Sivas, tarihi süreçte sınırları içinde yaşamış olan rol modelleri, onların geriye bıraktığı eserleri, hem de topyekün oluşturduğu hava ile medeniyetimizin örnek şehirlerinden biri olma özelliğini taşıyor. Sefa Toprak'ın kaleminden Sivas'ı anlatarak, Sivas'ta doğmuş-yaşamış büyük isimleri tekrar gündeme taşıyarak, kültürel anlamda markalaşmış bir Sivas görme hayalimize tüm okurlarımızı ortak ediyoruz. İyi ve kaliteli bir organizasyonla, hemen olmasa bile beş-on sene içerisinde, tüm dünyada Şems-i Şemseddin Ahmed Es-Sivasi ile anılan bir Sivas, İhramcızade ile anılan bir Sivas çok uzak değil, buna inanıyoruz. Bu yazıların gerekçesi için tıklayınız: //www.dunyabizim.com/sehirlerin-ruhu/18603/dunya-bizim-marka-sehirler-uzerine-dusunmeye-davet-ediyor (Dünya Bizim)
Sivas, tarihî ismiyle “Sebastia” yani “azizlerin şehri”. Bu isim ve manası her ne kadar az biliniyor olsa da aslında şehir bu ismi layıkıyla hak etmektedir. Ayrıca Sivas hâlâ "kültür şehri”, “ozanlar şehri”, “şairler şehri”, “evliyalar şehri” ve “dârul-ulemâ" denerek de anılmaktadır.
Yetiştirdiği yüzlerce abidevî şahsiyet ile tarihin hiçbir döneminde önemini yitirmeyen Sivas, dinî, siyasî, ilmî ve edebî sahada yetiştirdiği bu isimlerle adeta bir eğitim ocağı hüviyeti kazanmıştır. Bu soğuk ve bozkırın ortasındaki şehirde mahsul yetiştirmek zordur, ama yüzlerce âlimin, âbidin ve edibin neşv ü nema bulduğu bereketli bir topraktır Sivas.
Sivas’ın aslında bir yönü hep ihmal edilmiş: Yetiştirdiği şahsiyetler
Üzerinde devlet kurulmuş, birçok beylikler hüküm sürmüş, nice savaşlara sahne olmuş, Mengüceklilerin, Selçukluların, Osmanlılarınen önemli merkezlerinden birisi olmuş ve nihayetinde Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda yine kritik bir önemi haiz olmuş ve tarihle yoğrularak birçok medeniyete hamilik yapmış bir şehirdir.
Çifte Minareli Medrese, Gök Medrese, Şifahiye Medresesi, Buruciye Medresesi...Günümüzde hâlâ kendi dönemlerinin ihtişamını yansıtarak ayakta duran ve o zamanın birer üniversitesi konumunda olan bu medreselerin varlığı Sivas’ta yetişen ulema ve vüzeranın sayısının çok olmasını tabii kılmaktadır.
Tarihsel fonksiyonu ve mimari kıymetiyle anılan Sivas’ın aslında bir yönü hep ihmal edilmiştir: Yetiştirdiği şahsiyetler.
Gerek kendi halkı gerekse Türkiye genelinde Sivas’ta yetişmiş ve insanlığa her yönü ile hizmet etmeye çalışmış isimler bir bir unutularak kitapların tozlu sayfaları arasında kalmıştır. Kiminin kadri kıymeti az çok bilinmiştir elbette ama ya unuttuklarımız? Onların vebalini nasıl ödeyeceğiz? (Bazı önemli şahsiyetlerin isimleri şehrin cadde ve sokaklarına verilerek hatıraları yaşatılmaya çalışmaktadır ama sadece bu yeterli midir?) Hayatları boyunca ilme, fenne ve dine hizmet etmiş bu yüce insanların hayatlarına ve eserlerine bigâne kalmak bize vebalden başka bir şey kazandırmayacaktır. Fakat onları tanımak ve eserlerini okumak, zihnimizi ve yolumuzu aydınlatacaktır.
Eserleri onların canlı şahitleri
Peki, yetiştirdiği isimleriyle bir marka olmuş bu şehirde kimler, hangi abide şahsiyetler vardır?
Bu manevi iklimin köşe taşlarını oluşturan güzide insanların her biri kendi alanında şöhret kazanmış, birçok eserler vermiş ve insanlığa hizmet etmişlerdir. Birçoğunun doğum ve ölüm tarihleriyle beraber hayatlarına dair pek bir bilgi bulunmuyor olmasına rağmen, ortaya koymuş oldukları eserleri onların canlı şahitleri olarak karşımızda durmaktadır.
