Hadis âlimi Muhammed Emin SARAÇ kimdir?

Muhammed Emin Saraç Tokat’in Erbaa Kazası’nın Tanoba Köyü’nde doğdu. (İmam Şâfiî Malik’in tavsiyeleri üzerine M. Emin Saraç doğum yılı zikretmemektedir.) Babası Hafiz Mustafa Efendi’dir. Dedesi Naksibendiye’den Müderris Üzeyir Efendi Niksar’in Keşfi Camii Medresesi’nde müderristi. Müderris Üzeyir Efendi, dönemin sayılı uleması arasında gösteriliyordu. Dedesinin yanında 6 yaşında Kur’ân-i Kerîmi hatmederek hafızlığa başladı. M. Emin Saraç’ın abisi Bahattin Saraç kardeşleri Osman ve Yusuf ile kız kardeşler, anne ve babaları tarafından Kur’ân okumanın suç sayılabildiği dönemlerde Kur’ân hafızı olarak yetiştirildiler. Babası Hafız Mustafa Efendi o dönemde çocuklarına Kur’ân-i Kerîm okuttuğu için mahkemeye çıkarıldı: Hâkim, “Sen çocuklara Arapça okutuyormuşsun. Bu, doğru mu?’’ diye sorduğunda ‘’Ben çocuklara kimsenin canına, malına ve ırzına tasallut etmeleri için bir şeyler öğretmiyorum. Onlara Kur’ân-ı Azimüşşan’ı okuyorum” dedi. Ancak mahkeme neticesinde 6 ay hapis cezası aldı.

Süleyman Efendi'den ilk icazetname

Emin Saraç, 1940-43 yıllarında Niksar-Merzifon’da mukabeleler okudu. 1943’te ailesi tarafından tahsil için İstanbul’a Haydar Efendi'nin tekkesine gönderildi. Ali Haydar Efendi tekkesi sürekli gözlem altında tutulduğu için M. Emin Saraç’ı Fatih Camii Baş İmamı Ömer Efendi'ye emanet etti. Ömer Efendi’nin yanında Kur’ân talimi yapmaya ve İslami ilimleri tedris etmeye başladı. M. Emin Saraç, Fatih Camii'nde üç ay misafir kaldıktan sonra Kargümrük’teki Üçbaş Medresesi’ne gitti. Burada ikamet eden ve 65 sene başbayyımlık yapan Süleyman Efendi’den Buhâri-i Şerif’in birinci ve ikinci ciltlerini okudu. M. Emin Saraç, ilk hadis icazetini muhaddis Haci Ferhad-ı Rizevî silsilesinden gelen icazetname ile Süleyman Efendi’den aldı.

Emin Saraç. Üçbaş Medresesi’nde 1950’ye kadar kaldı. Bu süreçte Ali Haydar Efendi ile Fatih Camii bas imamı Ömer Efendi’den başka Gümülcineli Mustafa Efendi, Muhaddis İbrahim Efendi, Arnavut Hüsrev Efendi, Ali Haydar Efendi. Silistreli Süleyman Hilmi (Tunahan) Efendi gibi zatlardan da tefsir, hadis, fıkıh, usul dersleri okumaya devam etti. İstanbul’da kaldığı yıllarda M. Emin Saraç: Tirmizî, Buhari- Şerif, Merâkı’l-Felâh, Kudûrî-i Şerif, Şerhu’l-Akâid. Şifâ-i Şerif, Mir’ât, Müslim-i Şerif, Mişkâtü'l-Mesâbih, Tefsir- KâdiBey zavî gibi kitapları okudu.

Mısır'a ilim hicreti

1950’den sonra Ali Haydar Efendi’nin teşvikiyle Mısır’a, kendi deyimiyle ‘’İlim hicreti’’ için gitti ancak Mısır'a gitmesi zannettiği kadar kolay olmadı. Mısır’a gitmek için gerekli olan pasaportu dönemin şartları yüzünden çıkaramayınca M. Emin Saraç, yol istikametini Bağdat üzerinden gerçekleştirmek istedi. Önce trene binerek Diyarbakır’a giden Saraç, oradan Mardin’e geçti. Mardin’den de Cizre’ye geçen Saraç, gördüğü bir rüya üzerine Mısır’a bu şekilde gitmekten vazgeçti ve memleketine ailesinin yanına döndü. Yeniden İstanbul’a geçen M. Emin Saraç burada tanıştığı dedesinin arkadaşı Metetli Şeyh Efendi’nin oğlu Remzi Bey sayesinde pasaport çıkartabildi ve meşakkatli bir süre sonunda Mısır’a gitti. Mısır’da ilk olarak Muhammed Zahidü’l Kevserî’nin yanına giden M. Emin Saraç, Ezher Üniversitesi’ne kaydolmak için sınavlara girdi.

