İtikaf 3. Gün - Saat 15.30: Öğle namazı sonrası Sır Hocam ile başladığımız muhabbet yeni bitti. İtikaf günlerimizin öğle programında öğle namazı sonrası hücrede hocam ile Ruhul Beyan Tefsiri okuyoruz. Benim daha önce okuyup belirlediğim yerler üzerinden dersimizi yapıyoruz, kadim medrese usulünde olduğu gibi. Bir kitap ve hoca, talebe ikisini de okuyarak ders sürecini tamamlar. Hoca oradaki bir noktadan çıkar, talebeye fezayı dolaştırır. Rabbimizin ayetleri de ayarlanmış gibi önümüzü aydınlatıyor. Bilmediklerinizi öğretirim ayeti aklıma geldi. Rabbimiz ilme ve rızka kefil, sadece yola çıkmak gerekiyor. Ruhul Beyan Tefsiri tefekkür etmemize vesile oluyor; konular açıldıkça açılıyor, derin sulara dalıyoruz ve zenginleşiyor muhabbet. Mesela Hocamın eğitim danışmanlığını yaptığı kız Kuran kursları üzerine konuştuk. Hocam yaptıklarını ve planlananları anlattı, müthiş bir proje; kursun yüzme havuzu, meyve bahçeleri, spor alanları... aklınıza gelen tüm aktiviteler programda mevcut. Birlikte daha ne yapabiliriz’i konuştuk. Kızlarımız hem hafız oluyor hem de aldıkları eğitimlerle hayata hazırlanıyor. Bu konuyu ayrıca yazacağım. Şimdiden farklı illerde bu projeyi örnek alan uygulamalar oluşmuş. Elhamdulillah. İtikaf böylece amacına ulaşmış oluyor; tefekkür, tezekkür, tevekkül ve taat! Elhamdülillah. Bize düşen bu berrak kaynaklardan kana kana içerek neslin terbiyesine katkı sağlayacak bir kaç söz söylemek…

Hayırlı nesil istiyorsak: Çocuklarımızın değerlerimize muhabbet duymasını sağlayacağız, onları hayra teşvik edeceğiz. Onların iyiliği için tatlı bir zorlama olacak ve hayatlarının bereketli olması için sınırlar koyacağız. Temeli bir önceki yazımızda özet olarak bu şekilde atmıştık. Şimdi hangi hayırlı nesil sorusunun peşine düşelim. Gençlerin eğitimi üzerine tefekkür ettiğimiz bir başka yazımız da "Anzer balı değerinde adam yetiştirmek." başlığını taşıyordu.

Kur'ân nesli bir gençlik istiyoruz

Herkes kendince hayırlı nesil istiyor ve hayır/iyilik kavramının kendi bakış açısına göre bir anlamı var. Görüldüğü gibi önce iyilik kavramını tartışmaya açmamız gerekiyor. Birilerine göre sınavlarda birinci olan, iyi test çözen genç en hayırlı nesildir; kimine göre ise sokakta tuttuğunu koparan genç tam aranan nesil olabilir. Demek ki kültüre, çevreye, inanca, kişiye göre hayır/iyilik/doğru kavramı değişebiliyor.

"İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, o kimsenin yaptığıdır ki Allah'a, ahiret gününe,  meleklere, kitaba ve bütün peygamberlere iman eder, akrabalara, öksüzlere, biçarelere, yolda kalmışa, dilenenlere ve esirleri kurtarmaya sevdiği maldan harcar, namazı kılar, zekatı verir. Anlaşma yaptığı zaman sözlerini yerine getirir. Sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabreder. İşte sadık olanlar da bunlardır, takva sahipleri de bunlardır. (Bakara - 177)

