İyi insan nasıl olur, Belkıs İbrahimhakkıoğlu'na baksak yeter

İnsana aşkla yaklaşan gönül insanı Belkıs İbrahimhakkıoğlu'nu kültür dünyamızdan isimlere sorduk.

İyi insan nasıl olur, Belkıs İbrahimhakkıoğlu'na baksak yeter

Belkıs İbrahimhakkıoğlu ismini ilk duyduğumda, onu anlatanın yüzündeki ifade kalmıştı aklımda… Kaç kişinin yüzüne yansır anlattığı bir insanın iyiliği, ya da kaç insanın yüzünden yansır. Kim bir diğerini anlatırken bu kadar heyecanlanır.

Yanına, yakınına gitmek için birkaç yılın geçmesini bekledim. Sanki tamamlanmalı, dolmalı da öyle gitmeli. Bu bekleyiş çokça sürerdi ki; kalabalık bir belgesel galası… “Belkıs Hanım geldi” dediklerinde yine o ismi ilk duyduğum andaki ifade vardı söyleyenin yüzünde, daha görmeden bildim ki Belkıs İbrahimhakkıoğlu..  Dünyevî zeminin önem kazanıp uhrevî olanın silikleştiği, entelektüel olmaklığın verdiği bir güvenle insanların kibarlık sergilediği o ortamda “abdest almalıyım” diyen kadındı Belkıs İbrahimhakkıoğlu…

İnsana kayıtsız kalamayan, çoğularının gidip başını dayadığı, sıkıntısına çözüm aradığı, İstanbul’un hatta daha önemlisi dönemin çarkına katamadığı, karşılıksız iyiliktir o. Şehrin ürkütücülüğünden kaçan çocukları kucaklayan bir kadın. İnsanın insandan korktuğu yerde, “ben insana aşkla yaklaşırım” diyen... Şaşkınlığınızı arttırır, “hâlâ var mıymış böylesi” dedirtir. Onu henüz tanıyanın da, uzun yıllardır tanımışların da söyleyecekleri çok uzak değildir aslında. Belkıs Hanım, İbrahim Hakkı emanetini güzelce taşımış ve bugüne getirmiştir. Farkında olmadığı (en çok da bu haliyle güzelleşen) bir kuşatıcılığı vardır ki, çok kıymetli isimleri de etrafına toplamıştır.

Belkıs İbrahimhakkıoğlu’nu dostlarına, sevenlerine, onu uzun yıllardır tanıyanlara sorduk.

Ali Ayçil (Yazar-Şair):

Benim için Belkıs Hanım, yargılanma endişesi taşımadan, bütün hatalarımla gidip çalabildiğim çok hususi bir kapıdır. O kapıdan içeriye girdiğimde, susarak da konuştuğumuz çok olmuştur. Hiyerarşiye, gündeme, görüntüye teslim olmayan biridir Belkıs Hanım. Ve nasıl bir derviştir. Bazen içimden, "bu kadın pişmekten çok yanmaya âşık" diye geçirmişimdir. Her dem "ol"mak burcundadır çünkü. Ve o önemli bir kültür insanıdır. Yûnusgillerden geldiği için, kumaşını pazara çıkarmamaya dikkat eder.

Bir şefkat hanı gibidir. Farkında olmadan, bir de bakarsınız ki, bütün yüklerinizi zarifçe omuzlarınızdan alıp bir yere koymuş. O yer kendi omuzlarıdır! Ve yine tanıştıkça anlarsınız ki, onun omuzları yük aldıkça hafifler.

Ayla Ağabegüm (Yazar):

Her şeyden önce Belkıs Hanım, benim için iyi bir dost, arkadaş ve komşudur. Bunun dışında ise edebiyat dünyasında yıllardır yan yanayız. Belkıs çok okuyan, okumayı seven, bilgisini okuyarak pekiştirmeye çalışan biri. Tasavvufî anlamda da yeri çok farklı.  Biliyorsunuz ki, Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretlerinin de torunu. Ondan sirayet eden bir kuşatıcılığı var. Tasavvufî konularda içi yanan, bu konuda haddini aşanlara da sözünü sakınmadan söyleyen cesur biridir. Yazılarını çok beğenirim, şiir gibi bir dili vardır. Şöyle diyeyim ki; Belkıs çok değerli biridir benim için.

