Yılda bir kurban keserler halk–ı âlem ıyd içün

Ben senin sâatbesâat dembedem kurbânınam” Fuzuli.

Kurbandır bu gelen. Kurban Bayramı

Kurban: Yakınlığa çağrılmak, yakın olmak, yakında olmak… İbrahimî bir rüyanın izinde vazgeçebilmeyi göze almak bütün sevilenlerden. Dostun bir çağrısına bırakıp gitmek malı mülkü. Hiç yoğa satabilmek can ü teni. Bir bayram sevinciyle kutlamak en sevgilinin yoluna adanmayı, yolunda yok olmayı…

İbrahim bir rüya görmüştü. İbrahim… Halil ül Rahman… En Yüce Dost’un, “dostum” hitabına mazhar olan. Uğruna en kor ateşin gül olduğu…

Oğlu İsmail’i kurban ediyordu rüyasında. En değerlisini… Can parçasını, canından bir parçayı. Yaşlandığı demlerde ömrüne ışık olan İsmail’ini kurban ediyordu. İsmail’i… Ne büyük bir sınanış… Ne büyük imtihan… Hiç tereddütsüz elinden tutup boğazlamaya götürdü Oğlunu… Bir adak, bir kurban… Teslimiyetin, tevekkülün, inanmanın aklımızı paramparça ettiği bir an. Ne kurban edende ne de kurban edilende en ufak bir tedirginlik yok. Canan uğruna candan vazgeçebilmenin en şiirselliği… En akıl almazlığı…

Biz neyi kurban ediyoruz sevgilinin yoluna?

İbrahim neyi götürmüştü? Kimi götürmüştü kurban etmeye? Rüyasını götürmüştü, İsmail’ini… Bütün sonsuzluğuyla, sükûnetiyle, yalnızlığıyla tanıktı çöl. Bütün ıssızlığıyla… Put kırıcı İbrahim, “İmanın Babası” İbrahim bıçağı dayıyordu nazlı İsmail’in boğazına. Tereddütsüz imanın, şeksiz şüphesiz teslimiyetin destanıydı bu. Sorgusuz, sualsiz…

Biz neyi kurban ediyoruz sevgilinin yoluna? İbrahim rüyasıyla yürürken en büyük insanlık destanına, biz hangi gerçeğin kölesiyiz? Neyi götürüyoruz kurban etmeye? Kurban ettiğimiz kim? Ali Şeriati, “Sen de İbrahim gibi kendi İsmail'ini getirmelisin Mina'ya. Senin İsmail'in kim?” demişti. Bizim kurbanımız neyin bedelidir acep? Gerçekten bıçağı dayayabiliyor muyuz nefsimize, şeytana? Yoksa kasaplık mı yapıyoruz? Bir bedeli var mı akıttığımız kanın?

Kim için kurbanımız? Gösteriş mi yapıyoruz? Kurbanın insanı bir trajediden kutsala kanatlandıran ikliminde kanat çırpabiliyor muyuz? Allah için kestiğimiz kurbanın kanı akarken, nefsimizdeki putların da kanını akıtabiliyor muyuz toprağın bağrına. Şahitlik ediyor mu toprak put kırıcılığımıza? Allah’ın yeryüzündeki halifesi olma imkanımızı elimizden alan her türlü beşeri pislikleri akıtabiliyor muyuz kurbanımızın kanında?

İbrahim’in teslimiyeti, İsmail’in sonsuz güveni sarıp sarmaladığında

Kurban. Bir büyük sınanış… İbrahimî geleneğin her dem yeniden yaşanışı. Bayram ancak en sevdiğimiz ya da sevdiğimizi sandığımız şeylerin boğazına bıçağı dayayabildiğimizde olacaktır. Allah için bir an bile tereddüt etmeden… Kesrete kesmiş bir dünyadan vahdete doğru yürüyüşümüz bir bayram olacak. Kurbanın, kurban olmanın derin manasını hissettiğimizde… İbrahim’in teslimiyeti, İsmail’in sonsuz güveni sarıp sarmaladığında…

Bir kasaplık değildir kurban kesmek. Kestiğimiz hayvanın etiyle, derisiyle övünmek hiç değil. Riyakârlık hele hiç… Bir yandan kurbanımızın kanı akarken, iyilik hayat bulacak. Kanın akıttığı karanlığın yerini vahyin aydınlığı kuşatacak. Aydınlığı kuşanacağız. Şeytan boğazlanırken ellerimizde meleklerin gül sağanağı başlayacak. Gariple, gurebayla, mazlumlarla omuz omuza olurken bütün putlar kırılacak. Yeniden ısınacağız paylaşmanın, hatırlamanın, hatırda tutmanın sıcaklığıyla.

Muaz Ergü yazdı