Anadolu Türkçesinde “Tuvalet”e verilen diğer adlar

Peki, üstüne bu kadar vaazlar verilen, hatta adabı üzerine kitaplar yazılan ve bir zorunluluk olan tuvaletin ifade olarak kendisi, yani tuvalet sözcüğü dilimize nereden girmiştir, tuvalet yerine kullanan diğer sözcükler nelerdir? Müslüm Işıklar yazdı.

Anadolu Türkçesinde “Tuvalet”e verilen diğer adlar

Evlerde özel veya umuma açık tuvaletler; Mezopotamya, Hint, Miken (Girit), Mısır kültürlerinde eski dönemlerden beri kullanılırdı. Hatta bu uygarlıklarda kanalizasyon yapıları da söz konusudur. Antik Yunan üzerinden geçen bu kültürü, Roma İmparatorluğu daha ileri boyuta taşıdı. Ülkemizde Yunan ve Roma dönemlerinden kalma, kanalizasyon yapılarının varlığına bugün dahi şahit oluyoruz. Tuvalet, sadece zorunlu ihtiyaç olmaktan çıkmış, günümüzde olduğu gibi geçmişte de ticari bir sektöre dönüşmüştür. Öyle ki insan dışkısının kumaş parlatmakta kullanılmasından dolayı, Roma İmparatorlarından Vespasianus devrinde (İktidarı M.S. 69-79) ihale yapılmış ve ihaleyi alanlar, kapı kapı dolaşarak amforalarla (çift kulplu testi) dışkı dahi toplamışlardır.[1]

Canlının temel ihtiyaçlarının başında beslenme gelir. Bu, hayatın ve soyun devamı için zorunludur. Beslenmenin zorunluluğu, boşaltımı da zorunlu kılar. Bahse konu gerekliliklerden dolayı tuvaletler, eski dönemlerden beri temel ihtiyaç yerleri olagelmiştir. Her ne kadar kişisel bir ihtiyaç olsa da bazı uygarlıklardaki mahremiyet duygusunun farklı olmasından dolayı toplumsallık da ifade eder. Örneğin umuma açık tuvaletlerin en bariz örneklerinden biri, İzmir Selçuk’taki Efes’te bulunan toplu tuvaletlerdir.

Kültürümüzde ise tuvalet ihtiyacını giderme bireyseldir. Gerçi artık diğer kültürlerin de çoğunda benzer durum oluşmuştur. Ancak İslamiyet’in de getirdiği etkiyle en temel temizlik noktalarımızın başında tuvalet gelir. İhtiyacı giderirken ve giderdikten sonra en fazla hassas olduğumuz husus, temizliktir. Bu hem tuvaletin hem de şahsın kendisi için söz konusu olan bir durumdur. Tuvalet hususunda hassas olan Müslümanlık, erkeklere de küçük abdestlerini sıçratmamaları konusunda kurallar belirlemiş, her ne kadar ayakta erkekler açısından daha kolay olsa da oturarak hacet gidermeyi önermiştir. Söz konusu öneri, diğer kültürlerin çoğunda uygulanmıyor.

Peki, üstüne bu kadar vaazlar verilen, hatta adabı üzerine kitaplar yazılan ve bir zorunluluk olan tuvaletin ifade olarak kendisi, yani tuvalet sözcüğü dilimize nereden girmiştir, tuvalet yerine kullanan diğer sözcükler nelerdir?

Tuvalet Ne Demek?

Dilimizde, def-i hacetin giderildiği yer anlamında en yaygın olarak kullanılan tuvalet (toilette) sözcüğü, kadın giyimi ve makyaj odası anlamlarına gelir. Ki bu anlam, özellikle kadın lisanında halen kullanılıyor; elbise anlamında da bakım odası veya mekânı anlamında da bilhassa kadınlarca sık zikrediliyor.

Sözcüğün kullanıma girmesinin nedeni, muhtemelen hacet ihtiyacını doğrudan söylemekten kaçma niyetli, utanmadan kaynaklı bir yaklaşımdır. Def-i hacet lisanında, sözcüğün kullanımı yaygınlaştıkça ihtiyacı doğrudan ifade etmeyen başka bir sözcük kullanılabiliyor. Keza günümüzde tuvalet kullanımı çok sık olduğundan bazıları, bu kelimeyi tedavülden kaldırarak lavabo sözcüğünü kullanmaya başlamıştır. Lavabo da yine Fransızca üzerinden dilimize giren, birinci tekil şahsın gelecek zaman kipi anlamını veren bir sözcük olup ‘yıkayacağım’ manasına gelir.

Kenef, Helâ, 100 Numara, Ayak Yolu, WC, Memişhane…

Tuvaletten önce dilimizde aynı manayı ifade eden birçok kelime kullanılmıştır. Ki yer yer, bu ifadelere halen rastlanılıyor. Bunlardan biri keneftir. Kenef, dilimize Arapça üzerinden giren, sığınılacak yer manasında bir kelimedir. Kelimeye, Arapçadan önce İbranice (kanap) ve Aramicede de (kanpa)[2] rastlanıyor. Zaten her üç dil de Sami dil grubu üyesidir. Tıpkı lavabo ve tuvalet gibi zamanında nazik bir ifade olarak kullanılmış, zamanla yeni nesillerce de kaba bulunup terk edilme aşamasına gelmiştir.

