Selçuklu ve Osmanlı'da sosyal politikalar

“Osmanlı Devleti’nde sosyal yardımlar, acziyete düşmüş mağdurlara, kimsesizlere, yetimlere, dullara, hastalara, borçlulara, çocuklara, kadınlara ve yaşlılara ulaştırılmıştır. Bu yardımlar Osmanlı Devletinin son dönemlerinde, bilhassa II. Abdülhamid devrinde çağdaş ve sistematik bir bünyeye kavuşmuştur.” Ebubekir Aytekin yazdı.

Selçuklu ve Osmanlı'da sosyal politikalar

Selçuklu ve Osmanlı Devletleri, Kur’an ve Sünnet rehberliğinde sosyal politikalar üretmiştir ve içtimai meseleleri şer’i usullere göre çözmüştür. Toplumun tüm kesimlerinde ayrım yapmadan, Müslim, Gayr-i Müslim, her vatandaşın problemlerine çözüm bulmaya yönelik bir yönetim politikası gütmüştür. Bu yönüyle Orta Çağ Avrupa’sına göre çok daha adil ve kapsayıcı bir sosyal hayatı hedefleyerek vatandaşlarının her türlü sıkıntılarını gidermeye çalışmıştır.[1]

“Osmanlı Devleti’nde sosyal yardımlar, acziyete düşmüş mağdurlara, kimsesizlere, yetimlere, dullara, hastalara, borçlulara, çocuklara, kadınlara ve yaşlılara ulaştırılmıştır. Bu yardımlar Osmanlı Devletinin son dönemlerinde, bilhassa II. Abdülhamid devrinde çağdaş ve sistematik bir bünyeye kavuşmuştur.”[2]

Sosyal Yardım Kurumları

Darülaceze, avarız vakıfları, fukaraperver cemiyetleri, Osmanlı Hilal-i Ahmer (Kızılay) Cemiyeti, yetimhaneler, müessesat-ı hayriye-i sıhhiye (sağlık) idaresi ve darüleytamlar (yetim yurtları) vasıtasıyla bu yardımlar muhataplarına ulaştırılmıştır. Bu kurumların bazıları şunlardır:

Osmanlı Hilal-i Ahmer Cemiyeti: Savaşlarda yaralanan ve hastalanan askerlerin bakımı için kurulan cemiyet… Bugünkü adıyla Kızılay…

Darülaceze: 1896 yılında kurulan ve bin kişiyi barındırma kapasitesine sahip olan bir kurum olup burada kimsesizlerin ve bakıma muhtaç insanların barındırıldığı ve halen açık olan bir kurumdur.

Darüleytamlar: Savaşta ailelerini kaybeden yetimlerin bakımı ve beslenmesi için açılan yetimhanelerdir.

Yetimhaneler: 1850’lerden sonra kurulan ve, Müslim, Gayrimüslim, herkesi kuşatan ve kimsesiz çocuklar için açılan ıslah ve eğitim gayesi güdülen kurumlardır.

Darülhayr: Sadece yetim Müslüman çocukların barındırıldığı ve eğitildiği yetimhanelerdir. Bu yetimhane kimsesiz çocukları bakım altına almakla beraber kimsesiz, işsiz, olarak dolaşan sokak çocuklarının sanayi mektebi bünyesinde eğitim almasını ve cemiyete hayırlı birer birey olarak kazandırılmasını amaçlamıştır.[3]

Dar-ül Hayr-ı Âli: 1902 yılında üçyüz yetime barınma ve eğitim imkânı sağlayan, yetim çocukların barındırıldığı bir hayır kurumudur.

