Hafızlar yetişiyor şimdi bu tekkeden

Nişanca'daki Şeyhülislâm Mustafa Efendi Tekkesi vakıf amacına uygun hizmette bulunduğuna inandığımız bir mekan. Bugün hafız-ul kurra yetiştiren bir hüviyete sahip olan tekkeye dair yazdı Nidayi Sevim..

Hafızlar yetişiyor şimdi bu tekkeden

Eyüp’te son yıllarda birçok tarihî eser restore edildi. Bunların içinde hatırı sayılır miktarda tekke ve medrese var. Hatuniye Tekkesi, Bahariye Mevlevihanesi, Sertarikzade Tekkesi, Afife Hatun Tekkesi, Şeyh Murad Buhari Tekkesi ve Caferpaşa Medresesi ilk aklıma gelenler. Bunların bir kısmı Eyüp Belediyesi tarafından işletiliyor. Bir kısmı da vakıf ve derneklere tahsis edilmiş durumda.

Bu mekânların bazıları maalesef tekke kültürüyle, medrese adabıyla alakası olmayan bir biçimde faaliyet gösteriyor. Asıl olan bu vakıf eserlerinin mimari yönden ihya edildiği gibi işlevsel yönden de amacına uygun olarak kullanılması değil mi?! Bu minvalde M. Şevket Eygi bir yazısında şöyle diyor: “Vakıflar idaresi eski tekkeleri, medreseleri restore ediyor ve bunlar, kafiyelerdeki şartlara riayet edilmeksizin birtakım derneklere, vakıflara veriliyor. Bir bina tekke olarak vakfedilmişse tekke olarak kullanılacaktır. Bir medrese binasında din ilimleri okutulup icazetli hoca yetiştirilecektir. Bir darülhadîste yüksek seviyede hadis eğitimi ve araştırmaları yapılacaktır. Tekke, medrese, darülhadîs, imaret gibi vakıf binaları, ancak ve ancak vakfiyelerindeki şartlara göre kullanılabilir. Öyle rastgele alakasız derneklere verilemez. Vakıflara, vakfiyelere riayet edilmezse sille iner, tokat yenir.”

Bir Nakşibendi tekkesi olarak biliniyor

Geçtiğimiz yıllarda restore edilip faaliyete başlayan Şeyhülislâm Mustafa Efendi Tekkesi de, Eygi'nin bahsettiği şekilde vakıf amacına uygun hizmette bulunduğuna inandığımız bir mekan... Nişanca semtinde, Baba Haydar Camii'nin hemen ilerisinde yer alan tekkenin bânisi Feyzullah Efendizâde Şeyhülislâm Seyyid Mustafa Efendi’dir. Şeyhülislam Tekkesi Mescidi olarak da bilinir. 18. yy’da yapılan en nadide ve güzel eserlerden biri olarak nitelendiriliyor. Kesme küfeki taşıyla inşa edilen giriş kapısının basık kemeri üzerinde tekkenin inşa tarihi “1157 - 1744” olarak verilmiş. Metin, Kâtibzâde Mehmed Refî Efendi hattı ile hazırlanmış. Ta‘lik hatlı bir manzum kitâbedir. Şairi ise Bosnalı Halis Mehmed Efendi’dir.

Bâninin oğlu Kazasker Seyyid Abdullah Efendi mescid-tevhidhâne ve minber ekleyerek bu tekkeyi camiye dönüştürmüş, ortadan kalkmış bulunan ahşap harem binası da XIX. yüzyılın ikinci yarısında yeniden inşa edilmiş. Nakşibendîliğe bağlı şekilde faaliyete geçen tekke sonuna kadar bu özelliğini korumuş. İlk postnişinTokatlı Şeyh el-Hac Mûsâ Efendi’dir (ö. 1160-1747). Kabri Tekke’nin hemen aşağısındaki hazirededir. Mûsâ Efendi’den sonra birçok şeyh efendinin hizmette bulunduğu tekkede son olarak Halvetîliğin Uşşâkī kolundan hilâfeti olduğu anlaşılan Şeyh Ali Efendi, oğlu Şeyh Mehmed Hasib Efendi (ö. 1890) ve torunu Şeyh Mehmed Râsih (Kartal) Efendi görev yapmış.

Tekkenin inşasında I. Mahmud döneminde Osmanlı mimarisinde hâkim olmaya başlayan barok üslûp yerine klasik üslûbun tercih edilerek yaşatılması dikkat çekicidir. Şeyhülislâm Mustafa Efendi Tekkesi, bu yönüyle Osmanlı mimarisinde klasik çizgiyi temsil eden son yapılarından biri olarak önemli bir yere sahiptir. Semahane ve derviş hücrelerinin bulunduğu kargir bina, geniş bir alanın ortasındadır. Dış avlu kapısından geniş avluya girilir. Bu ön avlu geçilerek tekkenin kapısına gelinir. Kesme taştan yapılmış bu yüksek kapının sol tarafında Nakşî taçlı iki adet mezar taşı yer almakta. Bunlardan biri Behçet Ali el-Konevi’ye ait. Üzerinde Mehmed Emin Efendi hattı ile yazılmış şu ifadeler yer alıyor:

Haze’l-kabr’il-merhumü’l-mağfur

El-Hacc eş-Şeyh Hafızu’l-Kur’an

Ali el-Uşşaki En-Nakşibendî evlad-ı

Al-i Hüsyni hülefa-i men

Hazret-i Behçet Ali el-Konevi

Kuddise sırruhu’l-veli el-Fatiha

1279-1862

Diğer mezar taşı ise Ali el-Uşşaki el-Nakşibendî Efendi’ye ait. Kitabesinde şu ifadeler yer alıyor:

Es-seyyid Eş-Şeyh Mehmed Hasib Efendi bin

eş-Şeyh Es-seyyid Ali el-Uşşaki

el-Nakşibendi Efendi (1308-1891)

Şadırvan avlusunun ortasında sekiz yüzlü bir şadırvan bulunmaktadır. Avlunun dört tarafında derviş hücreleri vardır. Bugün hafızlık yapan öğrenciler buralarda ders çalışıyor. 26 kubbesi vardır.

