Bütün hayrat ve hasenatın sevabı farklı farklıdır. Ancak oruç müstesnadır ki onun sevabını ancak Hakk kendine izafet etmiş ve mükafatını taahhüt eylemiş, bir hadis-i kudsîde: “Oruç benim içindir, onun mükafatını ben vereceğim.” buyurmuştur.
Şeriatte oruç, fecrin zuhurundan güneşin batmasına kadar muayyen bir niyete makrun olarak yemekten, içmekten ve cima etmekten imsak eylemektir. Hakikatte bütün masivadan sakınmaktır. Muhakkıklara göre her uzvun hususi bir orucu vardır. Mesela cesedin orucu; yemekten içmekten, kalbin orucu; hevâ, heves ve günahlardan çekinmek, ruhun orucu; bütün mükevvenata iltifat etmemek, sırrın orucu; daima müşahede bahrinde müstağrak olmaktır.
Gösteriş olarak oruç tutanın iftarı, güneş battıktan sonra; manevi oruç tutanın iftarı ise Allah'a mülaki olduktan sonradır ki hadiste, “Onu görüp oruç tutun ve onu görüp iftar edin” buyurulmuştur.
Müslümanlık davasının bir şahididir oruç tutmak
Orucun açlığına sabret ve onu tutmakta ısrar ederek Allah'ın vereceği manevi rızka daima muntazır ol. Hakk'ın o manevi ekmeği ve sofrası oruç tutanlara mahsustur, yoksa at sineği için yemekle sac ayağı müsavidir. O nereye olsa konar. Eğer ekmek orucunu bozdu ise, bir çıkıkçının eline eteğine sarıl da yüksel. Burada çıkıkçıdan maksad, mürşid-i kamildir.
Bu namaz, oruç, hac ve cihad itikadı ispat için şahid göstermektir. Müslümanım demek bir davadır. Her davanın doğruluğunu ispat için de şahitler, vesikalar lazımdır. İşte namaz kılmak, oruç tutmak, hacca gitmek ve Allah için cihad etmek de Müslümanlık davasının birer şahididir.
Oruç hal diliyle der ki, helalden ittika eden kimsenin harama ittisali ve bulaşması olmaz. Yani helal olan yemek içmek gibi şeyleri terk edip de oruç tutan kimse haram bir fiili irtikab edemez.
“Eğer bir kimse amelini yankesicilik yani mürailikle işlerse onun söz ve fiilinden ibaret olan iki şahidi, adl-i ilahi mahkemesinde yalancı çıkar ve şehadetleri reddedilir.” Hazreti Mevlânâ bu beyit ile amellerde ihlasın lüzumunu anlatmak istiyor. Mesela halka gösteriş olmak üzere oruç tuttuğu halde “Allah rızası için orucum” diyen mürainin kavl ü fiili birbirine uymadığı için mahkeme-i kübrada yalancı şahitler gibi merdud olacağını anlatıyor.
Ramazan ayında kedi de oruç tutar ve fare, yahut kuş gibi hayvanları avlamak için kendini uyumuş gösterir. Ev kedilerine ekseriya sofra başında yiyecek verilir. Ramazan ayında ise Müslüman evlerinde gündüzün sofra kurulmadığı için kediye yiyecek verilmediği de olur. Aç kalan kedi bizzarure oruç tutar. Hariçten nafaka tedariki için bir köşede kıvrılıp uyumuş gibi yatar. Onu uyur zanneden bir fare yahut bir kuş, ihtiyatsızlıkla yanına yaklaşacak olursa fırlayıp yakalar. İşte halka sofuluk gösterişi yapmak için oruç tutan kimsenin hali, yiyecek bulamadığı için aç duran kedinin hali gibidir.
Bir mürai şu çarpık hareketinden yüzlerce kavmi sui zanna düşürür ve hakikaten cömert ve saim olanları da bednam eder. Mürai birinin riyakarlığı anlaşılınca ona bakanlar, hakiki ve halis, sahî ve sâim olanları da onun gibi ehl-i riya addederek haklarında sui zanda bulunurlar. Bundan dolayı eski dervişler, 'taşlayan bizdendir, taşlatan bizden değildir' derler. Tarikat aleyhinde söz söyleyenleri hoş gördükleri halde, münasebetsiz hareketleriyle söz söyleten derviş kıyafetli herifleri kabul etmezlerdi.