Sanayi Mektepleri: Kimsesiz ve yetim çocukların birer meslek sahibi olmaları ve aynı zamanda bu çocuklara ahlak eğitiminin de verilmesi amacıyla açılan Sanayi Mektepleri, önce erkek çocuklar için açıldı. Bu kuruluşların daha sonra faydası görülerek kız çocukları için de açılmasına karar verildi. [4]

Aş evleri: İmaret veya imarethane de denilen aşevleri/aşhaneler ihtiyacı olanlara, öğrencilere, yolculara, misafirlere veya dervişlere ücretsiz sıcak yemek sağlamak amacıyla kurulan bir nevi büyük yemekhanelerdir. Aşhaneleri çoğunlukla padişahlar, padişah aileleri veya zengin yönetici sınıftan insanlar, kendi bütçelerinden ayırdıkları parayla vakıf olarak kurarlardı. Vakıflara gelir kazandıracak hamam, dükkân gibi yatırımlar yapar ve elde edilen parayı kurdukları aşhanelere aktarırlardı. XX. yüzyıl başlarına kadar geçen süre içerisinde inşa edilen imaretlerin sayısı oldukça fazladır. Aşhaneler tek başına inşa edilmeyip bir külliye programı dahilinde yer almışlardır.

Garip Gureba Hastaneleri: Bu isimle açılan ilk sivil yataklı sağlıklı kurumu olan hastane Edirnekapı Gureba Hastanesi’dir. Osmanlı Devleti’nde kurulan ikinci gureba hastanesi de Bezm-i Alem Vakıf Gureba Hastanesi’dir. Bu hastane gureba hastaneleri arasında hala aynı isimle hizmet vermeye devam eden tek hastanedir.

Hamidiye Etfal Hastanesi: 1899 yılından itibaren faaliyete başlayan modern bir çocuk hastanesidir.

Kervansaraylar: Büyük yollar üzerinde, genellikle sultanlar ve devlet adamları tarafından yapılan, hepsi de vakıf olan kervansaraylar, içlerinde yatakhaneleri, aşhaneleri, erzak ambarları, ticari eşyayı koyacak depoları, yolcuların hayvanlarını barındıracak ahırları, samanlıkları, yolcuların namaz kılmak için mescitleri, misafirlerin yıkanması için hamamları, şadırvanları, hastaneleri, hatta eczaneleri, ayakkabıcıları, nalbantları, gelir ve masrafları idare edecek divan (büro) ve memurları ile muazzam kuruluşlardı.[5]

 Kervanların konak yerlerinde yapılan kervansaraylar, yolcuların her türlü ihtiyaçlarını temin etmekteydi. Yolcular kervansaraylarda hayvanları ile birlikte üç gün parasız kalır kendilerinin ve hayvanlarının barınma ve beslenmeleri vakıf tarafından karşılanırdı. Kervansaraylara gelen Müslüman, Hristiyan, zengin, fakir, hür ve köle bütün konuklara aynı yemek verilir ve eşit davranılırdı. Bu durum vakıf nizamnamelerinde yazılı olarak belirtilmişti.[6]

Ahi Orta Sandıkları: Ahi teşkilatlarında iktisadi hayatın düzenlenmesi için bir araç olarak kullanılmak üzere kurulan ve işletilen her esnaf teşkilatının ayrı birer yardımlaşma sandığı vardı ki buna “Orta sandığı” denirdi. Ahi birliklerinin orta sandığından ihtiyaç sahibi "Haricîler" ve "Dâhilîler" olarak adlandırılan üyelerine yardım yapılırdı. Haricîleri temsil edenler, emekliler, düşkünler, sakatlar ve fiilen çalışmayanlardı. Dâhilîler ise iş yerlerinde fiili olarak çalışan çırak, kalfa ve ustalardan meydana gelmekteydi. Sandıktan fakirlere yardım edilmekte, yeni işyeri açanlara sermaye verilmekte, âlet ve edevat yardımı yapılmakta, esnaf mensupları özellikle çıraklar için tertip edilen meslek kursları finanse edilmekteydi. Böylece birlikler, kişiyi yalnızlıktan kurtararak dayanışma ortamıyla moral ve destek sağlamaktaydı. [7]

