Kapalıçarşı: Dünyanın en eski AVM’si

Fatih Sultan Mehmet Han’ın Ayasofya’ya gelir temin etmek maksadıyla yaptırdığı ve zaman içinde büyüyerek dünyanın en saygın alış-veriş merkezi haline gelen Kapalıçarşı, bugün de Türkiye ekonomisine yön veren en önemli mihenk taşlarından birisi olma özelliğini koruyor…

Kapalıçarşı: Dünyanın en eski AVM’si

Dünyanın en eski çarşısı olan Kapalıçarşı aslında bizi çok iyi anlatıyor. Kapalıçarşı ya da Grand Bazaar, kadim bir medeniyetin İstanbul’da ebedileşen canlı şahidi, ticari merkezidir. “Tavcılık (kandırma) yapılmayacak, mal kapatılmayacak, kefilsiz mal alınıp satılmayacak” telkinlerinin bekçisi, güven kalelerinin hatırasıdır.

Kapalıçarşı; peyniriyle Çanakkale, balıyla Erzincan, baharatlarıyla Halep, isotuyla Urfa, leblebisiyle Tavşanlı, yemenisi ve bakırlarıyla Antep, bezleriyle Şile, kahvesiyle Yemen, kilimleriyle İsfahan, göz alıcı mücevherleriyle Trabzon, muhabbetiyle Saraybosna, çinileriyle Kütahya, rengarenk lambalarıyla Paşabahçe, lokumlarıyla Safranbolu, üzümüyle İzmir, hanlarıyla Anadolu, dervişleriyle Buhara, ihtişamıyla Fatih Sultan Mehmed Han, tasarımıyla Mimar Sinan’dır…

İstanbul’un fethini müteakiben Fatih Sultan Mehmet Han tarafından ilk çekirdeği (İç Bedesten) 1460 yılında yaptırılan Kapalıçarşı, zaman içinde büyütülerek, dünyanın en eski ve büyük çarşısı olmuştur. Cevahir Bedesteni veya Bedesten-i Atik de denilen İç Bedesten, geliri Ayasofya’ya vakfedilmek üzere padişah tarafından yaptırılmıştır. Yine Fatih Sultan Mehmet Han döneminde ilave edilen Sandal Bedesteni ile genişleyen ve zaman içerisinde büyüyen Kapalıçarşı bugün itibarıyla 30 bin 700 metrekarede alanda yer alır ve 4 bin 400’e yakın dükkan vardır. Nuri Osmaniye ve Bayezid Camileri ile Mahmut Paşa Çarşısı arasında, üzeri dam ve kubbelerle örtülü çeşitli dükkanların bulunduğu 65 kadar sokaktan meydana gelen Kapalıçarşı’da 10 mescit, 1 okul, 16 çeşme, 8 kuyu, 1 akarsu, 1 sebil, 2 şadırvan, 12 mahzen, 18 kapı, 40 han bulunuyordu.

Mimari abide

Kapalıçarşı’nın iki bedesteninden biri olan Cevahir Bedesteni bir mimari abide olup, tuğla kemerlerle ayrılmış 15 bölümden ibarettir. Bu 15 bölümün her biri bir kubbe ile örtülmüştür. Bu 4 kapılı bina yaklaşık 1365 metrekaredir.

İkinci bedesten olan Sandal Bedesten ise 12 paye ile 20 bölüme ayrılmıştı. Bunların üzerine tuğladan geniş kemerler atılmıştır. Sandal Bedesteni 50 kubbe ile örtülmüştür. Toplam büyüklüğü 1280 metrekare olan Sandal Bedesteni kubbe sayısı bakımından Türk mimarisinde bu tür eserlerin en büyüğüdür. Seri kubbelerle örtülü iki bedestenin etrafı sonraki yüzyıllarda, gelişen sokakların üzerleri örtülerek, ekler yapılarak bir alışveriş merkezi haline gelmiştir.

