Dünya edebiyatında pek çok kişiye ve esere ilham kaynağı olan Kelîle ve Dimne'nin özelliği nedir? Türkçeye çevirileri ne zaman ve kimler tarafından yapılmıştır?
Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’den La Fontaine’e kadar birçok kişiye ve edebi esere ilham kaynağı olan Kelîle ve Dimne, hem işlediği konular hem de hikâyeleriyle edebiyat tarihinde adeta bir “Kelîle ve Dimne edebiyatı” oluşturmuştur. Ayrıca yazmalarındaki minyatürlerle de İslâm minyatür sanatında dikkat çekici bir geleneğin doğmasına yol açmıştır.
Kelîle ve Dimne nedir?
Kelîle ve Dimne, Miladi 300’lerde Hint hükümdarı Debşelim için Beydaba tarafından yazılmıştır. Beydaba eserini yazarken yine “Pança-tantra” adlı eserden faydalansa da bunu saklamıştır. Bu minvalde varlığından 1500 yıldır haberdar olduğumuz Kelîle ve Dimne’nin Hindistan’da o zamana kadar sözlü kültür ortamında dolaşan masalların derlenmesinden meydana gelmiş olan Pança-tantra’nın farklı bir versiyonu olduğunu söylemek mümkün.
Eserin orijinal dili Sanskritçedir. Kelîle ve Dimne’nin asıl metni 5 bölümden oluşur ancak Hintçe, Arapça ve Farsçaya yapılan tercümelerle bu kültürlerden de etkilenmiş ve kitaptaki fasılların sayısı 14’e çıkmıştır. Eser fabl yöntemiyle hazırlanmış bir nasihat kitabıdır.
Diğer dillere tercümesi
Eserin ilk tercümesi Pehleviceye yapılmıştır. Adaleti ile tanınmış İran kisrası Nuşirevan varlığından haberdar olduğu bu Sanskritçe eseri, doktoru Berzeveyh vasıtasıyla elde edip Pehlevice’ye tercüme ettirmiştir. Fakat eseri halktan gizlemişti.
Yaklaşık iki asır boyunca Pers sarayı hazinesinde korunan bu tercümeyi, Abbasi halifesi Mansûr elde etmeyi başarmış ve devrin meşhur mütercimlerinden Yunan ve Hint medeniyetine ait mühim eserlerden yaptığı tercümeleriyle tanınan Abdullah İbni Mukaffâ’dan Arapçaya çevirmesini istemiştir.
Bazı yeni eklemelerin de yer aldığı Abdullah İbni Mukaffâ çevirisi, Pehlevi dilindeki metinler kaybolduğundan Fars diline ve daha sonra diğer dillere yapılan tercümelere kaynaklık etmesi bakımından önemlidir.
Türkçeye ne zaman tercüme edildi?
Türk dilindeki Kelile ve Dimne çevirilerinin ilki 1360 yılında Horasanlı Ahmed tarafından gerçekleştirilmiştir. Kelile ve Dimne’nin Anadolu sahasına ait 10 Türkçe tercümesi olduğu bilinmektedir. Anadolu sahasındaki ilk Kelile ve Dimne tercümesi, 14. asırda (m. 1360) Nasrullah’tan yapılan Kul Mesûd çevirisi olarak bilinir.
Kâşifî’nin (ö.1505) Farsça “Envâr-ı Süheylî” adlı Kelile ve Dimne tercümesi ise Ali bin (ö.1543) tarafından üzerinde 20 yıl çalışılarak “Hümâyûn-nâme” adı ile Osmanlı Türkçesine çevrilmiştir. Eser daha sonra Osmanlı toplumunda bu isimle şöhret bulmuştur. Eser Kanûnî Sultan Süleymân’ın baş veziri Lütfî Paşa vasıtasıyla padişaha sunulmuştur. Yine bu eser, 1835, 1838 ve 1876’da İstanbul ve Bulak’ta birkaç defa basılmıştır.
Tanzimat devrinde ilâveleri ve hataları yüzünden Hümâyûn-nâme’nin tekrar tercümesinin gündeme geldiğini bilmekteyiz. Sultan II. Abdülhamid, Ahmed Midhat Paşa’ya saray kütüphanesindeki sağlam bir nüshasını vererek bizzat eserin sadeleştirilmesini ve uygun gördüğü hikmetleri açarak yazmasını istemiştir.
Kelile ve Dimne, 1939’da Birinci Türk Neşriyat Kongresi Tercüme Encümeni’nin çevrilmesini önerdiği kitaplar listesinde yer alarak tekrar gündeme geldi. Bu karar doğrultusunda Ömer Rıza Doğrul tarafından yeniden Türkçeye çevrilerek 1945’te Hint Klasikleri arasında yayınlandı. Yine eserin Selahaddin Alpay tarafından yapılan başka bir çevirisi de mevcuttur.
Nihan Su