Çıkmış İslam bülbülleri, öter Allah deyu deyu

Bazı önemsiz tâdilât hariç özgün haliyle XX. yüzyıla ulaşan tekke zamanla harap olmuş, 1970’lerde Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce esaslı bir onarıma tâbi tutulmuş. Ancak yeni bir işleve tahsis edilmediğinden bazı şahıslarca işgal edilen tekke, 2000’li yıllara gelindiğinde madde bağımlılarının mekânı haline gelmişti. 2008 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü olur'u ve bir sivil toplum kuruluşunun girişimiyle tekrar restorasyona alınan tekke, an itibarıyla hafız-ul kurra yetiştiren bir hüviyete kavuştu.

Zaman zaman Eyüp’te onarım gören tarihi eserleri ziyaret ederim. “Çalışmalar ne aşamada? Bir ilerleme kaydediliyor mu?” diye merak ederim. Hatırladığım kadarıyla 2008 yılıydı. Altı ayda bir olsa da Şeyhülislâm Mustafa Efendi Tekkesi'ne yine uğramıştım. Şantiyede görevli arkadaş ısrarlarıma dayanamayıp malumat vermişti. Mesela yaklaşık otuz yıl atıl kalan bu mekândan 500 kamyon çöp ve molozun çıkmasını hiç unutmam. Ve ne kadar feci bir dönemden geçtiğimizi düşünürüm.

Hatırı sayılır bir meblağla hayata geçirilen bu mekânın finansmanı tamamen samimi ve duyarlı müminlerin katkısı ile mümkün oldu. Bedenen yapılan fedakârlıkları hiç hesap etmiyorum. Zira bahsettiğimiz çöp ve molozlar, kamyonlara, gönüllü insanlar tarafından bedelsiz yükleniyordu. Devlet sadece enkaz halindeki yeri teslim etmişti. Buna da şükür. Sabırla çekilen sıkıntıların, yorucu ve uzun bir sürecin sonunda Allah yardımını eriştirdi. Şimdi hafız adayları kuşlar gibi cıvıldıyor bu cennetten inme Eyüp Sultan’ın sessiz köşesinde. Hafızlık yapan bir kardeşime şöyle dedim: “Dünyanın bütün rütbelerinden üstün bir rütbeniz olacak. Umarım bunun farkındasınızdır.” O ise tebessüm ederek önüne baktı.

Böyle güzellikler meşheri bir yeri görmek istiyorsanız biraz zahmete katlanmalısınız. Eyüp Sultan merkezden on dakikalık bir mesafede olan tekkeye ulaşıp biraz nefeslendikten sonra tepede sizi Şeyh Murad Buhari Tekkesi, Abdülmecid Sivasi Türbesi gibi başka sürprizler de bekliyor.
 

Nidayi Sevim yazdı

YORUM EKLE
YORUMLAR
Haydar Akkaya
Haydar Akkaya - 1 ay Önce

Muhterem Nidayi bey, Arzi selam ederim.
Bu guzide medreseyi 2010 yilinda Hollandadan 4 misafirle ziyaret etmistik.
Sebebi ziyaretimiz: Hollandada ilahiyat fakultesi acmak uzere gorevlendirilmis profesorlerle Ankara ilahiyat, Marmara ilahiyat, Haseki (ihtisas)tan sonra Osmanli egitim sistemi olan medrese modelini incelemek uzere iki yerden biri bu medreseydi. Uzunca vakit orada kaldik. Her tarafi dikkatle inceledik, gozlemledik. Hocalarla biraraya gelip sorulara cevaplar aldik. Hollandadan gelip Hafizlik calisan talebelerle gorustuk. Cok verimli ve heyecanli bir ziyaret oldu.
Oranin tasavvuf ocagi medrese oldugu bilgisinden hareketle ayakkabilarini kapiya dogru giyip arkalarini kapiya donmeden eli gogsunde ciktilar. Manevi atmosferinin yaninda maddi ihtisami da etkiledi hepimizi.
Ifadenizde yerini bulan "Tekke, medrese, darü'l-hadîs, imâret gibi vakıf binaları, ancak ve ancak vakfiyelerindeki şartlara göre kullanılabilir. Öyle rastgele alakasız derneklere verilemez. Vakıflara, vakfiyelere riayet edilmezse sille iner, tokat yenir.” Tenbihi cok onemli.
O kudsi yuvaya zarar verdigini zannedenler de iyi biliyorlar ki daha iyisini yapmalari mumkun degildir.
Hesap gununde VAKFIN SAVCISI RASULULLAH a.s., HAKIMI ALLAH c.c. olacaktir.
Vakfiyesine uygun dini ilim hizmeti berrak ve emsali az ozellikte devam ederken “Kanunen hakli(!)” olduklarini iddia etseler bile HELAL DEGILDIR.
HAK SILLESININ SADASI YOKTUR, BIR VURDU MU DEVASI YOKTUR.
Haydar Akkaya
17 Agustos ‘23