Şeyh Tosun, esas adıyla Tosun Bekir Bayraktaroğlu 1926 yılında İstanbul’da dünyaya geliyor. 1945 yılında Robert Kolej’den mezun olduktan sonra önce Amerika’da bir süre mimari okuyor, sonra Londra’da iki yıl sanat tarihi tahsil ediyor. Fakat daha sonra tekrar Amerika’ya dönüp tahsilini New Jersey’de tamamlıyor. Bu arada bir müddet Paris’te resim eğitimi aldığı bir dönem var. 1961’den sonra 30 yıl kadar ABD’de resim, heykel ve sanat tarihi profesörlüğü yapıyor. 1950’lerden sonra Paris’te başlayan ressamlık döneminde Avrupa ve Amerika’da özellikle şok edici tabir edilen eserlerden oluşmuş sergiler açıyor ve bunlar sanat çevrelerinde dikkat çekiyor. Şeyh Tosun’un ayrıca 10 yıl kadar Fas’ta iş adamlığı yaptığı bir dönem var ki o sıralarda TC fahri konsolosu da oluyor.
1968 yılının Aralık ayında Tosun Bey bilvesile Konya’da Mevlevi dervişlerinin sema yapacağını duyup hanımıyla oraya gitmek için yola koyulur. Trende merhum Münevver Ayaşlı Hanımefendi ile tanışırlar. Ana konusu tasavvuf ve Mevlevilik olan uzunca bir sohbetten sonra bir ara Tosun Bey kendilerinin de bu tarz bir disiplin aradıklarını söyler. Münevver Hanım eğer arzu ederlerse dönüşte kendilerini aramalarını ve bu konuda onları bir şeyh efendi ile tanıştırabileceğini belirterek Beylerbeyi’ndeki evinin adresini verir.
Tosun Bey daha sonra unutuverdiği bu sohbeti 1974 yılında annesi Afife Hanım’ın ölümünü takip eden günlerde hatırlar. Yıllar evvel trende tanıştığı hanımın peşine düşer ve araya sora kendisine ulaşır. Tabii Münevver Hanım da onu bir Perşembe akşamı Karagümrük’teki Cerrahi dergahına götürür.
“Sana biiznillah hilafet vereceğim”
Tosun Bey o gece zikirden ve tekkenin genel halinden çok etkilenir. Bütün hafta Perşembe’yi bekler ve tekrar tekkeye gider. İçeri girerken abdest alır ve tekkenin girişindeki kabirlerin yanında durarak yıllardır okumadığı Fatiha’yı okur. Bir önceki hafta tekkede yapılan hiçbir şeye katılmadığı halde ikinci gelişte herkesle birlikte safa durur ve ilk defa namaz kılar.
O akşam şeyh Muzaffer Ozak Efendi diz dize oturduğu bir adamın başına beyaz takkeyi koyarken Tosun Bey bu sahneye çok imrenir. Bu olaydan sonra şeyh efendi ilk defa Tosun Bey’e gözlerini dikerek herkese şu soruyu sorar: “Hz Yunus bir şiirinde ‘Çıktım erik dalına, anda yedim üzümü’ diyor. Ne demek istiyor?” Bu soruyu iki sefer sorar ve Tosun Efendi’ye bakarak: “Ben bir profesör tanıyorum, bu sualin cevabını hemen bildi ve bunu bilmeyecek ne var dedi. Adam gitmiş manavdan üzüm almış ve erik ağacına çıkarak yemiş.” Arkasından tebessüm ederek ona bakar. O an Tosun Efendi’nin hayatında adeta bir devrim olmuş, her şey adeta yerli yerine oturmuştur.
Şeyh efendi ona ismiyle hitap ederek, “Tosun Bey, demin bir derviş biat ederken ona giydirdiğim takkeye imrendin galiba! Gel bakayım” der. Tosun Efendi şeyhin önünde ayakları ağrıya ağrıya diz üstü oturur. Efendi alelacele başına bir takke koyar. Takke biraz ufaktır. Efendi onun da çaresini bulur. “İyidir, ya kafan küçülür ya da takke büyür” der. Tosun Bey o gün derviş olmuştur.
Bu olaydan sonra tekke ve Şeyh efendi ile ilişkileri devam eder. Yaklaşık üç yıl sonra Tosun Bey bir gece bir rüya görür. Rüyada Efendi ona “sana iki güzel haberim var” diyor. “Biri, hanımın Müslüman olacak, diğeri de…” derken uyanır. Bu olaydan birkaç zaman sonra hanımı Müslüman oluverir. O vakit idrak edip rüyasını Efendi’ye anlatır. O da “Maşallah nihayet aklına geldi. Oğlum bizi beklettin, rüyadaki ikinci güzel haber şu: Sana biiznillah hilafet vereceğim” der. “Aman efendim biz kimiz ki” filan derken “biz ne yaptığımızı bilmiyor muyuz” der efendisi ona.
