12 Eylül 1980’den hemen sonra başladım İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü’ne İlim Yayma Cemiyeti’nin Vefa Yurdu’na yerleştik. O zamanlar üç vasıta ile gidilebiliyordu Bağlarbaşı’n-da bulunan İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü’ne. Buna rağmen değerdi İlim Yayma Yurdu’nda kalmaya. Çünkü burası bizim için sadece yurt değil aynı zamanda bir ilim yuvasıydı. Öyle demişlerdi bizi oraya yönlendiren büyüklerimiz. Nitekim daha ilk günlerde yurdun medrese odalarının ön kısmında bulunan mescitte ilk derse katıldım. Sa-hih-i Müslim dersi. Okutan M. Emin Saraç Hocamız. Yıllardır hocamızın derslerine devam etmiş, Yüksek İslam Enstitüsü-nü bitirmiş, hâlâ devam eden eski talebeleri bize rehberlik ediyorlardı: Salim Sancaklı, Hamdi Arslan, Hıfzı Öztürk, Halil İbrahim Kutlay, İsmail Yük-sek, Ahmet Yüksek, Rahmetli Hamit İşbilen hatırlayabildiklerim. Salim Sancaklı, Hamdi Arslan, Hıfzı Öztürk ağabeyleri Mekke’ye gönderdi Emin Saraç Hocamız. Onlar yıllarca kaldılar Mekke’de, mastır ve doktora yaptılar.

Böyle başladı Hocamıza talebe olma maceramız. Öyle tatlı bir üslup, aralarda konunun güncelle irtibatını kuruyor, ilim yolunun güzelliklerini önceki âlimlerin hayatlarından ha-tıralar anlatarak öyle lezzetli hâle getiriyordu ki dersi. Dersin sonunda istisnasız yapılan bir âdet vardı. İmam Bûsırî’nin Resulüllah (s.a.s.) aşkıyla yazdığı Kaside-i Bürde’nin ilk be-yitlerini kendine has makamıyla okurduk. Her beyitten sonra “mevlâye salli ve sellim dâimen ebeden; alâ habîbike hayri’l-halki küllihimi” beytini tekrar ederdik. Emin Saraç Hocam yıllar sonra bu beyitleri aynı makam üzere bir kasete okumamı ve kendisine verme-mi benden talep etti, okudum ve kendisine verdim. Muhammed Ali Sâbûnî’nin Muhtasar Tefsîru İbn Kesîr ve yine aynı müellifin Ahkâm Ayetleri Tefsiri isimli eserlerini de okuyorduk Hocamız'dan. Pazar sabahları da Fatih Camii’nin müezzin mahfilinde Aliyyü’l-Kârî’nin Şifâ isimli kitabını okuyorduk. İlim Yayma Yurdu’nda kaldığım yıllarda oldukça faydalı dersler yaptık.

Üçüncü sınıfta Fatih Camii’nin Akdeniz Caddesi tarafında önce Softa Sinan Camii’nde son sınıfta ise Parmakkapı Camii’nde görev aldım ve doktora bitinceye kadar on bir yıl görev yaptım. Göreve başladıktan sonra Emin Saraç Hocam’ın derslerine Fatih Camii’nde de-vam etmeye başladım. 8 Kasım 1984’te ilk çocuğum oldu. Ertesi gün derse gittiğimde Emin Hocam önümdeki kitabımın o gün okuduğumuz dersin bulunduğu sayfa kenarına bir kalp işareti çizdi ve içerisine şöyle bir not yazdı: “14 Safer 1405 günü talebem Ali Erbaş’ın keri-mesi Merve dünyaya gelmiştir.” Birkaç dua cümlesiyle güzel bir hatıra bıraktı bize.Fakülteyi bitirdikten sonra 1984-1985 öğretim yılında Eyüp İHL’de ücretli öğretmen-liğe başlamıştım. Emin Hocamın dersleriyle çakıştığı için iki ay kadar devam ettikten sonra öğretmenliği bıraktım. 1988’de Haseki İhtisas Merkezinde eğitime başlayıncaya kadar Hocamızdan istifade etmeye devam ettim.1992 yılının Şubat ayında kafile başkanı olarak umreye gitmiş idim. Medine’de Mescid-i Nebî’de Emin Saraç Hocamızla namaz kıldık. Bana “Akşam Suffe’de buluşalım, bir yere gideceğiz.” dedi. Suffe’de buluştuk ve Medine İslam Üni-versitesi hocalarından birisinin evinde bir toplantıya katıldık. On kadar hoca, kırk kadar da Türk öğrenci vardı. Yemek yendi, konuşmalar oldu. Emin Saraç Hocam kulağıma yaklaştı: “Arapça ilahi, kaside biliyor musun?” dedi. Bildiğimi söyledim. Birkaç tane söylememi istedi. Ben de önce “fesaddaknâke hayra’l-vera’” diye başlayan ilahi ile başladım ve “muallâ kavs-i sübhânî” ilahisiyle devam ettim. İkinci ilahinin içinde Abdülkadir Geylânî’yi öven ifadeler geçiyordu. Ben ilahiyi bitirdikten sonra Türk öğrencilerden birisi kulağıma yaklaştı ve “Hocam yandık.” dedi. “Hayırdır ne oldu?” dedim. “Bizim bu hocalardan bazıları Abdülkadir Geylânî’yi tekfir ediyor.” dedi. Doğrusu ben de bu bilgiye hem şaşırdım hem de üzüldüm. Bizim bağrımıza basıp baş tacı ettiğimiz bir tasavvuf âlimi İslam Üniversitesi hocalarından bazılarınca tekfir ediliyordu. İnanılır gibi değildi. Selefiliğin geldiği boyutu görmem açısından çok öğretici oldu benim için. 