Tuba Dere (Edebiyat Öğretmeni):

Can dost bir insan. Çok güzel bir yüreği var. Herkese dosttur zaten. Her şeyden önce kendine dosttur, kendisiyle barışıktır, bu yüzden insanlarla barışıktır. İyi insan nasıl olur, onunla tanıdım ben. Hiç tanımadığı biri ona bir adres sorduğunda neredeyse onu yerine kadar götürür.

Nazan Bekiroğlu vesilesiyle tanıştık kendisiyle. İstanbul’a geldiğimde onda kalmıştım. 8 yıl oldu Belkıs Abla ile tanışalı. Herkese sevgiyle yaklaşıyor olması, hiç kimseye karşı önyargılı olmayışı insanları onun etrafına topluyor. Evi de sofrası da herkese açık. İlk defa gördüğü birine bile yıllardır tanışıyormuş gibi samimi davranır. Eli açıktır, sürekli dağıtır, o verdikçe de elindeki bereketlenir.

Varlığıyla insanlara hizmet eder. Hep hayıflanır, “şuraya gidemedim”, “şu işin de ucundan tutamadım” diye… Bir ortama girdiğinde oradaki varlığını hissettirir. İnsanları anlamaya hep hazırdır. Akılcı yaklaşımları, ortamı sakinleştirmesi, dostluğu onu bir anda merkez haline getirir; herkes istifade etmeye çalışır.

Çocuğu yok ama herkese bir anne merhametiyle yaklaşması oldukça şaşırtıcı… Ahmet Kabaklı Hocanın yanında uzun yıllar kalmış ve çok geniş bir çevreye de sahip; oradan gelen sosyal bir yaşantısı var. Belkıs Abla tembel olduğunu söyler ama bence dağınık yaşadığından, herkesi hayatına dâhil etmesinden dolayı çok yoğun. Necip Fazıl Kısakürek’ten tutun da birçok ismi tanımış biri. Keşke tüm bunları yazsa, o dönemin tecrübelerini aktarsa…

İbrahimhakkı isminin de beraberinde getirdiği bir ışık var. En belirgin özelliği tevazuu… Hacca gidip geldiğinde çok güzeldi, güzellikler donanarak gelmişti. Hac, onda hazır bulunan ufku daha da genişletmişti. Herkes onun kendisiyle getirdiği güzellikten istifade etmek istiyordu. Bu durumsa onu çok utandırmıştı. Mahcup olmuştu.

Füsun Dere (Tuba Hanımın kızı):

Dünya tatlısı, çok iyi bir insan. Herkesin onun başının üstünde yeri var. Misafirperver… İçi çok genç. Çocuklarla oynarken bile mutlu oluyor. Bana hep bilyelerini veriyor. O an elinde ne varsa onu hep başkalarına veriyor.

Yıldız Ramazanoğlu (Yazar):

1990'da Ankara'dan İstanbul'a göç ettiğimizde hiç kimseyi tanımıyordum. Belkıs Hanımla tanıştığımda, bu şehrin ruhuna en çok yakışan kimselerden biriyle karşı karşıya olduğumu  hissetmiştim. Bu hissiyat, yıllar geçtikçe daha da derinleşti. Saba melikesi gibi zeki ve barışçıl bir dili vardı. Bu, iddialı, yarışmacı, hırslı, kendini yiyip bitiren tuhaf insanlarla dolu şehirde, kaybettiğimiz aşk dolu kelimelerden oluşan bambaşka bir yoldan gidiyor. Hem de tek başına. Ölüme inanıyor ve ölme ilminden anlıyor. Onu, allame olmadan da âlim gibi etkin kılan, faniliği içine sindirmiş olması. Gözlerindeki insanın doğrudan kalbine işleyen parlaklık 'ya baki entel baki' hüznünün parlaklığı.