Helâ da Arapça yalnızlık anlamına gelen halâ’ya dayanır. İnsanın yalnız kaldığı yer anlamına vurgu yapmak ve kibarlık olması açısından kullanılmıştır. Bu da terk edilmeye yüz tutan tabirlerden biridir.

100 numara da Fransızca üzerinden dilimize geçmiş, hatta yanlış çeviri ile dâhil olmuştur. Fransızcada numarasız, yani 00 (iki tane sıfır) anlamındaki sans numero, sıfırların önüne 1 rakamı konarak dilimize çevrilmiş, böylece 100 numara da lisanımıza pelesenk olan tanımlardan biri olmuştur. [3]

Ayakyolu da ihtiyacımızı ifade eden bir başka kelimedir. Eskiden tuvaletler, evlerin içinde değildi. Ki halen köylere giden yurttaşlarımız, bu tarz evlere rastlayabilir. Geçmişte böyle bir evde yaşamış biri olarak gerçekten de tuvaletin ayakyolunda, yani gidiş yolunun üzerinde olduğunu teyit edebilirim.

Günümüzde tuvalet ve lavabodan sonra en sık kullanılanlardan biri de WC’dir (Okunuşu vece). WC’nin açılımı İngilizce’de Water Closet olup water, su; closet ise dolap manasına gelir. Helâ, kenef gibi Arapça kökenli sözcüklerden tuvalet, lavabo, WC gibi Batı kökenli sözcüklere geçişimiz, aynı zamanda kültürel kıblemizin değiştiğinin kanıtlarından biridir. Bunun dışında Türkçe kökenli olan ayakyolunu terk edişimiz de malumdur.

Olaya sempatik bir hava katmak isteyenlerin memişhane demeleri de eski bir ifade olarak tozlu raflardaki yerini almıştır. Bunun dışında bilhassa def-i hacet sonrası abdest alınan şadırvan veya çeşmelerinden dolayı kültürümüzde tuvalete, abdesthane de denir. Daha çok köylerde umuma açık tuvaletlerin içinden veya yakınından geçen arklardan dolayı suyolu da başka ifadelerden biri olarak karşımıza çıkar.

Son olarak ise eskilerde dahi nadiren kullanılan kademhaneden bahsedelim. Anlamlarından biri Arapçada ayak olan kadem ile Farsça ev anlamındaki hanenin birleşiminden oluşan kademhane, ayakevi veya ayak yeri gibi bir manaya sahipti.

Gündelik hayatımızdaki sıhhatli günlerimizde çok farkında olmasak da sağlıklı bir şekilde def-i hacet ihtiyacını giderebilmenin ne büyük nimet olduğundan bahsetmeye lüzum yok. Bu kadar önemli bir ihtiyacın birçok geniş ifadelere sahip olması da kültürümüzün geniş kapsamlılığına delalettir.

Her türlü ihtiyacınızı sağlık içerisinde gidermeniz temennisiyle…

KÖKEN BİLİM/ETİMOLOJİ SATIRLARI

Bu yazıda bahsi geçen bazı sözcüklerin kökenleri şu şekildedir:

Abdest: Dilimize yaklaşık 1000 sene önce girmiş, artık adeta eki ve köküyle bizden olan bir kelimeye dönüşmüştür. Anadolu Türkçesi’nde kullandığımız bazı temel dini kelimeler (oruç, peygamber, namaz, vs.) gibi abdest de Farsça kökenlidir. İki ayrı ismin birleşiminden oluşan abdest, el suyu demektir. Farsça’da ab, su; dest ise el anlamına gelir. Elle tutulan miktarı ifade eden d(t)este, el kabı manasındaki testi gibi sözcükler de aynı köktendir.

Şadırvan: Günümüzde, daha çok abdest alınan, üstü kubbeli yapıları ifade etse de temel anlamı ‘huzur içinde gür bir şekilde akan’ manasındadır. Farsça ’da ki şad; mutlu, huzurlu, neşeli, şen ve gür gibi manalarda kullanılır. Dilimizde bu sözcüğü en çok, ‘ruhu şad olsun’ duasında duyarız. Revan ise akışta olan, süre giden demektir.

Def-i Hacet: Arapça kökenli biri fiil, diğeri isim olan iki sözcüğün meydana getirdiği bir tamlamadır. Def, tepme, geri kovma anlamlarına gelir. Hacet ise gereklilik ifade eden ihtiyaç manasındadır. Ki zaten ihtiyaç ile muhtaç da hacet ile soydaştır. Def-i hacet, tuvalet ihtiyacını karşılama anlamında kullanılır.

Müslüm Işıklar

 

[1] Emiroğlu, Kudret, Gündelik Hayatımızın Tarihi, Türkiye İş Bankası Yay., s. 188 (10. Basım), İstanbul, 2017.

[2] Nişanyan Sözlük, kenef başlığı.

[3] A.g.e., s. 190.

YORUM EKLE