Halisane tutulan orucun mükafatı
Senin nefsin tatlı şeylerin ve üzüm, yahut hurma suyunun sarhoşu oldukça, ruhunun gayb salkımını göremeyeceğini bil. Mideni bu saman ve arpa itiyâdından vazgeçir de fesleğen ve gül yemeğe başla. Saman ve arpa yiyen kurban olur. Allah'ın nuru ile gıdalanan da aynı Kur'an olur. Dünya yemekleri, uhrevî ve ilahi nimetlere nispetle arpa ve saman gibi kalır. Onları burada yemeyecek olursan, o ilahi nimetlere nail olursun. Arpa, saman yemek, koyun, sığır gibi hayvanlar derekesine düşmektir. Onlar ise kurban edilir, yahut eti için kesilir. Halisane tutulan orucun mükafatı olmak üzere verilecek nur-i ilahi sayesinde de oruçlu Kur'ân'ın aynısı olur.
Öküze ve eşeğe şekerin ne faydası olur. Her canın ayrı bir gıdası vardır. Eğer o gıda o mahluka tâbi değil de arızî ise ona nasihat vermek, onu terbiye etmek olur. İnsanın asıl gıdası nur-i ilahidir. Bundan dolayı hayvan gıdası ona layık değildir. Lakin gönül burada bir illete müptela ve tabiat âleminde yaşamaya mecbur olduğu için gece gündüz bu su ve çamur mahsülünden yemektedir.
Yüzü sararmış, ayağı titremekte ve kalbi çarpmakta olan bu insan için 'vessemai zaatil hubuk' gıdası nerede? Zariyat suresinde buyurulmuştur ki 'vessemai zatik hubuk' yani 'metin ve müstahkem, yahut yıldızlarla müzeyyen olan veyahut seyyarelerin medarı olmak üzere yolları bulunan gökyüzü hakkı için; ey Mekke müşrikleri, siz Hazreti Muhammed aleyhi's-selam hakkında muhtelif sözler söylüyor, ona sahir, şair, kâhin ve mecnun diyorsunuz. Yine o surede haber verilmiştir ki sizin rızkınız, ona sebep olan yağmur, yahut kısmetleriniz yazılı bulunan levh-i mahfuzdadır.
O semadaki manevi nimetler ilahi bir devletin havass-ı ricali demek olan evliyaullahın gıdasıdır ki onu yemek, boğaz ve alet vasıtası olmaksızındır. Rasulullah Efendimiz bir defa savm-ı visal, yani iftar etmeksizin üst üste bir kaç gün oruç tutmuştu. Bunu haber alan bazı ashab da öyle yapmak istediler. Peygamber Efendimiz hazretleri de men etti ve “Siz benim gibi değilsiniz. Ben Rabbimin nezdinde gecelerim. Bana yemek yedirir ve su içirir.” buyurdu. İşte Hazreti Mevlânâ'nın 'gaza-yı sema' tabiriyle diğer manevi nimetler Hazreti Peygamber'in bu yemesi ve içmesi cümlesindendir.
Aşk ve rikkat helal lokmadan hasıl olur
Bir iki gün bu dünyadaki içmeyi bırakacak olursan, ağzını ebediyyet şarabına daldırırsın. Bu yiyintileri azar azar terk et. Zira bunlar hür bir insanın değil, eşeğin gıdasıdır. Onları terk et ki asıl olan gıdaya kabiliyet peyda edesin ve nurani lokmalar yiyesin. O nur taamından bir defacık yiyecek olursan, tandırda pişmiş ekmeğin üstüne toprak dökersin. Nuru ve kemali artıran lokma, helal kazançtan elde edilendir.
İlim ve hikmet helal lokmadan doğar, aşk ve rikkat helal lokmadan hasıl olur. Ağza alınan helal lokmadan ekâbire hizmet ve öbür âleme hicret meyli doğar. Eğer sen ekmek anbarı olan mideni boş bırakırsan, orasını azim kıymetli incilerle yani maarif-i ilahiyye ile doldurmuş olursun. Can çocuğunu şeytan sütünden, yani yiyip içmeden kes, ondan sonra da o canı meleklerle ortak kıl.
Ey himmeti zayıf ve parmağı kısa olan, bu yiyip içmen yetişir. Ne vakte kadar canının hayatı ekmekle olacaktır. Daneyi yani buğday ekmeğini yeme ve cesede bu kadar yama vurma. “Yiyin için” ayetini okuduğun gibi devamını da oku. Fukahânın çoğu “Günde iki defa yemek yemek israftır” demiştir. Ayetin devamını, yani 'israf etmeyin' buyruğunu da oku ki daneyi yiyip tuzağa düşmeyesin. İlim ve kanaat bunu icab eder. Bizim hayatımız sütten kesilmeye bağlıdır. Azar azar cehd ederek sen de yemekten kesil. Söz burada tamam oldu.
Ahmed Sadreddin alıntıladı