Anadolu 1000 yıldır bir Türk yurdudur. Türkiye'de mukim olan Türklerin Anadolu'ya gelişi, günümüzden 1000 yıl öncesine dayanır. Türkistan coğrafyasında artık elzem ahval olan iktidar mücadelesi, otlak azlığı, nüfusun taşması gibi sorunlar Türklerin yolunu Anadolu'ya düşürmüştür.
Yeni yurt arayışı
Nitekim az önce saydığımız sebeplerden mütevellit hareket eden Tuğrul ve Çağrı beyler, kendilerine bağlı olan tebâ ile batıya doğru hareket ederler. Geldikleri bölgede Karahanlı ve Gazneli baskısı devam edince yeni bir yurt arayışına girişme kararı alınır. Karar neticesinde yaklaşık 3.000 çerinin başında bulunan Çağrı Bey keşfe çıkar. 1015 yılında gerçekleşen keşif seferinde Anadolu'nun Türkler için gayet elverişli bir mekân olduğu, burada hâkimiyet kurulabileceği kararı çıkar ki bundan sonra Anadolu dalga dalga Türk/men akınına maruz kalacaktır.
Anadolu'ya neden yerleşildi?
Türklerin Anadolu'ya gelişleri ve Anadolu'yu yurt ediniş süreci şüphesiz ki Selçuklular ile başlar. Selçukluklar, Oğuzların yani Müslüman olmuş Türklerin Anadolu'da zuhur eden ilk siyasi teşekkülüdür ki bizim şecerelerde bu topraklardaki ilk büyüklerimiz-atalarımız olarak tarih sahnesinde yerlerini almışlardır. İşte Türklerin Anadolu'ya gelişi ve Anadolu'daki Selçuklu hâkimiyeti ve vücut bulan yeni Türk - İslâm medeniyeti her daim önemli ve büyük tartışmalara-münazaralara sebep olmuştur. Merhum Prof. Dr. Osman Turan'ın Selçuklular Tarihi ve Türk - İslâm Medeniyeti adlı ilmî çalışması, bu alanda eşi benzeri bulunmaz bir eser olarak karşımıza çıkar.
İlk baskı 1965'te yapılmış
Birinci baskısı 1965 yılında neşredilen eser, müellifin ciddi çalışmalarının bir meyvesidir. Osman Turan, bu eserinde, Selçukluların menşei başta olmak üzere, Selçuklu Devleti'nin kuruluşu-yükselişi-duraklaması ve yıkılışı ile beraber Selçukluların İslâm medeniyet dairesine kazandırdıkları Türk - İslâm medeniyet çizgisini ve Selçukluların İslâm âlemine katkılarını ele alıyor.
Elimde bulunan üçüncü (ilaveli) baskı ise merhumun neşredilmemiş diğer makalelerinin de vefatından sonra gerekli kısımlara eklenerek basıma verilmiş halidir. 1980 yılında neşredilmiş bu eser sekiz bölüme ayrılmış durumdadır. İçerilerinde alt başlıklar olmasına mukabil bu sekiz bölümün isimlerini verecek olursak sırasıyla şöyle sayabiliriz: “Selçukluların Menşei ve İlk Devirleri”, “Selçuklu İmparatorluğunun Kuruluş Devri”, “Selçuklu İmparatorluğunun Yükselmesi”, “Selçukluların Azamet Devri”, “Selçukluların Duraklama ve İnhitat Devirleri”, “Türkiye Selçukluları”, “Selçuklular Devrinde Türk-İslâm Medeniyeti”, “Türk-İslâm Medeniyetinin İnkişafı ve İnhitatı”.
Kitapta gözüme çarpan ve önemli bazı kısımlar
- Selçuklular'ın bir güç olarak ortaya çıkmasında şüphesiz en büyük katkı Tuğrul ve Çağrı beylere aittir. Merhum Osman Turan, eserinde Tuğrul ve Çağrı beyleri I. Göktürk Kağanlığı'ndan Bumin Kağan - İstemi Yabgu, II. Göktürk Kağanlığı'ndan Bilge Kağan ve Kül Tegin ile Osmanlı'nın ilk sultanlarından Orhan Gazi ve kardeşi Aleaddin Paşa'ya benzetiyor.
- Yazara göre Selçuklular'ın Anadolu'ya yurt edinmesinde başlıca şu iki sebep vardır: Oğuzlara yurt bulmak ve kendi devletlerini kurarak Müslümanların asayişini sağlamak.
- Yazar, Selçuklular tarihinin belli dönemlerinin tam anlaşılamamasının sebeplerini; Selçuklu tarihinin Çin hudutlarından Anadolu'ya kadar yayılmış olması ve buradan hareketle kaynakların farklı lisanlarda yer almasına bağlamaktadır.
- Yine yazara göre "Selçuk" ismi Türk söyleyişine uygun değildir. Marquat ve Rasonyi'ye isnat ederek yazar söyleyişlerin "Salçuk" ya da "Selçük" şeklinde oluğundan bahseder. Selçuk isminin Arapça fonetik yapısına ait bir söyleyiş olarak kayıtlara geçtiğini ama süreç içerisinde esas isim gibi yer alarak kabul gördüğünü belirtir.
- Merhum, İslâmlaşmaya başlayan Türklerde, 960 senesinde 200.000 çadır halkı (her çadırı ortalama 5 kişi kabul ederek) yani 1 milyon kişi civarında kişin İslâmiyet'i kabul ettiğini belirtir.
- Alp Arslan'ın şehadeti hakkında anlatılan "Birisini hakir gördü. Ok atarak öldürmek istedi ama başaramadı, o da Alp Arslan'ı öldürdü" rivayetinin bir efsaneden ibaret olduğunu, esas olayın, kendisinin ayağına kapanmak isteyen bir Batınî tarafından hançerlenmek suretiyle şehit edildiğini bildiriyor yazar kitabında.
Gökhan Gökçek yazdı