Sakarya İlahiyat Fakültesi’nde Dekanlık görevine başladıktan sonra 2007 yılında ilk yaptı-ğımız uluslararası faaliyet Za-hidü’l-Kevserî Sempozyumu oldu. Düzceli olduğu için orada yaptık. Emin Hocam derslerde o kadar çok anlatırdı ki Za-hidü’l-Kevserî’yi, ilk sempoz-yumu onunla ilgili yaptık. 17 ülkeden katılımcı geldi sempozyuma. Güney Afrika’dan bile sempozyumu takip etmeye gelen oldu. Emin Saraç Hocam İstanbul’dan Düzce’ye geldi ve iki gün boyunca sabahtan akşama tebliğleri takip etti. Geç saatlere kadar misafirlerle sohbet edip hatıralarını anlattı. Çok sevdiği hocası ile ilgili sempozyum Emin Saraç Hocamıza unutulmaz mutlu anlar yaşatmıştı. Kendisine yaptığımız ziyaretler-den birinde önde gelen talebe-lerinin de katılımıyla mütevazı bir merasimle bendenize icazetname takdim etmesi ha-yatımda beni en çok bahtiyar eden güzelliklerden birisi olmuştur. Rabbim Hocamız gibi talebe yetiştirerek bize ikram etmiş olduğu bu icazetnamenin hakkını ödemeyi bana ve tüm talebelerine nasip eylesin. Geçmişimize, medeniyetimize, ilim geleneğimize büyük bağlı-lığı, geçmiş ulemaya ise sarsılmaz bir sadakati vardı Emin Sa-raç Hocamız’ın. Tokat’ta küçük yaşta hafızlığını yaptıktan sonra İstanbul’a gelerek Fatih dersiamlarından Ali Haydar Efendi’den ders okudu, 1950’de Mısır’a gitti. Derslerde bizimle Mustafa Sabri Efendi’den, Zahi-dü’l-Kevserî’den, Mehmet Akif Ersoy’un arkadaşı İhsan Efendi’den çok hatıralar paylaşırdı.

Örnek bir âlim idi Emin Saraç Hocamız. Onun Osmanlı’nın son Dersiâmlarından tevarüs ettiği cami dersleri geleneğini biz Diyanet İşleri Başkanlığı olarak devam ettireceğiz inşallah. Hocamızın Fatih Camii’nde yarım asırdır yaptığı derslerini şimdilerde talebesi Hamdi Arslan Hocamız devam ettiriyor. Diğer talebesi Halil İbrahim Kutlay da yine Fatih Camii’nde Buhari dersleri yapıyor. Diyanet TV’de yayınlıyoruz yapılan dersleri. Ayasofya’da da Kur’an, tefsir, hadis ve fıkıh dersleri başlattık. Diyanet İşleri Başkanlığı olarak öteden beri tüm camilerde yapmaya çalıştığımız cami dersleri bağlamında yaptığımız tüm faaliyetlerde bu alanın öncülerinden olan M. Emin Saraç Hocamız’ı hep rahmetle yâd edeceğiz. Mekânı cennet makamı âlî olsun.

Prof. Dr. Ali Erbaş

Diyanet İşleri Başkanı

Kaynak: Diyanet Aylık Dergi