8. yüzyıldan günümüze kadar ulaşabildiğimiz isimlerden bazıları şöyledir. Ve elbette Sivas'ın yetiştirdiği önemli şahsiyetler silsilesi sadece buradakilerden ibaret değildir. Biz sadece vefat etmişlerden bir kısmını zikredebildik bu haberimizde...
Abdulkerim Bin Abdullah El-Vaiz Es-Sivasi (....–1633): Hakkında geniş bir bilgi yoktur. Büyük bir din âlimidir. Sivas'ta doğmuştur. El-Camü-n Nüfûs adlı bir telif eseri bulunmaktadır. Hicri 1049 yılında vefat etmiştir.
Abdülahad Sivasi (....-1645): Hakkında geniş bir bilgi yoktur. Bilinen telif eserleri şunlardır: Muhabbet-ül-abdi lirabbihi, Divan-üs Soffiyye, Şurutu-talebil-İlmin-Nafi
Abdülkadir Gulami (1854-1889): Sivaslı Mûr Ali Baba'nın oğludur. Sivas'ta doğmuştur. İlk tahsilini babasından aldıktan sonra Sivas'ın meşhur âlimlerinden de icazet almıştır. Milli Eğitim'in ilk müfettişlerindendir. İlk resmi okulların açılmasına öncülük etmiştir. Matbaa-yı Amire'de basılmış Divan'a ve basılmamış Tac-ül Muhakkıkiyn ve Mirc-ıl-Müştakiyn adlı eserlere sahiptir.
Abdülmecid Bin Muharrem Es-Sivasi (1563-1639): Sultan III.Mehmet'in daveti üzerine Sivas'tan İstanbul'a gitmiş bir mutasavvıftır. Kabri Eyüp'te Nişancı Dergâhı'ndadır. Şeyhî mahlasıyla şiirler yazmıştır. Birçok konuda eserler telif etmiştir.
Abdülvahhabi Gazi (...-m.731): Tâbiîndendir. Sekizinci yüzyılda yaşamış bir gazi erendir. Battal Gâzi'nin silah arkadaşıdır. Bizanslılara karşı cihat ederken Sivas'ta şehit olmuştur. Türbesi Sivas'ı kuşbakışı seyreden Yukarı Tekke adındaki çok yüksek bir kayalık üzerindedir. Sivas halkı onun türbesine büyük bir hürmet göstermektedir. Düğünlerde, bayramlarda, kandillerde halk tarafından mutlaka ziyaret edilmektedir. Kabrinin etrafında Rufai ve Kadiri tarikatının ileri gelenleri medfundur.
Ahi Emir Ahmed (1244): Horasan'dan irşad için gelen alperenlerdendir. Ahilik teşkilatının önemli temsilcilerindendir. Ayrıca şeyhliği de bulunan Emir, Sivas'ta tekke ve zaviye kurmuştur. Üzerine derin araştırmaların yapıldığı bu zâtın ismi kendi devrinde ve sonrasındaki birçok önemli eserde geçmektedir. Türk dili üzerine yazdığı bir eserinin Arap yarımadasında okutulduğu rivayet edilmiştir. Ayrıca türbesinin bulunduğu bölgede "mahallenin manevi bekçisi" olarak anılmaktadır.
Ahmed Bin Abdullah Es-Sivasi (.....–1384): Hekim, bilgin ve şairdir. İrfan sahibidir. Hakkında fazla bir bilgi yoktur. Divan'ı ve İksir-üs-sade, Et-Tercih, Şerh-üt Tenkih adlı eserleri vardır.
Ahmed Bin Mahmud Es-Sivasi (....–1387): Dini ilimlere vâkıf bir âlimdir. Hakkında fazla bir bilgi yoktur. Risalet-ün Necat, Riyad'ul İrhad, Şerh-u Feraiz-u Sıraciye, Uyun-u Tefasir bilinen eserlerindendir.
Ahmet Turan Gazi: 8.yy.da yaşamış bir gazi erendir. Battal Gazi ile savaşmış, ona yenilince de Müslüman olarak cihat etmiştir. Büyük bir cengâverdir, savaş anında bir tepeden yaklaşık 400 metrelik mesafeye sıçramıştır. Atının nal izleri türbesinin hemen yanında hâlâ durmaktadır. Hakkında anlatılan birçok rivayet ve kerametler vardır. Silah arkadaşı Abdülvahabi Gazi gibi onun kabri de çok yüksek bir tepededir. Sivas’ta çocuk sahibi olamayan veya çocuğu yaşamayan halk onun türbesini ziyaret eder ve onu vesile kılarak Allah’tan niyazda bulunur. Doğan erkek çocuğa da mübareğin adı verilir. Sivas’ta Ahmet Turan isminin yaygın olmasının en önemli sebebi de budur.