Bizim referansımız Kur'an-ı Kerîm.  Kur'ân nesli bir gençlik istiyoruz. İkinci ayrımda tam bu noktada başlıyor. Kuran neslinden anlaşılan da farklılıklar gösteriyor ki bu durumu normal karşılamalıyız. Demek ki burada da hakikate yaklaşma oranımız farklı derecelerde. Hafız, tefsir âlimi, hadis âlimi olma yolundaki talebeler mi sadece Kuran neslidir? Kuran nesli olabilmek için ille belli bir mesleğimiz mi olmalı? Yani ben çiftçi çocuğu, bir teknik lise mezunu olarak Kur'ân nesli olamaz mıyım? Hem esnaf hem de Kur'an nesli olunmaz mı? İlle de belli okula gitmiş olmak mı Kur'ân nesli olmayı sağlar? Bu din hayata nizam veren kainatı kuşatan bir öğreti ise hayatın her alanında nesil yetiştirme derdimizin olmasından daha doğal bir şey olamaz. Üstünlük sadece takvadadır; ne okulda, ne ırkta, ne mezhepte, ne de meslekte bir keramet var. "Ey insanlar, biz sizi bir erkekle, bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışasınız diye millet millet, kabile kabile yaptık. Haberiniz olsun ki, Allah katında şerefliniz, takvaca en ileride olanınızdır. Şüphesiz ki Allah, her şeyi bilendir, her şeyden haberdardır." (Hucurat 13)

Belki de hangi nesil sorusundan daha da önemli olan, bizim tam olarak hayal ettiğimiz nesil Rabbimizin istediği midir? Tasarladığımız eğitim sürecinden böyle bir nesil çıkar mı? Batı bakış açısıyla yetişmiş bir neslin arasında derece farkları olmasının hakkı görme noktasında faydası var mı? Adam üç yüz altmış derece Müslüman bakış açısıyla hayatı görebilmeli ve bu üç yüz altmış derece ile tamamlanan çap sürekli büyümelidir.

Kendi zamanımızın adamını yetiştirmeye çalışıyoruz

Kur'ân nesli istiyorum, peki böyle bir neslin yetişmesi için yeterli mücadeleyi veriyor muyuz? Kendi çocuğumuzun ve ümmetin çocuklarının Kur'ân nesli olması için çabamız ve çapımız nedir? Evet bu cümle güzel oldu; çaba ve çap! Bence bu iki kelime nesli eğitmek konusundaki sınırlarımızı ve sınırlılıklarımızı tanımlıyor. Ya çaba yeterli değil ya da çap küçük kalıyor ki yapılanları takdir etmekle beraber çağın aklı selim olarak liderliğini yapacak genci veya böyle bir yiğit adam yetiştirme modellerimizde eksiklikler olduğu basiret sahiblerinin gördüğü bir durumdur.

Nesil değişiyor ve eski nesiller bu değişime ayak uydurmakta zorlanıyor.  Kendi zamanımızın adamını yetiştirmeye çalışıyoruz. O derenin altından çok sular geçti. Oysa bize gelecek için nesli hazırlamamız öğütlendi. Bulunduğun zamanın bir adım ötesini düşünmen gerekirken biz zamanın bile bir adım gerisindeyiz.

Bin dörtyüz yıllık ulu çınar her bahar genç filizler veriyor. Filizler köke ve gövdeye; kök ve gövde de o filizlere muhtaç! Birlikte uyum sağlayıp çalışmazlarsa ağaç ömrünü sürdürmekte zorlanır. Tefekkür sahipleri için bu örnekte birçok sır saklı.

Çaba amel, çap tefekkür gerektirir; kısaca çalışacağım ve tefekkür edeceğim kendimin, çocuklarımın ve ümmetin çocuklarının yetişmesi için. Bu mücadelede hep birlikte elimizi taşın altına koyacağız; kimi fikir üretecek kimi ekonomik destek verecek kimi uygulayacak. Şükür bu alanda çok güzel çalışmalar var. Geleceğimiz için dertlenen, emek harcayan herkesten Rabbimiz razı olsun, yollarını ve basiretlerini açsın. Rabbimiz çalışmalarımızda çıtayı yükseltmeyi ve çapı genişletmeliyi nasip eylesin. Amin.

Cihad Meriç yazdı