Gülcan Tezcan (Gazeteci-Yazar):

Sevdiklerimizi anlatmak zordur. Çünkü çoğu zaman duyduğumuz muhabbeti ifade etmekte aciz kalırız. Hele de söz konusu olan bir gönül ehliyse onu tarifte eksik kalmaktan korkarız. Belkıs Abla benim için böylesi ‘kıymetli’lerden...

“Bu çağın mümini nasıl olmalı?” sorusuna cevaben örnek gösterebileceğim birkaç insandan biridir. Bu, hem genlerinde taşıdığı o soylu miras, hem de hal diliyle bize yansıyan güzelliğinden dolayı böyledir.

Sözü, sohbeti ve hikmetli bakışıyla hayatın sığ koşturmacası içinde neleri gözden kaçırdığımıza işaret eder. Malayani işler peşinde koşmak yerine anlamlı şeyler yapmayı salık verir. “Bırakın kim ne demiş, ne söylemişi… Siz iyi, doğru ve güzel olanı yapın.” der hep. İyiliği çoğaltmanın erdemine inanır. Etrafımızda olup bitenle meşgul olmak yerine önce kendimize dönüp bakmamız gerektiğini, önce kendi iç dünyamızı daha münbit hale getirmenin gayreti içinde olmamızı tembihler.

Hâsılı Belkıs İbrahimhakkıoğlu; abladır, şefkat doludur, ilgilidir, muhabbet ehlidir. Gönlümüz daraldığında ‘Ah bir dua etse’ dediğimizdir.

Ayşe Yivlik Neftçi:

Belkıs Ablayla aile dostuyuz. Babam Ahmet Sadık Yivlik ile Belkıs Ablanın babası yakın dostlardı. Bizim de o zamandan bugüne şükür aksamadan sürdü dostluğumuz. Kendimi o kadar şanslı hissediyorum ki. Allah Belkıs Ablayı başımızdan eksik etmesin, çünkü o bizi bir arada tutuyor. Nasıl olduğunun tarifini veremem ama bizi ayakta tutuyor.

Mesela babamın vefatından sonra öyle bir yazı yazdı ki, hâlâ çıkarıp çıkarıp okuyorum o yazıyı. İnanın kendi adıma utanıyorum, bunca yıldır yaşadığım babamı tanıyamamışım diye. Sanki babamla anlaşma yapmışlar da babam onu bizim başımızda bırakmıştır. Doğru bir ifade değil belki ama Belkıs Abla demirbaştır. Olmazsa olmaz… İnsanlarla çok ilgili, arıyorsunuz derdinizi anlatıyorsunuz. Bir gün de “yahu ben sizi niye dinliyorum” demiyor. Sizi anladığını biliyorsunuz. Her zaman bir çözüm var ucunda.

Çocuklarımla saatlerce telefonda konuşur ve olgun insanlarmışcasına sorunlarını dinler, çözümler sunar; onlara abla değil, arkadaş olur. Küçük küçük not defterleri hediye eder, yazıya teşvik eder. Bambaşka bir dili var çocuklarla arasında. Tekrar ediyorum, Allah onu başımızdan eksik etmesin. Şunu söylüyorum hep, Belkıs Abla bizim için kendine iyi bak! Çünkü o, boşlukları dolduran bir isim; ona bir şey olursa birçok insanın boşluğu çok derin olacak. Çok büyük bir açığı kapatıyor hayatımızda ve bunun farkında değil.

Pınar Ulaş sordu

YORUM EKLE
YORUMLAR
Tahsin Yılmaz
Tahsin Yılmaz - 13 yıl Önce

Biliyorsunuz, Türk Edebiyatı Vakfı'nın kadim istidadı Çarşamba Sohbetleri'ni Belkıs Hanım hazırlar ve takdim eder. Hemşehrim Mustafa Merter'in sohbetine katıldığım bir akşam, Belkıs Hanım'a sordum: "bilgi toplumu" konulu bir sohbet var mı ajandanızda?
Kısa bir müzakereden sonra, "bana isim veriniz" dedi. Şahane olur diyeceğim bir isim Nabi Avcı'yı ve acizane bendenizi söyleyebilirim dedim. Orta yolu dolduran bir kalabalık yok diye ekledim. Birkaç ay sonra beni bu işe memur etti. Büyük cesaret.