren sonra her bitişe bir başlangıç ekleyip sağa sola savuran acımasızlığına… Her şeyi sabırla eritip içinde yok eden toprağa… Suyu kesilen derenin yatağında yıllarca bekleyen taşın rahatına… Gözyaşlarımı tutamadığıma."
"Allah, Mesut Doğan'ın kaleminin ucunu açık etsin."
Mesut Doğan "Gökyüzü Arayan" adlı hikâye kitabında çok kere gerçeğin dışına (yaşanan hayatın ötesine), imgeler ve metaforlar dünyasına çıkıyor. Çok kere bunlara hikâye mi masal mı, doğrusu ne diyeceğimize karar vermekte güçlük çekiyoruz. Okur, anlatılanların gerçek olmadığını/olamayacağını bile bile anlatıları okumaya artan bir ilgi ve heyecanla devam ediyor, payını alıyor. Yazar bu konuda maharetini konuşturarak okuyucusunu bir çeşit hipnotize ediyor.
Mesut Doğan ilk iki hikâye kitabından (Meczupların Görevleri, Unutulmuş Sesler Odası) sonra bu alanda bir hayli yol aldığını, tabir caizse çıraklık ve kalfalık dönemlerini geçtiğini, ustalık devrini yaşadığını gösteriyor. "Gökyüzü Arayan" adlı hikâye kitabı bunun sağlaması oluyor.
Mesut Doğan, Türkçeye çok hakim bir yazar olarak dikkat çekiyor. Türkçenin bütün imkân ve kabiliyetlerini hikâyelerinde azamî derecede kullanıyor. Bunu yaparken dilimizden çoktan beri çekilmiş Arapça ve Farsça sözcüklere tevessül etmiyor. Yaşayan Türkçeyi tercih ediyor. Okuyucu her hikâyede Türkçenin farklı bir lezzetini gönül diliyle tatmanın keyfini doyasıya yaşıyor.
"Gökyüzü Arayan" kitabındaki hikâyelere baktığımızda hemen hepsinin de üslûp olarak son derece akıcı; muhteva olarak yol gösterici ve ufuk açıcı metinler olduğunu açıkça görüyoruz. Öte yandan Mesut Doğan'ın hikâyelerinde hem felsefî bir derinlik hem de şiirsel bir çeşni var.
Başta son eseri "Gökyüzü Arayan" kitabındaki hikâyeler olmak üzere, Mesut Doğan'ın hikâyeleri türün yeni ve özgün örnekleri olarak okuyucuya edebî bir ziyafet imkânı sunuyor. Sözlerimi, bu kıymetli hikâye kitabıyla buluşmama vesile olan şair ve yazar Mehmet Ali Kalkan'ın Mesut Doğan için yaptığı, "Amin" deyilesi şu duasıyla bitiriyorum: "Allah, Mesut Doğan'ın kaleminin ucunu açık etsin. O, güzellikleri yazmaya, biz de okumaya gayret edelim inşallah..."