Ali Baba: 16. yy.da yaşamıştır. Horasan'dan gelen bir aileye mensuptur. Halkı irşad ile görevli büyük bir mutasavvıftır. Bugün onun adını taşıyan ve içinde Alevi ve Sünnilerin birlikte yaşadıkları büyük bir mahalle vardır. Kendi adını taşıyan bir caminin haziresinde müridleri ve akrabaları ile medfundur.
Arap Şeyhi: Aslen Mekkelidir ve soyu Peygamber Efendimize dayanmaktadır. Rufai şeyhidir. 4 Eylül 1919 yılında Sivas Kongresi'ne katılmıştır. 100 yaşında iken 1922 yılında vefat etmiştir. Türbesi halk tarafından çokça ziyaret edilir ve ona dair birçok hikâye hâlâ anlatılır.
Âşık Ruhsati (1835- 1911): “Gönül senden gayrı âşık mı yoktur?” diyen gerçek bir halk şairi ve Hak âşığıdır. Ömrünü azaplık ve duvar ustalığı yaparak geçirmiştir. Pirlerden bade içerek, badeli âşık olmuştur. Mutasavvıf bir şairdir. Şiirleri günümüzde bestelenmiş olmakla beraber ilahileri halen Kadiri ve Rufai dergâhlarında ve zikir meclislerinde söylenmektedir. Ayrıca adına kurulmuş faal bir dernek vardır. Her yıl kabrinin başında anılmaktadır.
Âşık Veysel Şatıroğlu (1894-1973) Dünyada iki gözü de kapanmış fakat gönül aynasından yansıyanları görüp söylemiş bir âşıktır. Sivas'ta Ahmet Kutsi Tecer tarafından bir âşıklar bayramında keşfedilmiş ve bütün Türkiye'ye tanıtılmıştır. Ankara'ya davet edilmiş fakat kıyafetlerinden dolayı önce reddedilmiş, sonradan giydirilen smokin ile ancak kabul görmüştür. Söylemiş olduğu türküleriyle halimize tercüman olmuş, gönül teline dokunmuştur. Eserler, Sazımdan Sesler ve Dostlar Beni Hatırlasın'da toplanmıştır.
Ebu Abdullah Ali Bin Mehmed Es-Sivasi (.....–1302): Büyük bir âlim vehekimdir. Önsözü Arapça, içeriği Farsça olan ve Selçuklu Emîri Yeşbek namına yazılan hekimlerle ilgili Kitab-ı İksir-il Hayat Fi Telhis-i Kavaid-il Muacelât adlı bir eseri vardır.
Ebû Saîd Emînüddîn Abdurrahmân b. Ebû Hafs Ömer es-Sivâsî el-Ebherî (1286?-1333): Matematikçi, astronom, tabip ve fakihtir. Sivas'ta doğmuştur. Ünlü mantık, felsefe ve astronomi bilgini Esîrüddin el-Ebherî'nin torunudur. İlk tahsilini Sivas'ta aldıktan sonra Suriye'ye gitmiştir. Orada bir yandan okurken bir yandan da tabip olarak görev yapmıştır. Ayrıca Şafi fıkhından hüküm vererek davalara da bakmıştır. Kırk sekiz yaşında vefat etmiştir.
Eflatun Cem Güney (1896-1981): Folklorist ve halk edebiyatı alanında çok önemli bir isimdir. Aslen Sivaslıdır. Liseyi Sivas Lisesi'nde okumuştur. Yayınlanmış 62 eseri vardır. Türk halk masalları ve hikâyelerinin derlenmesinde büyük emek sarf etmiştir. Bu alanda kurucu nitelik taşır. Kendine ait olan ve genel kabul gören teorileri, uygulama ve tasbifleri vardır. Kerem ile Aslı, Tahir ile Zühre gibi halk hikâyelerinin bize ulaşmasına vesile olmuştur.
Feyzullah Bin Şemseddin Ahmed Es-Sivasi (...-1616): Din âlimidir. Hakkında pek bir bilgi yoktur. İbn-i Malik'in Şerh-ul Mesabıh adlı eserine Ziya-ül Mesabıh ismiyle şerh düşmüştür.