Sadaka Taşları: Sadaka taşı, Osmanlı döneminde daha çok çarşı, hastane, cami vb. yerlerde ihtiyaç sahiplerinin kolayca alabilmeleri için altın ve para bırakılan özel bir yapıdır. Fakirler, sadaka taşına bırakılan para ya da altınlardan almak için gecen‏in geç saatler‏inde bu taşın yanına gel‏irdi. Bu taştan parayı alan kişiler, ihtiyacını görerek kalan parayı kend‏isi‏ g‏ibi‏ i‏ht‏iyacı olanları düşünerek geri bırakır ve sadakayı bırakana kalpten dua ederdi. Yapılan bu yardımlaşma sayesinde fakirleri rencide etmeden yardımlaşma sağlanırdı. Sadaka taşları, genell‏ikle iki metre uzunluğunda ve si‏li‏ndi‏r şekl‏inde olur. Aynı zamanda çeşme yanı, şeh‏irde, kasabalarda cam‏i, hastane gi‏bi‏ i‏şlek bölgelerde‏ sadakayı alan kişinin de vereni‏n de k‏imseni‏n göremeyeceği‏ tenha yerlerde bulunurdu. [8]

Sosyal Yardımlar

Muhtacin Maaşı: Osmanlı Devleti’nde yoksullara sürekli olarak verilen bir maaştır. Geçimini kendi sağlayamayan, hayatı boyunca desteğe ihtiyacı olanlara bağlanırdı.

Sadaka-i Seniyye: Osmanlı Devleti’nde, özellikle II. Abdülhamid döneminde yoksullara dağıtılan maddi bir yardımdır. Sadaka-i seniyye uygulaması, fakir ahaliye kışlık odun, kömür dağıtımı ve Ramazan aylarında padişah sadakası olarak erzak dağıtımı gibi zarurete düşenlere, muhtaçlara, fukara ve acezeye yönelik yardımlardır.[9]

Atiye-i Seniyye: Genellikle padişahlar tarafından nakit olarak şairlere, sanatkârlara, saray mensuplarına, ulemâ ve meşâyihe in‘am, tasadduk, ihsan gibi adlarla verilen hediyelerdir. Padişahlar belli günlerde saray halkına, çeşitli vesilelerle devlete hizmeti geçen kişilere yahut mârifet sahibi kimselere, bir işte fevkalâde başarı gösterenlere, hatta tâziye maksadıyla bazı önemli şahıslara, yabancı elçilerin maiyetindekilere elbise ve kumaş gibi hediyeler yanında para keseleri de ihsan ederlerdi. Bunlara “Atıyye-i Seniyye” denirdi. Yeni yıl münasebetiyle dağıtılan paralara da “Muharrem Atiyyesi” adı verilirdi. Ayrıca hac mevsiminde Hicaz’a gönderilen paralar için de bu tabir kullanılırdı. Her sene Mısır’dan Mekke’ye gönderilmesi âdet olan akçeler “Atıyye-i Câize-i Hümâyun” olarak adlandırılırdı.[10]

Zekât: Yeterli mal varlığına sahip bulunan ve belli şartları taşıyan her Müslümanın vermekle mükellef olduğu zekât, Osmanlı İmparatorluğunda da diğer Müslüman devletlerde olduğu gibi uygulanıyordu. Zekâta tabi malların en az 1/40'ı Müslüman fakirlere verilirdi.

Aşar (öşür) Vergisi: Osmanlı devletinde tarımdan elde edilen ürünler için 1/10 oranında alınan vergidir. Devletin temel gelir kalemini oluşturan bu vergi; arazi para ile sulanıyorsa 1/20 oranında verilirdi.

Fitre: Ramazan ayında, durumu müsait kimselerin ödemekle mükellef oldukları bir sadakadır. Sosyal yardımlaşma bakımından önemli bir ibadettir.

Vakıflar

Vakıf müessesesi insanlık tarihinin en eski devirlerinden beri toplumların ihtiyacını gidermek, güvenliklerini sağlamak, sosyal yardım ve dayanışma alanı oluşturmak için kurulmuş sistemlerdir. Toplumlar korunmaya ihtiyaç duyduğundan buna yönelik uygulamaları vakıf müessesesi tarafından yerine getirilmiştir.[11]

