Cenneti bu dünyada bulmak ne güzel!

Hepimiz, dünyada bizi cennete ulaştıracak, dünyada cenneti bulduracak vesileler ararız. Arayıp bulanlardan birisi de Kemal Yurdakul Aren’dir. Kamil Büyüker 'Cennetin Kapısındaki Kuzu' kitabı vesilesiyle yazdı.

Cenneti bu dünyada bulmak ne güzel!

Cennetin taliplisi çoktur ama cenneti bu dünyada bize bulduracak, vesile olacak isimler bulmak zordur. Hele şimdiki zamanlarda bu fakirliği çok yaşıyoruz.

İstanbul’a geldiğim senelerde uğrak yerlerimden birisi de Kubbealtı Neşriyat idi. Orada ismi gibi kemâl ehli bir zât ile tanıştım. Hele uğurlarken “hayırlara karşı” deyişi, hiç duymadığım, gönlümü okşayan, kanatlandıran bir söz/üslup idi. Bu isim Kemal Yurdakul Aren’di. Fırsat bulup da yolumu düşürdüğüm zaman Kemal Hocamıza –ki kendisi emekli öğretmendir- uğrardım ve hasbıhâl ederdik. Onun ilk okuduğum kitabı, “Anneler Uyanın” idi. Annelik müessesinin yok olup gidişine dair bir feryattı. Beni de çok etkilemiş bir eserdi. Kemal Hocamız Kubbealtı Akademi Dergi’sinin de emektar ekibindedir. Hâlâ da bu vazifesini devam ettirir. Gelgelelim Kemal Hocamızın dünyada cenneti bulmasına vesile olan yaşadıklarına dair hatıratına…

Kuzu Selamî’den Kuzu Kemal’e

Sâmiha Ayverdi sadece edebi, mütefekkir kimliğiyle değil bir anne, bir medeniyet inşacısı rolüyle de bir mekteptir. O mektepten pek çok isim gelip geçmiştir. Bu isimlerden birisi de Kemal Yurdakul Aren’dir. Kubbealtı’na geçenlerde uğradığımda, masanın üzerinden Kubbealtı’nın bünyesinden yayın yapan Hülbe Yayınları’ndan çıkan “Cennetin Kapısındaki Kuzu” adlı esere rastladım. Kemal Hocamızın da, her zamanki edebi ve kemaliyle orada olduğunu da fırsat bilerek, kendisi küçük ama büyük bir dünyaya kapı açan hatıratını imzalatarak aldım. Hatırat küçüktü ve otobüsle eve gidene kadar nerede ise okuyup bitirmiştim.

Samiha Ayverdi’nin “Ezeli Dostlar” isimli kitapta, bir metin olarak yer alan “Kuzu Selâmi” isimli yazı, sanki Kemal Hocamızın “Kuzu” isminin, Samiha Hanım tarafından dillendirilmesinin sebeb-i hikmeti idi belki de. Kemal Hoca’ya, “Kuzu gel, kuzu git, kuzu aşağı kuzu yukarı!” diye hitap edermiş Samiha Hanım. Hatta Kemal Hoca evlenip çocuğu olduğunda, “Kuzu’nun Kuzu’su olmuş!” demişler.

Manisa’dan İstanbul’a çıkıp gelmiş, askeri tıbbiyeye kaydolmuş bir delikanlıdır Kemal Aren. Manisa’dan beri yolları hiç ayrılmayan Özcan Ergiydiren dostu, onu cennetin kapısına götürüp bırakan isimdir. O yüzden kitapta ona minnet borcu dile getirilmiştir. Bir gün arkadaşı Özcan, sorgusuz sualsiz, onu bir yere götürmek istediğini söyler. Sanki Hızır (a.s.) ile Musa (a.s.)’nın yolculuğu gibi… Özcan Ergiydiren gidilecek yeri hiç söylemez. Şehzadebaşı’ndan tramvaya binilir, Atikali durağında inilir. Onbeş yirmi adım gidildikten sonra demir bir kapının önünde durulur; zil çaldığında kapı açılır ve terlikler giyilir. Küçük bir odaya buyur edildikten sonra, meraklı bakışlarla nereye gelindiğinin muhasebesi yapılırken, Samiha Hanım çıkagelir. Ondan sonrası, Kemal Aren’in hayatında ikinci doğumun müjdecisidir. O gün Samiha Hanım’ın bir mürşid, bir mürebbi olarak Kemal Hoca’nın hayatının her safhasında tesirini görüyoruz.

Edeb kapısı ve sultan kapısı

Samiha Hanım’ın evlatlarını, taleberini ağırladığı oda da, dolabın üzerinde şu Hattat Aziz Efendi’nin hattı yer almakta imiş: “Mazhar-ı feyz olamaz düşmeyecek hâke nebat/ Mütevâzı olanı rahmet-i rahman büyütür.” Bu odanın da iki kapısı yer almakta imiş. Bunlardan biri antreye açılan kapı ki, Kemal Hoca buna, “Edep kapısı” diğerine de, yani içeriye açılan kapıya da, “Sultan kapısı” adını vermiş… Kemal Hoca Samiha Hanımdan nakille şunu aktarır: “Evladım, bu kapıdan (parmaklarıyla benim edep kapısı dediğimi işaret ederek) paşa olarak girilir, zaman içinde terfi ede ede “er” olunur. Feraset noksanı ile malul olan ben, o vakit bu sözü sathından almış, “Hoş bir tezat” ifadesi diye düşünmüştüm.

Ama sonradan anlıyor ki “er” olmak, “ermek” anlamındadır. Nihayet Kemal Hoca der ki: “O kapıdan içeri gireli elli küsür sene oldu; ‘er’lik rütbesine gelemedim.

Güzeli, ilahi güzelliği kapısında yakalamış ve bulmuş olan Kemal Hoca, nihayet bu güzellikleri de bizimle paylaşma lütfünde bulunmuş, ne iyi etmiş. İçeride Ekrem Hakkı Ayverdi, Mehmet Dede, Muzaffer Özak, Nazik Erik ve daha nice kahraman yer alıyor. Rabbim Kemal Hocamıza sıhhat, selamet versin. Ola ki yolunuzu düşürürsünüz, Beyazıt tramvay durağından indiğinizde, Kubbealtı Akademisi’nde ru be rû görüşme imkânınız olur.

Kâmil Büyüker, cennetin kapısında kuzu misali bir zata dikkat çekti.

YORUM EKLE
YORUMLAR
Namık Açıkgöz
Namık Açıkgöz - 10 yıl Önce

Kemal Yurdakul Aren, Turgutlu Orta Okulunda Türkçe hocam, lisede velim olmuştu. Üzerimde hakkı çoktur. İlk Türkçe zevkimi ondan aldım. Sonrası hep füyuzattı... Ama ne füyuzatlı bir zattır!...Allah sağlık ve selamet versin.

Ayse
Ayse - 10 yıl Önce

Tanistigimiz gunden itibaren ezeli dostlar gibi hissettigimiz mustesna insanlardan birini tanimanin sevinci ile yaziyorum bu satirlari.Kendilerine ve ailesine uzak dogu asya`dan selam ve sevgiler efendim.Hayirlara karsi...Ayse

Erdal Arabulan
Erdal Arabulan - 2 yıl Önce

Turgutlu orta okul edebiyat öğretmenim. Hakkımı helall etmiyorum. Haklı olabilir. Ama bana attığı , dayağı unutmadım.