Evvelden sadece Mustafa Kemal Atatürk’ün heykelleri vardı sadece. Bu iş öylesine abartılmıştı ki Âşık Veysel’in heykelini gören bir vatandaşımız dalgınlıkla “Atatürk’ün saz çaldığını bilmezdim” demişti.
Daha sonra “yöresel ürünleri”, meyveleri, sebzeleri sembol seçip onları “heykelleştirme” furyası başladı. En avantgarde sanatçıya parmak ısırtacak bir üslupla yapılan “antiestetik” bu heykeller furyası hem yöre ürününe zulümdü, hem de şehrin/ilçenin tarihî ve kültürel dokusunu bir ürününe indirgeyerek manevi ve kültürel pek çok zenginliğinin yok sayılmasına sebep oluyordu ki bunu da katmerli bir zulüm örneği sayabiliriz.
"Ayranın heykelini yapabilir misin Abidin"
İnegöl köftesi, Kırkağaç kavunu, Nizip ve Gaziantep fıstığı, Bursa şeftalisi, Susurluk ayranı, Taşköprü sarımsağı, Mudurnu tavuğu, Şanlıurfa isotu gibi uzayıp giden bu garip, akıllara seza heykeller listesinden ilham verici bir fotogaleri derledik.
Darısı meyve, sebze, yiyecek heykeli olmayan geri kalmış şehirlerimizin başına!
Suavi Kemal Yazgıç yazdı