Ya Resulullah! Seni seviyorum...

"Adına yemin edilen asır, yani zaman, âşık ile maşukun arasında gitgide uzayan bir yol. Bir ip arıyorum, bir can simidi. Bir fener, bir gölgelik. Bir nefes, bir sancak. Bir tanıdığın yüzü, bir dost sözü. Sen’den uzaklaştıkça sevgili, dünyanın çivisi çıktı. Sen hep yakındın biz uzaklaştık. Senden uzaklaştıkça birbirimizden uzaklaştık." Hatice Hilal Gülenay yazdı.

Ya Resulullah! Seni seviyorum...

“Ey müstemi’! Şu acîbkâinât-ı azîme, bir insanın cüz’îmâhiyetinden halk olunmasını istib’âd etme. Bir nevi’ âlem gibi olan muazzam çam ağacını, buğday tanesi kadar bir çekirdekten halk eden Kadîr-i Zülcelâl, şu kâinatı Nûr-u Muhammedî’den (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) nasıl halk etmesin veya edemesin?”

“Elbette o Zât-ı Muhammed-i Arabî Aleyhissalatu Vesselam, dua neticesi olarak öyle bir makam ve mertebededir ki bütün ukūl toplansa bir akıl olsalar, o makamın hakikatini tamamıyla ihata edemezler. İşte ey Müslüman! Senin rûz-u mahşerde böyle bir şefîin var. Bu şefîin şefâatini kendine celb etmek için, sünnetine ittiba et!”

Dehşetengiz bir ışık cümbüşünün, kocaman bir karmaşanın ortasındayım. Geliyor ve geçiyor renkler yüzümden. Gözlerim kamaşıyor, arkama bakamıyorum. Bir de keşmekeşli denizin kıyısında, dalgaların bizzat içindeyim. Geliyor ve gidiyor sular bacaklarımdan ayaklarıma. Nereye gittiğimi takip edemeden sürükleniyorum.

Biriktirdiğim güller cebimden boşalıyor. Bir göç başlatıyor sürü hâlinde kuşlar dışımdan içime doğru ve dışımdan içime yağmur bulutları, füzeler, gök kuşakları, uzun menzil uçakları süzülüyor. Ben uzun ince bir yolda yürürken oluyor bütün bunlar. Cebime ve heybeme daha fazla güvenemezken yol mu sallanıyor yoksa ben mi titriyorum bazen?

Ay geceden haber veriyor. Gece bitişten. Bitiş ise başlangıçtan. Ben yüreğimde geceler taşıyorum. Kimisine bazen güneş doğuyor. Batanları ben de sevmem ama kimisinin ayı dahi kaybolup gidiyor.

Kışa rastlıyorum yolda. Yaz ve kış fırtınaları beni buluyor. Her mevsimin ancak sonuna yetişiyorum. Her yeni mevsimle üşüyor ve ölüyorum.

Çağın eti kemiğinden sıyrılıyor. Gece sıyrılıyor gündüzün koynundan ve olanca karanlığıyla açılıyor. Her göz titrek, her gözün aradığı bir ışık… Ya gece büyüyecek ve yutacak ardında kalanı. Ya da bir ışık tufanı kopacak gecenin ardından.

Adına yemin edilen asır, yani zaman, âşık ile maşukun arasında gitgide uzayan bir yol. Bir ip arıyorum, bir can simidi. Bir fener, bir gölgelik. Bir nefes, bir sancak. Bir tanıdığın yüzü, bir dost sözü. Sen’den uzaklaştıkça sevgili, dünyanın çivisi çıktı. Sen hep yakındın biz uzaklaştık. Senden uzaklaştıkça birbirimizden uzaklaştık.

Her şeyden önce nuru vardı. Beni de bir karanlık uçurum boşluğunda yakaladı onun aydınlığı. Sesler gürültüye dönmüş ve dört bir yanım şuh kahkahalar iken huzurlu bir sessizliği yakaladım içimde. O kahkaha atmazdı, güldüğünde inci dişleri gözükürdü bazen. Ya hayır konuşur ya susardı. Çağın çağıltıları, şiddetli akan oyun ve bozuntuları bedenimi köşeden köşeye çekiştirirken sebat buldum yolunu bulmakla. O emredildiği gibi dosdoğru idi her an ve zaman. Ben kendimle, içimle ve dışımla tanışmaya ve savaşmadan alışmaya çalışırken şefkati sardı beni ta bin dört yüz yıl öteden. Beni sayıklıyordu henüz doğduğunda. Benim için ağlıyordu bir gece seccadesi başında. Yüzyıllar geçirmiş gibi yaşlı ve yorgun hissediyordum bugün kendimi. Onun bir hüzün yılı yetti şükrümü hatırlamaya.

Ya Resulullah! Sen ile ben kendimi tanıyorum. Etrafımı saran sarmaşıkları, yaprakları bir kenara itip gün ışığına bakıyorum. Ya Resulullah! Senin sayende iliklerime şükür doluyor. Senin uzattığın ip beni çepeçevre sarıyor. Senin asr-ı saadette bana verdiğin muhabbet, fesad-ı ümmet zamanında gönlümü yeşertiyor. Ayaklarıma sebat, yoluma rehber oluyor. Yüzümü karmaşık ışıkların boğuşumundan kurtarıp gün ışığına dönüyorum yine. Fırtınalı denizin içinde sağlam bir gemi buluyorum kendime.

Ya Resulullah! Seni seviyorum kadrince sevmekten aciz bir yürek, sevgine layık olamayan bir ben ile. Elimde bir avuç takip ettiklerim var yolunu. Yüzler, binler adımım olsa yolunda atmak isterim. Benim cüz’i amelime mukabil, küllî olan ümidime tutunuyorum. Ya Resulullah! Şefkatine sığınıyor ve şefaatini arzuluyorum.

Hatice Hilal Gülenay

Hüma dergisi, Sayı: 22

YORUM EKLE