Bizim kadim kültürümüzde ayrılık üzerine çok türküler / deyişler vardır. Gurbet, ayrılık ve sonundaki hasret içimizi yakar gider. Burkina Faso’da kaldığım dönemde ben de az gurbet türküsü dinlemedim… Onun da kendine özgü bir yeri ve zamanı var demek ki…

Asıl konumuz gurbet türküleri değil. İnsan bazen sıladayım dediği yerde gurbeti yaşar, gurbet zannettiği yerde sılanın hazzını hisseder. Ancak insanların ayrılığa verdikleri değer farklıdır. Yani insanların ayrılığı sevip sevmediğini, korkup korkmadığını veya ağlayıp güldüğünü konuşmayacağız. Bazılarına göre de ayrılık insanı pişirir. Bu da doğru olabilir. Ama bunlar başka tartışmaların konusundur.

Arş’ın gölgesine sefer var

            Beni çok etkileyen, defalarca okumaktan haz duyduğum bir hadis-i Şerif var. Allah resulü (s.a.v) buyuruyor ki; “Başka hiç bir gölgenin bulunmadığı kıyamet gününde Allah Teâlâ, 7 sınıf insanı, arşının gölgesinde barındıracaktır.” (Buhari)

Hadisi şerifte sayılan yedi sınıf insandan birisi de “Birbirlerini Allah için sevip birliktelikleri ve ayrılıkları Allah için olan iki insan” olarak tanımlanır. Öyle sanıyorum ki bu satırları okuyan her bir kardeşim, ilgili hadis-i şerifi ilk kez duymamıştır. Okudular, dinlediler, hatta üzerine konuştular. Biz de Allah için sevmek, bir arada buluşmak, ortak hareket etmek önemsenir. Bu nedenle de hukukundan ve ahlakından bahsedilir.

Kardeşlik üzerine,

Bunun üzerine birçok kitaplar da yazılmıştır.  Örneğin gençlik yıllarımda okuduğum İmam Abdülvehhab Şarani’ye ait olan  İslam’da Kardeşlik Hukukunun Esasları bu konuda kaleme alınmış en önemli eserlerdendir. Böylesi bir eseri okuyunca çevrenizi kuşatan dostlarınızı, din kardeşlerini ayrı bir gözle görür, her birinin ihtimama layık kişiler olduğunu anlarsınız. Sizi maddi ilişkilerden uzak ayrı bir dünyaya davet eder. Muhammed Ali Haşimî'nin “Müslüman Şahsiyeti” isimli eserindeki ilgili bölümünü de anmadan geçersem haksızlık olur.

 Bir araya gelmek güzeldir. Lakin bazen şartlar sizi ayrılmaya zorlar. Bu ayrılma fiziki bir ayrılma olabilir. Buluştuk, kucaklaştık, yedik –içtik ve süre doldu. Böyle bir durumdaki ayrılık nasıl olmalı diye sorunca sahabe-i kiram bize bir yöntem öğretiyor. Onların “Asr suresini okuyup, son cümle olarak birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye ederek” ayrıldıklarını biliyoruz. “Dışarda hayat daha zor olabilir. Salih amellere sarılmak gerek, bu süreçte karşılaşılacak zorluklar için de hakka tutunmalı, sabırlı olmalı” diye uyarıyı yapıp ayrılırlarmış.

Ayrılma her zaman böyle fiziki ve kolay olmaz. Bazen zihinler ve gönüller ayrılır. Gönüller ayrılık hissine kapılmışsa, eski huzuru bulamamışsa, daha önce yaşadığı muhabbet ortamında bir zedelenme olmuşsa… Şimdi ne yapacağız? Aslında yukarıda zikrettiğimiz “arşın gölgesinde yer bulma müjdesini” haber veren hadisi şerif; bu konunun da reçetesini veriyor.

Biz bu hadisi şerifi okuduğumuzda bu maddenin başına odaklanırız. Yani Allah için sevmenin, bu sevgi ve düşünceyle bir araya gelmenin muştusu bizi sarıverir. Ama sonunu kaçırdık galiba… Haydi, şimdi maddenin sonunda yer alan daha önemli noktaya odaklanarak bir daha anlamaya çalışalım.  

Ayrılmanın zorluğu veya kaybedilen yarış

Allah için bir araya gelmiş iki kişi ya da grup; ayrılacakları zaman yine Allah için ayrılacaklar. Allah adına bitirecekler yani. Allah’ın hukukunu göz önüne alarak ayrılacaklar. Ağızlarından çıkan her kelimeden, her bakış ve imalarından da bir gün hesaba çekileceklerini bilerek meclisi / birlikteliği terk edecekler. Kırmadan, dökmeden, kırılmadan, ezmeden, incitmeden, eski yaptıklarını başa kakmadan hâsılı kardeşlik hukukunu zedelemeden işe noktayı koyanlar için arşın gölgesi müjdesi var.

Müslümanın bir ayrılma ahlakı olmalı. Bir araya gelişinde gösterdiği nezaket, zarafet ve letafetini; ayrılmak zorunda kaldığı günde de gösterebilmeli. Boşanan çiftler, ticari ilişkiyi bitiren ortaklar, fikirleri ve hareket tarzları değiştiği için farklı yerlere kayan eski dava arkadaşları; hepsi de arşın gölgesinde olmak isteyeceklerdir. Ama şartlar önemlidir…  

Dün beraber yaşadığımız ama muhabbetimiz nedeniyle üzerini örttüğümüz bazı ortak ayıplar, ayrılınca dökülüvermişse burada ahlaki bir duruş yok demektir.

Aramız iyiyken görmediğimiz/ göremediğimiz hatalarını şimdi görmeye başlamış ve bir de bunu deşifre etmekten haz alıyorsak; burada Allah rızasından bahsetmek zor olur.

Aslında beraber olmak, Allah için buluşmak hiç de zor değilmiş. Asıl zor olan, ayrılabilmek ve ayrılırken de İslam kardeşliği hukukuna zedelememekmiş.

Arşın gölgesini hak edenleri tebrik etmek gerek…