30 Aralık 2006, bir cumartesi günü. Adresimiz; Çamlıca Caddesi No: 36/A Beylerbeyi.

İsmet Özel Bey öğleden sonra teşrif buyurdular. Almanya'dan dönmüş, eve gitmeden ayağının tozuyla (ki kendi deyimiyle) dükkâna geldi. Almanya'da bir ay kalmış ve orada konferanslar vermiş. Geçen sene de gitmişti. İkindi ezanı okunduğunda huşu içinde dinledi ezanı ve o arada da, bir aydır ezan dinlememiştim, dedi. Oğulları Hasan ve Oruç karşılamaya gitmişler, yanlarında sevgili öğretmenimiz ve ayrıca iyi bir İsmet Özel okuru olan Ahmet Demirel'i de karşılamaya götürmüşler. Ahmet Demirel, gerçekten İsmet Beyi çok iyi takip ediyor ve çok seviyor.

Arabayı oğlu Oruç kullanıyor. Almanya dönüşünü biliyordum ama döner dönmez daha evine gitmeden dükkâna uğrayacağını doğrusu çok küçük bir ihtimal olarak düşünmüş isem de yol yorgunu olacağından falan diyerek aklımdan çıkarmıştım. Tabii bu günün kurban bayramı arefesi olması da var hesapta. Yarın nasip olursa bayram yapacağız

 

Evet, ikindiye yakın buyurdular, hoş geldiniz, faslını ikmal ediyoruz...  Giderken bir Alamanya tıraşı yapmıştım ki, bir ay orada kalacak ve öyle bir saç tıraşı derdi falan kalmasın diye de saçlarını bir hayli kısaltmıştım. Saçları pek uzamamış zaten. Hafif bir düzeltmeyle işi kotarmış oldum. Bir de bıyık önemli tabii. Ağza girmeyecek şekilde düzenli olacak...

  

Ebru sanatına papatya motifini kazandıran sanatçı: Mustafa Düzgünman Ebru sanatına papatya motifini kazandıran sanatçı: Mustafa Düzgünman

Laf lafı açıyor. Yol yorgunluğu yok gibi. Keyifli bir vaziyeti var. Güzel güzel anlatıyor bize. “1980 yılında gelmiştim,” diyor ilkin. “Daha ihtilal olmamış, değil mi?" diyorum. “Haziran ayında geldim diyor...  İlk önce de benim dükkâna uğramışlar, dostlar benimle tanıştırmak için getirmişler. Evi Küplüce'de Cennet mahallesinde bulmuşlar. Engin Kaymakçı veya onun arkadaşlarından biri ki adını anımsayamadık, onlar tutmuşlar evi.

Sonradan o mahalleye Osman Konuk'ta taşınmıştı ve İsmet Beyle bir hayli yakın, uzaklıkları en çok karşı daire kadar olmuştu. “Oruç iki yaşındaydı.” diyor, “Hasan ise dört yaşında.” “İki yaşından beri bu dükkâna geliyorum” diyor gülerek Oruç Özel. Evet öyleydi. Sevimli iki erkek çocuğu ve tabii ki İsmet Özel'in çocukları; Küplüce'den aşağı inerlerdi Beylerbeyi'ne ve tabii ki önce benim dükkâna... Kapıda görünür ve “Nurettin Amca biz geldik” derlerdi. İki sevimli kardeş… Bazen de “nasıl geldiniz, kiminle geldiniz” der, merakla sorar soruşturur, yukarıya giden arabası olan bir tanıdık varsa onunla gönderirdim Küplüce'ye… Bunlar tabii daha büyük yaşlarında olanlardı. İlkokul yılları gibi...

 

 

“Vapurla gidip gelirdim karşıyadiyor İsmet Bey sonra. “Evden Beylerbeyi vapur iskelesine dokuz dakikada inerdim vapura yetişmek için. Hep de yetişirdim diyor gülerek... Akşam dönüşü de vapurla olur ve ekseri yürüyerek yukarı çıkardı. Çamlıca caddesinde böyle yoğun trafik olmazdı zaten.  Bilahare, yıllar sonra belediye otobüsü çalışmaya başladı da kalabalıklaştı caddemiz. Dükkânın önünde durur, selam verir, bazen içeri girer iki laf edilir; öyle devam ederdi yoluna.