Bu tarihten sonra Tosun Efendi’nin manevi tahsili hızlanır. Ozak Hoca efendi, halifesi rahmetli Sefer Efendi’yi kendisini irşad etmesi için vazifelendirir.
300 bin Kelime-i Tevhid ve 10 bin Salavat-ı Şerife’lik dersi sürdürür ve Sefer Efendi onu uzun bir süre bıkmadan usanmadan sabahlara kadar eğitir. Ona der ki, “bizim dediklerimizi heybeye at, zamanı gelince ve lazım olunca oradan alıp kullanırsın.”
Efendi Ramazan ayında bir perşembe gecesi ona hilafet verir ve şu veciz öğüdü de ilave eder: “Sohbetlerinde sakın kendinden bir şey söyleme. Ya Kur’an-ı Kerim’den bildiklerini, ya hadis-i şeriflerden hatırladıklarını, ya benden öğrendiklerini ya da Veliyullahın kitaplarından okuduklarını naklet; bundan maada bir şey söyleme.”
Tosun Efendi’nin hayatı hakikaten ibretli bölümlerle dolu
O yaz Tosun Efendi Amerika’ya döner ve efendisinin öğüdüne uyarak bir dergâh açar ve tebliğ faaliyetlerine başlar.
Tosun Efendi’nin hatıralarını anlattığı Amerika’da bir Türk & Şeyh Tosun’un Hatıratı adlı kitapta buna benzer bir çok ibretli anekdot yer alıyor. Bir tanesini daha naklederek geri kalanları okuyucunun kitaptan okumasını tavsiye edeyim.
Dervişliğe başladıktan sonra Tosun Efendi namazlarını hiç kaçırmaz, fakat en çok zorlandığı şey diz üstü oturmaktır. Rahmetli Muzaffer Hoca bir gün onun bu halini görünce şunları söyler: “Banyoda küvetin varsa ona, yoksa büyük bir leğene dayanabileceğin kadar sıcak su koy. İçine diz üstü su ılık oluncaya kadar otur. Çıkınca dizlerini havlu veya battaniye ile sıcak tutacak şekilde sar ve sarmala. Gene diz üstü oturabildiğin kadar otur. Bunu her gün yap. Bir iki haftaya bak herkes gibi diz üstü oturabileceksin.”
Tosun Efendi diyor ki, “bunu yaptık oldu. 80 yaşıma kadar, dizlerimiz çürüyünceye kadar namazlarımızı usulünce kılabildik.”
Tosun Efendi hatıralarında, bohem bir hayat yaşadığı dönemdeki ruh halini, şeyhine intisab ettikten ve Amerika’da dergâh açtıktan sonra başından geçen önemli hadiseleri, dünyanın dört bir yanında Müslümanların sıkıntılarıyla nasıl ilgilendiklerini, ümmetin acı çektiği dünyanın birçok bölgesine seyahat ederek onların dertleri ile dertlendiklerini, imkânı ölçüsünde gerek maddi yardım gerek muhtaç çocukların ve hanımların eğitimleriyle meşgul olduklarını anlatıyor.
Tosun Efendi talebelik dönemlerinde Necip Fazıl’ın lisede edebiyat hocalığını yaptığını, Ziyad Ebuzziya’dan ders okuduğunu, Bülent Ecevit ile sınıf arkadaşı olduklarını ve dostluklarının yıllarca devam ettiğini anlatır.
Fırtınalı bir hayat, kendisine İslamiyet hakkında değil ama insanlıkla ilgili önemli dersler veren bir baba, başından geçen birçok evlilik, dünyanın dört bir yanında devam eden şok edici sanatsal aktiviteler sonrası intisab ettiği Muzaffer Ozak Hocaefendi ile istikametli bir yöne evrilen Tosun Efendi’nin hayatı hakikaten ibretli bölümlerle dolu.
Timaş Yayın Grubu bünyesindeki Sufi Kitap tarafından yayınlanan Amerika’da bir Türk & Şeyh Tosun’un Hatıratı adlı eser, ilginç bir hayat hikâyesi olarak ibret nazarıyla ve dikkatlice okunacak bir kitap…
Harun Doyran yazdı
Allah rahmet eylesin, Tosun Efendi irtihal-i dar-ı beka eylemiş.