‘’Osmanlı Devleti’nin Çocukları’’

Ezher’in lise bölümüne kaydolan M. Emin Saraç, sonra yine aynı okulun Külliyetü’ş Şerîa bölümüne kabul edildi. Kardeşi Osman ise Ezher’in Usûli’d-Dîn bölümüne kabul edildi. Mısır’da Kral Faruk, Badat Oteli’nin 7-8. katlarını M, Emin Saraç Hoca’nın da dâhil olduğu bazı öğrencilere tahsis etmişti. ‘’Kadılık Yüksek Lisansı’’nda bir sene okuduktan sonra Kral Faruk’tan sonra başa geçen Abdülnasır’ın baskıları yüzünden M. Emin Saraç kaldığı oteli ve okulu bırakmak ve Türkiye'ye dönmek zorunda kaldı.

Emin Saraç, Ezher diplomasının Türkiye'de geçersiz sayılmasına rağmen Mısır’da 9 yıl kalarak eğitimine devam etti. Bu dönemde Muhammed Zahidü’l Kevserî, Osmanlı’nın son şeyhülislamı Mustafa Sabri Efendi, Yozgatlı İhsan Efendi, Muhammed Abdulvehhab Buhayri, Ahmed Fehmi Ebu Sunne, Ali Yakup Efendi Abdulfettah eş-Şa’sa’dan istifade etti. Türkiye'den eğitim amacıyla geldikleri için oradaki hocalar kendilerini "Osmanlı devletinin çocukları" olarak görüyordu. M. Emin Saraç'a göre bu çok önemli bir iltifattı.

Ezher diplomasından daha kıymetli icazet

Mısır’ın ilim tahsilinde önemli bir yeri olduğunu her defasında dile getiren M. Emin Saraç, ilim yolunda önemli adımlar kat etti. Saraç, Mısır’da kaldığı yıllarda kendisi üzerinde derin tesirler bırakan Muhammed Zahidü’l Kevseri’nin talebesi oldu. Muhammed Zahidül Kevserî’nin izniyle Cuma günleri gider kendisinden ders okurdu. Bu eğitim 3 yıl devam etti. Kevserî, M. Emin Saraç Hoca’nin Ezher in es-Şeriâ Fakültesi’ni tercih etmesinden dolayı büyük memnuniyet duyuyordu. Muhammed Zahidü’l Kevseri vefatından 20 gün evvel de M. Emin Saraç Hoca’ya kendi teklifiyle icazet verdi. Muhammed Zahidü’l Kevserî “et-Tahrîru’l-veciz fî mâyebteğihi’l-müsteciz” adlı kitabı (icazet defteri) Saraç’a verdi ve ‘’Benim elimde başka nüsha kalmadı, sen bunu elinle yaz, aslını bana geri getir” dedi. M. Emin Saraç kitabı yazdı ve geri götürdü. Sonuna da Muhammed Zahidü’l Kevserî birkaç satır yazarak kendisine icazet verdi. M. Emin Saraç’a göre bu icazet “Ezher diploması”ndan daha değerli idi.

Büyük ilim ve davet adamı Ebu’l-Hasen en-Nedvi ile tanışması

Muhammed Zahidü’l Kevserî Hindistan-Pakistan hocaları ile sürekli irtibat haindeydi. Mektuplar, ziyaretlerle aradaki ilim bağ devam ediyordu. Bu sürece tanıklık eden M. Emin Saraç, Muhammed Zahidü’l Kevserî’nin yapmış olduğu görüşmelerden de istifade etti. 1951 yılında büyük ilim ve davet adami Ebu’l Hasen en-Nedvi Mısır’a ziyarete geldiğinde M. Emin Saraç ile tanıştı. Ezher Üniversitesi’ne geldiğinde Türk talebelerin yerini soran en-Nedvi, tevafuk eseri ilk önce M. Emin Saraç’ın odasına yöneldi ve kapısını çaldı. Böylelikle Nedvi’nin tabiriyle ‘’kadim bir dostluk” başladı. Ebu’lHasen en-Nedvi, “Müzekkirâtu Sâihfi’ş-Şarki’l-Arabî” adlı kitabında Emin Saraç’tan ‘’es-sadîku’l-(Kadim dost)’’ diye bahsetmektedir. O vakit 37 yaşında olan Nedvi ile Saraç’ın yakınlığı Nedvi’nin vefatına kadar devam etti. M. Emin Saraç da vefatından bir müddet önce Nedvi’yi, Hindistan Leknev’de ziyaret etti, ondan icazet de aldı.