Hatta bir defasında İsmet Bey gittikten sonra Cahit Zarifoğlu uğramış ve hal hatır sorulduktan sonra çıkarken; “Ağabey, İsmet Bey yürüyor yoldan onu da alıverin demiş, dışarı çıkıp takip etmiştim. İlerde kömürcünün orda, yokuşun alt tarafında İsmet Beye yetişmiş almıştı arabasına. Cahit Beyin yeşil Reno otomobili benim dükkânın karşısında dururdu hep. Sabahleyin arabayı rakır, akşam dönüşünde biner evine giderdi. Cahit Zarifoğlu 1983 yılı yazında bu taraflara gelmiş; ona da Kirazlıtepe'de bir ev bulmuş, oraya yerleştirmiştik. Bir kaç yıl sonra da oradan çıkıp o da İsmet Beyin oturduğu mahalleye, yani Cennet mahallesine taşınmıştı...

 

 

İsmet Bey dükkânda hazır bulunanlara beni anlatıyor. Nurettin'de ilkin tıraş olduğumda bu adam tıraş yapmayı bilmiyor, dedim. Gerçekten öyleydi, diyor bana bakarak, sonradan başladı güzel tıraş etmeye. “Ben mi bilmiyordum, yoksa siz mi alıştınız benim tıraşlarıma” diyorum gülerek. Gülüşüyoruz. “Şimdi nasılım ama?” diyorum, bir de şişinerek ve de gülerek. “Öğrenmişsin, diyor öğrenmişsin...

İsmet Özel Bey 1980 yılından beri başka berberde nadiren saçlarını kestirmiş bir müşterimdir aynı zamanda. Daha önceki bir tıraşında da biraz takılayım istedim ve aynaya bakarak saçlarını tararken “ne saç kesiyormuşum meğer, ne kadar güzel oldu, şu tıraşa bak” dediğimde gülerek, “evet, öğrenmişsin saç kesmeyi. Bizim saçlarda öğrendin zaten, az mı kötü tıraş ettin beni...” Ya, ağabey, ben, falan, iyi sanatkârım ya!” Gülüşmeler. Tebessüm etmeler... Zaman akıp gidiyor, yılları katıp önüne demek ki, son sürat götürüyor... Kaç yıl olmuş bu muhabbetler olalı Beylerbeyi Çamlıca caddesinde...

 

 

Tabii dükkânıma İsmet Özel Beyin, Cahit Zarifoğlu Beyin birer önemli şair olarak teşrif buyurmaları benim için onur vesilesidir. Yazarların, şairlerin, fikir adamlarının uğraması elbet güzel bir şey olarak ve çok önemli bir şey olarak yer almıştır hayatımda. Faydalandığım, bir şeyler öğrendiğim, sohbetlerinden zevk aldığım değerli insanlar. İsmet Özel çağımızın önemli bir şairidir. Beylerbeyi'ne geldiğinde; “Geceleyin Bir Koşu (1966), Evet İsyan (1969), Cinayetler Kitabı (1975) adlı şiir kitaplarını yayınlamıştı. Bir de; “ İslâm kaynaklarından uzaklaşarak oluşmuş bir sosyo-politik ortamda Müslümanların kendi kaynaklarına bağlı kalarak gerçekçi ve haklı bir çıkış yolu arama çabalarını” savunan şu ünlü “Üç Mesele (1978)” adlı kitabı vardı... O zamanlar “Cinayetler Kitabı almış, oradaki şiirleri bir iyice okumuştum... Yeni Devir gazetesindeki yazılarını da zevkle ve merakla okumaya başlamıştım. Dükkâna üç gazete alıyordum; Milliyet, Tercüman ve Yeni Devir gazetesi. Dükkâna gelen insanlar rahatça istedikleri gazeteyi okusunlar diye. Sonradan da Yeni Devir gazetesi kültür sayfasında şiirlerimi yayınlamaya başladım. Bir kaç şiirim çıktı orada. Şafak Vaktini Beklemekteyim, adlı şiirlerim gibi...