Deprem ve yangınlar

Yangın ve depremlerden defalarca zarar gören Kapalı Çarşı, Sultan Üçüncü Mustafa Han (1757-1774) tarafından kagir olarak yeniden inşa edildi. 1894 yılında yaşanan büyük İstanbul depreminde büyük ölçüde zarar gören çarşı, yeniden inşa ve tamir edildi. 1943 ve 1955 yangınlarında da zarar gören Kapalıçarşı, tamir edilerek son şeklini almıştır.

Lonca yönetiyordu

Osmanlı Devleti’nin sosyal, kültürel ve ekonomik merkezi olan iki bedestenin duvarlarındaki gözlerde bulunan kalın demir kasalar, değerli malların, para ve mücevherlerin saklandığı, tüccarların sermaye ve tasarruflarını bıraktıkları, loncaların kayıt ve sicil defterlerinin saklandığı emniyet sandıklarıydı. Fatih Sultan Mehmet Han döneminde çarşıda 128 emanet sandığı kasası vardı. Her sokağında belirli mesleklerin yer aldığı ve bunların da el işi imalatının sıkı denetim altında bulundurulduğu çarşıda; değerli kumaş, mücevherat, silah, antika eşya tam bir güven içinde satışa sunulurdu. Lonca tarafından idare edilen çarşının çok iyi bir güvenlik teşkilatı vardı. Müşteri ve esnaf çarşıyı boşalttıktan sonra teşkilatın bekçileri görev alıp, sabah açılışa kadar güvenliği sağlıyorlardı.

Dua ile açılıyordu

Türk-İslam sanat kompozisyonunun nadide bir örneği olan çarşı, kuşluk vakti dua ile açılırdı. Dua töreni bölükbaşısı tarafından yapılırdı ve bu kişiye “Duacı” denirdi. “Buyurun duaya” davetiyle, çarşının ortasındaki muhafızlık dolabının önünde toplanan esnaf, devrin sultanı ve ordunun selametine, gelmiş geçmiş bölükbaşı ve esnafın ruhuna dua ederdi. Duanın ardından bölükbaşı; “Tavcılık (Kandırma) yapılmayacak, mal kapatılmayacak, kefilsiz mal alınıp satılmayacak” şeklinde nasihatte bulunurdu.

Sektöre göre isim

Çarşının içindeki yer adları da esnafın iştigal sahasına göre, yani faaliyette bulunduğu sektöre verilmişti. Bu çerçevede Akikçiler, Altıncılar, Aynacılar, Basmacılar, Çadırcılar, Fesciler, Feraceciler, Hakkaklar, Kalpakçılar, Kavaflar, Keseciler, Kuyumcular, Kürkçüler, Mahfazacılar, Okçular, Örücüler, Püskülcüler, Sahaflar, Tekkeciler, Tuğcular, Terlikçiler, Terziler, Varakçılar, Yağlıkcılar, Yorgancılar ve Zenneciler gibi yer adları vardı. Ancak bu gibi meslek grupları günümüzde sadece sokak ismi olarak kalmıştır. Günümüzde çarşının ana caddesi sayılan sokakta çoğunlukla kuyumcular yer almaktadır.

Piyasanın kalbi

Özellikle turistlerin ve yabancı devlet adamlarının uğrak yeri olan Kapalıçarşı günün her saatinde hareketli ve kalabalıktır. Mücevheratla birlikte el halıları ve gümüş eşyalar, bakır, bronz hediyelik ve dekoratif eşya, seramik, oniks ve deriden mamul Türk sanatının en güzel örnekleri burada satışa sunulur. Dünyanın en büyük kuyum çarşısı olma özelliğini sürdüren Kapalıçarşı’da nadide mücevherler vitrinlerde ziyaretçilerini bekler. Büyük Bedesten ile Sandal Bedesteni, son zamanlarda halıcıların mekanı olmuş durumda. On binlerce insanın istihdam edildiği Kapalıçarşı’yı, özellikle turizm sezonunda günlük 250 ile 400 bin kişi ziyaret eder. Ayrıca, serbest döviz piyasasının kalbi de Kapalıçarşı’da atmaktadır.

Hidayet Dağıstanlı

Albaraka Yayınları, Bereket Dergisi

YORUM EKLE