Erbakan Hoca için “asrımızın mürşidi’’ demişti

Yıllar önce ESAM’ın Necmettin Erbakan Hoca ile ilgili düzenlemiş olduğu bir programa ilerlemiş yaşına rağmen katılan Muhammed Emin Saraç Hocaefendi şu açıklamalarda bulunmuştu:

“Es selamu aleykum ve rahmetullah ve berekatuh. Üstadımız veya asrımızın mürşidi diyebileceğimiz bir zâtın şahidiyiz ki kendilerini, daha gençlik çağından itibaren kendilerinden istifade ettiğimiz hocalarımızın yanında gördük. Kardeşi Kemalettin Bey ile beraber Fatih Camii’nde Hüsrev Efendi’nin etrafında idiler. Son anına kadar aramızda ciddi bir muhabbet devam etmiştir. Allah gani gani rahmet eylesin. Burada söylenen sözlerin hepsini ziyadesiyle tasdik ediyoruz. Bu muhterem beyefendi asrımıza hakikatli büyük bir ufuk açmıştır. Onun şu sözü onun hayatının fikrinin de bir hülasasıdır. ‘’Hak yol İslam yazacağız’’ vecizesiyle tanınmıştır. Türkiye’nin karanlık devresinden sonra hak yolun İslam olduğunu ispat etmek için çalışmıştır ve bu şekilde hüsnü hatime ile vefat etmiştir. O cenaze günündeki Ümmet-i Muhammed’in büyük bir kalabalıkla şahitlik etmesi onun hüsnü hatimesine şahittir. Biz dünyada iken karşılıklı olarak birbirini seven insanları, inşallah Cenab-ı Hak beraber hasreder, onu niyaz ediyoruz.”

İstanbul'a dönüş

Emin Saraç, 1958 yılının sonunda kardeşi Osman ile İstanbul’a döndü. Döndükten 6 gün sonra yeni bir teklifle ilim hayatına devam etme fırsatı buldu. Dönemin İstanbul İmam Hatip Lisesi müdürünün daveti üzerine 1960 ihtilaline kadar bu okulda hocalık yaptı. Burada, Ezher’dekülliyetü’ş- Şeria bölümünde eğitim almış olan Bulgaristanlı Ahmed Davudoğlu ile karşılaştı. Şahit olduğu ilmi dirayet ve kudreti üzerine onu “Sahih-i Müslim Tercüme ve Şerhi”ni yazmaya ikna etti. Kitap çıktıktan kısa bir süre sonra Ahmed Davudoğlu vefat etti. Emin Saraç'ın İstanbul'a dönmesinin ardından vuku bulan bir diğer olay ise evliliği idi. Kısa bir zaman sonra hocası Ali Haydar Efendi’nin tavassutuyla Eminönü Müftüsü Ali Yekta Efendi’nin kızı ile evlendi. Bu evlilikten, birisi Eski Türk Edebiyatı Profesörü M. A. Yekta Saraç, diğeri şu anda ticaretle meşgul olan Fatih Saraç olmak üzere iki erkek çocuğu bulunmaktadır.

Askerliği esnasında da ders vermeye devam etti

Emin Saraç, 1960 darbe döneminde zorunlu askerlik görevini yerine getirdi. Acemilik eğitimini İzmir'de yapan Saraç Hoca, daha sonra İstanbul'a İstihkâm Okulu'na geldi. İstihkâm Okulu’nda iken ikindi namazlarından sonra Sadabad Camii'ne gidiyordu. O dönemde Sadabad Camii'ne Yüksek İslam Enstitüsü'nden bazı öğrenciler gelir, Saraç onlara ders verirdi. İlim hayatına askerlikte de devam etmiş olması, Saraç'ın şükrederek yadettiği hatıraları arasında yer alır. Askerlik görevinin bitmesinin hemen ardından M. Emin Saraç, Arapça ve Osmanlıca bildiği için Ankara Evkaf Müdürlüğü’nde bir imtihana tabi tutuldu. Birkaç saat içinde de tayini çıkarıldı.