 

 

Ben o seksenli yılların başlarında şiire öylesine susamış bir vaziyetteyim ki... Ama şiirlerimi yayınlamak imkânını bulamıyorum bir türlü. Bir bıkkınlık halini yaşıyorum. Küçük bir deftere on civarında kadar şiirimi düzgün bir şekilde yazdım. İsmet Beyle daha sık görüşen ve sonradan da birlikte Çıdam Yayınlarını kurdukları Orhan Karabul arkadaşıma dedim ki, “ya birader ben İsmet Beyden utanıyorum şiirlerimi göstermeye, sana rica etsem bu şiirlerimi ona verir misin? Bunlar nedir, ne değildir, şiir midir, olmuşlar mıdır, yoksa şiir değiller mi, bir zahmet baksa da bana bir fikir verse!” Sağ olsun Orhan Karabul kardeşimiz şiirlerimi götürüp İsmet Beye verdi.

Bir gün öğleden sonra İsmet Bey dükkâna geldi, selam verdi, koltuğa oturdu, elindeki defteri tezgâhın üzerine bıraktı, saçlarını da kestirmeye gelmiş o bahaneyle.

“Şiirlerini okudum,” dedi. Yüzümde kızarma emareleri belirir gibi oldu. “Nasıl ağabey dedim, bir şeye benzemişler mi? Ben bıktım artık, dedim. Bıraksam mı acaba şiiri?” "Neden bırakacaksın ki?" dedi İsmet Bey. Şiirlerin açık ve sade... Devam et, dedi. Yayınlamıyorlar, dedim. Hayret, dedi neden yayınlamasınlar ki?

 

Bana bir cesaret geldi. İsmet Beyin bu sözleri beni yüreklendirdi. Dergiler şiirlerimi yayınlamıyorlarsa yayınlamasınlar, diyerek daha sağlam bir şekilde şiire yoğunlaşmaya başladım. İsmet Özel Beye bu büyük cesaretlendirici ve zarif katkısından dolayı müteşekkirim. Sonra Çıdam Yayınlarını kurdular, orada başladı kitaplarını yayınlamaya. Çıdam yayınları Cağaloğlu'nda Üretmen Han'daydı.

Yayınevinin işlerini Kâm Sağlam yürütüyordu. Arada sırada uğrar ziyaret eder az da olsa sohbet imkânı bulurdum. Sonra bizim bilmediğimiz sebeplerden dolayı Çıdam Yayınevini kapattılar. Kâzım Sağlam da sevdiğimiz, sohbetlerde bulunduğumuz bir dostumuz. Şimdi Buruc Yayınlarının başında bulunuyor ve diğer bazı hizmetleri ifa ediyor.

1990 yılında ancak yayınlayabildiğim “Şehrin Üzerindeki Bulutlar” adlı şiir kitabımı Çıdam Yayınlarında İsmet Özel Beye takdim ettiğimde çok heyecanlanmış, biraz da utanmıştım. İyi bir şaire kitabımı takdim ediyordum. Kitabı aldı, sayfalarını açıp baktı, “çok hoş,” dedi ardından. Fazla duramadım, müsaade isteyip ayrıldım.

 

Zaman su gibi aktı, gitti. İsmet Beyin bu yıllar içinde çok önemli kitapları yayınlandı. İnsanlara bir şeyler söylüyor İsmet Bey. Anlasınlar, kendilerine gelsinler, diye. Anlamak gibi anlaşılmak gibi bir algıyı zihinlerin kapması zorluğu karşısında sabretmesi; ama mutlaka anlatması gerektiğini kabul ediyorum ben de...

Ben de böyle anlıyorum İsmet Özel'i. Bıkmadan, usanmadan anlatacak. Yazgısı da bu olabilir diye düşünüyorum!

 

Şimdilerde İsmet Özel Bey Rasathane taraflarında ikâmet ediyor. 1996 veya yanılmıyorsam '97 yılından bu yana orada oturuyor.

Öncesinde de bir kaç yıl Çengelköy taraflarında ikâmet etmişti, Cennet mahallesinden taşındıktan sonra... Ne yazık ki hâlâ evinde ziyaret etmiş değilim bu değerli şairimizi...  

 

Sizlere İsmet Özel'den bir alıntı seçtim. Buyrun. 

 

Nurettin Durman, hatıralarla karışık anlattı.