Şehirlerin aynası olmuş, markası haline gelmiş önemli değerleri vardır. Kadim bir geçmişe dayanan gelenek ve görenekler, her türlü kültürel öğe çağlar aşarak günümüze kadar ulaşmışsa, yeni neslin de bu değerlerden haberdar olması gerekir. Gelecek zamanlarda şehirlerin yüzü olan bu değerlerin yaşaması, tanınması için ilk şart, emin eller sayesinde şehre değer katan bu özelliklerinin canlı tutulmasıdır.
Tokat adıyla birlikte anılıp zor şartlarda da olsa yaşatılan birçok sanat var. Bunların ilk sıralarında da Tokat yazması geliyor. Renkleriyle, desenleriyle ve kendine has hikâyesiyle bu yazmalar, Tokat’ın sınırlar aşan en önemli değerlerinden biri olmaya devam ediyor.
Uzun bir geçmişi olan, artık şehrin bir markası haline gelmiş böyle el sanatlarını tanıtmak ve yaşatmaya çalışmak, gelecek nesillere bırakılacak en önemli miraslardandır. M. Sırrı Demirci’nin yazmalarla olan bağı, hikâyesi çok eskilere dayanıyor. Kırk yılı aşan bir süredir Tokat Yazmacılar Hanı’nda başlayan serüveni günümüze kadar devam etmiş. Sonunda Demirci bu serüveni Tokat Belediyesi ve Kent Konseyi’nin katkılarıyla Elvan Yazmalar Diyarı Tokat adıyla kitaplaştırmış.
Yazmalara adanmış bir ömrün hikâyesi
M. Sırrı Demirci, emekli bir resim öğretmeni. Aynı zamanda profesyonel fotoğraf sanatçısı. Çocukluğundan itibaren Tokat Yazmacılar Hanı’na gidip gelerek oranın havasıyla, rengiyle, kokusuyla büyümüş bir Tokat sevdalısı. Kırk yıldan fazla da Tokat’taki yazma ustalarıyla görüşmüş, tanışmış, onların mesleklerini icra ederken fotoğraflarını çekmiş, yazmaların yapım aşamalarını kare kare kaydetmiş bir gönül insanı.
Kitap tam anlamıyla bir arşiv. Birçok ustanın kırk beş yıl önce çekilmiş fotoğrafı da var kitapta, şimdilerin yazmacılarının yine sanatını icra ederken çekilmiş fotoğraflerı da yer alıyor bu çalışmanın içinde. Kitabı en özel yapan yanlardan biri de bu; iki dönemin de Sırrı Demirci tarafından fotoğraflarının çekilmesi.
“Şehrin kültürüyle, geleneğiyle ilgili başka çalışmalar yapacak mısınız?” diye sorduğumda Sırrı Demirci’nin cevabı çok net: “İlk ve tek kitabım bu olacak. Yıllar sonra adım anılacaksa Tokat yazmaları ile anılsın.”
Kitap bir Tokat rehberi gibi hazırlanmış. Sırrı Demirci’nin tarihi Yazmacılar Hanı fotoğraflarının yanında şehrin çok özel fotoğrafları da okuyucuya ulaştırılmış. Kitabı incelerken bir şehrin son yarım asrına da şahit oluyoruz.
Tokat yazmasını Türkiye’deki diğer yazmalardan ayıran özellikler tek tek anlatılmış. Kumaşı, renkleri, renklerin doğal olarak nasıl hazırlandığı ve özellikle ahşaptan yapılan yazma kalıpları ayrıntılı olarak veriliyor kitapta.
Yazmanın üzerinde yer alan her rengin, desenin bir anlamı olduğu, yazmaları kullananların bu renklerin anlamlarına dikkat ederek yazmaları başlarına taktıkları gibi bilgiler de kitapta fotoğraflarla anlatılıyor.
Ustaların dilinden Tokat yazmaları
Bugüne kadar Tokat yazmaları ile ilgili hazırlanmış birçok kitap vardı. Bu kitabı onlardan ayıran birçok özel çalışma Elvan Yazmalar Diyarı Tokat kitabını bir adım öne çıkarıyor. Sırrı Demirci, yazmayı ve bu sanatın inceliklerini ustaların dilinden aktarıyor. Kitabın son bölümü ömrünü yazmacılığa vermiş ustalarla yapılmış söyleşilere ayrılmış. Bulduğu her fırsatta ustalara sanatlarının inceliklerini anlattıran Demirci, ahilik geleneğinin ve usta-çırak ilişkisinin en canlı örneklerinin yaşandığı Yazmacılar Hanı’nı tarihe bir not düşerek işliyor kitabında.
Sırrı Demirci’nin ustalara olan yakınlığından kaynaklanan bir samimiyetin göstergesi olarak ustalar da içten bir dille yazmaların hikâyelerini paylaşmışlar onunla. Çırakların yetişme tarzları, çıraklıktan kalfalığa uzanan çizgide yaşadıkları, bir yazmanın rengârenk bir şekilde vücuda gelmesi ustalar tarafından anlatılıyor.
Gelişen teknoloji, hayatın birçok alanını etkisi altına aldı. Özellikle el sanatları bundan payını büyük ölçüde alıyor. El sanatları artık makinelerde seri üretimle hazırlanmaya başlayınca bu işi doğal yöntemlerle yapan ustalar da ya teknolojiye ayak uydurmak zorunda kalıyor ya da istemeyerek de olsa mesleği bırakarak bir köşeye çekiliyor. Ahşap baskılarla tek tek hazırlanan yazmalar da, artık makinelerde seri olarak üretiliyor. Ustaların söyleşilerinde yakındıkları en önemli nokta da bu el sanatının teknolojiye yenik düşmesi. Kaybolmaya başlayan bu el sanatını şehirde eski usulle yapmaya devam eden çok az usta kaldı. Onlar da özel sipariş alarak çalışmaya devam ediyorlar.
Teknolojiyle birlikte eski kalıpları bırakıp da ayakta kalabilmek için yeni yöntemlerle çalışmaya devam eden ustaların bundan ne kadar muzdarip olduğunu şu satırlar çok iyi anlatıyor: “Hana 1967’de Osman Laleci Usta ilk serigrafiyi getirdi. Aman kimse görmesin diye atölyenin perdelerini kapatır, öyle çalışırdı.”
Gelecek nesillere kalacak bir çalışma
Türkülere, hikâyelere konu olan yazmaların anlatıldığı bu kitap, bir el sanatının unutulmadan geleceğe aktarılmasına da kaynaklık edecek bir titizlikle hazırlanmış. Kitabın editörlerinden Ali Bal bunu şu cümlelerle ifade ediyor: “Yitip giden her el sanatı aslında geçmişimizle olan bir bağımızın da kaybolup gitmesi demek. Bu çalışma ile gençler de görecekler ki yaşadığımız topraklarda bir sanatın yaşaması için ömrünü bu uğurda harcamış yürekli insanlar varmış.”
Tokat Belediyesi’nin kültür yayınlarının ilk eseri olan bu kitap, umuyoruz ki şehrin kültürünü anlatacak, şehre has değerlerinin yaşanmasına vesile olacak daha nice çalışmalara bir temel niteliğinde olur. Çünkü şehirleri ayakta tutan, modern çağın gelip geçici ışıltılı yaşamları değil, geçmişin köklü değerleridir.
Mustafa Uçurum yazdı
Tokatin nereden geldigi hikayesi