İslam dünyasında âlim yetiştiren bir merkez: Fatih Camii

Fakat Saraç, İstanbul’da kalıp devlete bağlı olmadan ders vermek istiyordu. Ancak bunu nasıl yapacağını da bilemiyordu. Hacı Bayram Camii’nde kıldığı bir namaz ile için gittiği Hacı Bayram Camii’nde Bedreddin Aydın ile karşılaştı. Bedreddin Aydın, Hoca’ya: ‘’Biz hacca gidiyoruz, seni de götürelim’’ dedi. Hoca beklenmedik bu teklif karşısında çok şaşırdı ve hiç tereddüt etmeden kararını verdi. Evkaf’taki işi öylece bırakıp Kutsal Topraklar’a gitmeliydi.

Saraç’a göre bu hac başka bir hac idi. Yol boyunca ilme gönlünce hizmet etmek için dua etti. Hac dönüşünde İlim Yayma Cemiyeti’nin Yüksek İslâm Enstitüsü talebeleri için İlim Yayma Cemiyeti’nde İsmail Niyazı Kurtulmuş, Saraç Hoca’ya bu dersleri devamlı yapmasını teklif etti. Ve o günden bugüne kadar hayatı ilim tedrisi ile geçti.

Bitmek bilmeyen ilim yolculuğu

Emin Saraç, Kur’ân-i Kerîm gibi sürekli okumasını arzu ettiği hadis kitapları arasında yer alan Riyazu’s-Sâlihîn’i 8 defa okutmak suretiyle, bir defa da genç talebesi Habib Salih Emre'nin Riyâzu’s Sâlihîn hıfzını dinlemek suretiyle 9 defa okudu. Hadis ilmine verdiği önem kadar fıkıh ve tefsir tedrisine de önem verdi.

Emin Saraç, Osmanlı ulemasının müştakîm çizgisini takip etti. İhlas ve takvası, samimiyet ve şahsiyeti, edeb ve ahlakı, sebat ve istikameti, itidal ve hassasiyeti, tevazu ve mahviyeti ile sadece Türkiye’de değil, dünya çapında sevilen ve takdir edilen bir âlim oldu.

İki binden fazla talebe yetiştirdi

Emin Saraç, Fi-Zılalil-Kur’ân mütercimleri arasında yer aldı. Ama o, eser telifi yerine daha çok ders vermeyi tercih etti ve 2000’den fazla talebe yetiştirdi. Aralarında davet ve irşad erbabı, müftü, vaiz, imam hatip, akademisyen ve öğretmenlerin çoğunlukta olduğu mümtaz talebeleri arasında Osman Topbaş, Prof. Dr. Cevat Akşit, Prof. Dr. Osman Öztürk, Prof. Dr. Kemal Sandıkçı, Prof. Dr. Ahmet Turan Arslan, Prof. Dr. Mehmet Bulut, Prof. Dr. Mustafa Avcı, Prof. Dr. İbrahim Hatiboğlu, Doç. Dr. Seyyid Bahçıvan, Yrd. Doç. Dr. Halil İbrahim Kutlay, Yrd. Doç. Dr. Abdullah Özcan, Dr. Ahmet Efe, Dr. Salim Sancaklı, Mustafa Demirkan, Hamdi Arslan, İsmail ipek, Hafız Osman Şahin, Nurettin Yıldız, Ahmet Yük sek, M. Salih Köse, Dr. Muhammed Beyler, Ahmet Hamdi Yıldırım, M. Fatih Kaya gibi isimler yer alıyor.

Saraç, yurtdışındaki ilim meclislerinde defalarca Türkiye’yi temsil etti. Mısır, Suriye, Ürdün, Filistin, Kuveyt, Hindistan, Pakistan ve diğer İslam ülkeleriyle ilmi irtibatını devam ettirdi. Yurtdışından gelen İslam âlimlerinin ilk aradıkları kişi oldu.

Bugün İslam dünyasında Elmalılı Hamdi Efendi, Ömer Nasuhi Efendi, Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi gibi büyük âlimler yetiştiren bir ilim merkezi olarak hatırlanan Fatih Camii'nde 1943 yılında başladığı ilim yolculuğuna seksen yaşını aşmasına rağmen devam eden Muhammed Emin Saraç Hocaefendi, 19 Şubat 2021 / 7 Recep 1442 Cuma günü Rahmet-i Rahman’a kavuştu.

Muslim Port Haber Merkezi / Mahmud Özdemir