Osmanlı döneminde vakıfların toplum içinde sosyal adalet ve sağlam bir sosyal yapı bakımından devlet yönetimine önemli ölçüde katkısı olmuş ve Osmanlı devlet yönetimi için toplumsal düzeni sağlama açısından bu vakıflar iyi bir imkân sağlamıştır. Padişahların, kadın sultanların ve hemen hemen her kademedeki yöneticilerin sosyal hayata yönelik kurdukları vakıflar, devletle vatandaş arasında bağ kurarak geniş kitlelerin yönetime bağlılıklarını sağlamıştır.[12]

Bu vakıflardan bazıları şunlardır:

  • Ağaçların Susuzluktan Kurumasını Engellemek İçin İşçilere Para Veren Vakıflar
  • Sıcakta Sebillere Kar Suyu Koyan Vakıf
  • Kışın Abdest Alanlara Sıcak Su Temin Eden Vakıf
  • Güzel Yazı Öğretme Vakfı,
    Duvar Yazılarını Silen Vakıf
  • Sokak Hayvanlarına Ekmek Verme Vakfı
  • Kızlara Çeyiz Hazırlama Vakfı
  • Çeşme Tamir Ettirme Vakfı
  • Hastalara Evinde Bakma Vakfı
  • Hastalara İlaç Yapan Vakıf
  • Fakirlere Yardım ve Gıda Dağıtan Vakıf
  • Kadın Sığınma Evleri Vakfı
  • Helalleşme Vakfı
  • Deniz Kazazedelerine Yardım Vakfı
  • Müslüman Esirleri Esaretten Kurtarma Vakfı
  • Hristiyan Esirleri Esaretten Kurtarma Vakfı
  • Savaşa Giden Gazilere At Temin Eden Vakıf
  • Herkese Meyve Vakfı
  • Pabuç Parası Veren Vakıf
  • Leylek Vakfı
  • Yaşlı ve Kimsesiz Hanımları Koruma Vakfı
  • Yetim Öğrencileri Giydirme Vakfı
  • At Vakfı
  • Sıcak Pide Dağıtma Vakfı
  • Yol Güvenliğini Sağlama Vakfı
  • İlkokul Hocalarına Tütünü Yasaklama Vakfı
  • Yoksul Mahkumlara Harçlık Verme Vakfı
  • Güvercin hane Yaptırma Vakfı
  • Dara Düşenlerin Vergisini Ödeme Vakfı
  • İflas Eden Tüccarlara Yardım Vakfı
  • İlmi Kitapları Bağışlama Vakfı
  • Şehit ve Sahabe Türbelerini Tamir Etme Vakfı
  • Şehir Estetiğini Koruma Vakfı
  • Hayvanlara Mera Açma Vakfı

 

[1] Alim TETİK. Adem KORKMAZ. Osmanlı Döneminde Sosyal Politika Uygulamaları, Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi Y.2022, C.27, S.3, s.423-443.

[2] a.g.e.

[3] a.g.e..

[4] Yaşar Aslanyürek, Osmanlı Devleti’nde Islahhaneler (Sanayi Mektepleri) https://doi.org/10.17067/ams.16605

[5] Doç. Dr. Tayyip DUMAN, Osmanlılarda Sosyal Güvenlik ve Yardımlaşma, Milli Eğitim Dergisi, S.143

[6] a.g.e.

[7] Ebubekir Aytekin, Tarihten Günümüze Fütüvvet ve Ahilik, Kayıhan Yayınları, İstanbul 2018, S. 107

[8] Milliyet Gazetesi, 11.01.2022

[9] Nadir Özbek, Osmanlı İmparatorluğu’nda Sosyal Yardım Uygulamaları: 1839-1918 //www.sosyalsiyaset.net/osmanlida_sosyalyardim.htm

[10] Feridun Emecen, TDV İslam Ansiklopedisi. C 4, S. 64

[11] Özlem Gedik, academia edu, Osmanlı’da Vakıf Sistemi ve Sosyal Yardım Politikalarına Bir Örnek: Mihrişah Valide Sultan Vakfı

[12]  Osmanlı Döneminde Sosyal Refah Sistemi Olarak Vakıflar

YORUM EKLE
YORUMLAR
Şinasi
Şinasi - 2 hafta Önce

Vakıf medeniyetimiz