İhramcızade İsmail Hakkı Efendi (1880-1969): Sivas'ın Yunus'u olarak da anılmaktadır. Gönül ehli bir zâttır. Şair ve mutasavvıftır. Soyadı kanunundan sonra "toprak" soyadını almıştır. Toprak gibi mütevazı bir haleti vardır. Etrafındaki insanlara ilim ve irfan saçmıştır. Ondan feyiz alan insanların sayısı bugün bile oldukça fazladır. Her yıl Türkiye'nin çeşitli bölgelerinden onu anmak üzere kafile halinde insanlar Sivas'a gelmektedir. 12 yy.da Anadolu'da inşa edilen ilk ulu camilerden bir tanesi olan Sivas Ulu Camii'nin büyük tadilatını yaptırmıştır ve kabri de bu caminin haziresindedir. Her beş vakit başında dualar okuyanı eksik olmaz. Ulu Cami'nin ebedî hocası olarak anılır. Hayır, hasenat sahibidir. Sivas'ta ilk imam hatip okulunun açılmasına ve binalarının yapılmasına öncülük etmiştir. Hikemî sözleri çok meşhurdur. (Sükûtumuzdan anlamayanın sohbetimizden nasibi yoktur.) Derin ilmine rağmen ilmî eser kaleme almamıştır. Güçlü bir şairdir. Garibullah mahlasıyla şiirler yazmıştır. Yâre Yadigâr adlı bir mevlidi vardır.
İsmail Bin Sinan Es-Sivasi (....-1632): Ulemadandır. Abdülmecid Sivasî'den dersler alarak yetişmiştir. Mülteka şerhi olan Feraid ile Risalet-üs-Sagir vel-Kebir adlı eserleri vardır. Feraid adlı eserinin bir nüshası Ayasofya Kütüphanesindedir.
Kadı Burhaneddin Ahmed (1345–1398): Devlet adamı ve şairdir. Merkezi Sivas olan Kadı Burhaneddin devletinin kurucusudur. Henüz çok küçük yaşta çok iyi klasik bir İslam eğitimi almıştır. Sarf, nahiv, lügat, hesap, aruz ve hat gibi birçok dersleri okumuştur. 12 yaşında bu ilimlerde ilerlemiş, 19 yaşında hacca gitmiş ve yirmi bir yaşında iken kadı olmuştur. Çok yönlü bir şahsiyettir. Edebiyatla ilgilenmiş ve şiirler yazmıştır. Aruz veznini Anadolu Türkçesine başarı ile uygulayarak Divan edebiyatına hazırlık sağlayan önemli Anadolu şairlerindendir. Bilinen bir Divan’ı vardır. Kabri Sivas'tadır.
Kemaleddin İbn-i Hümam Es-Sivasi (1374-1445): Hanefi fakihi, usul ve kelam âlimi, müderris ve kadıdır. Bugün Sivas'ta adını taşıyan ve hayırlı hizmetlerde bulunan bir vakıf bulunan bu zât aslen Sivaslıdır. Fakat hayatı küçük yaşta ilim için gittiği Mısır'da geçmiştir. Ünü ve ilmi çağını aşan, günümüzde üzerine akademik tezler ve makaleler yazılan önemli bir şahsiyettir. İslam dünyasında Fethu'l Kadir adlı eseriyle şöhret olmuştur ve hayatında İslam âlimlerinin takdirini kazanmıştır. Netâicu'l-Efkâr, el-Müsâyera (kelâm), et-Tahrîr (fıkıh) adlı eserleri de bulunmaktadır. Adını taşıyan vakıf şahsı ve bütün Sivasî'ler adına birçok kez sempozyumlar düzenlemiş ve yayınlar yaparak onu tanıtmaya ve adını yaşatmaya çalışmıştır.
Molla (Mehmed) Hüsrev (....-1480): Sivaslı bir din âlimidir. Sivas'ta eğitim gördükten sonra Edirne'ye gitmiştir. Müderrislik, kadılık ve kazaskerlik yapmıştır. II.Murat döneminde Varna savaşına katılmış ve daha sonraki yıllarda da şeyhülislamlık yapmıştır. Fıkıh, tefsir ve usul ile ilgili eserleri vardır, şiirle de uğraşmıştır.
Muharrem Es-Sivasi (....-1584): Şemseddin-i Sivasî'nin ağabeyidir. Zile'de vefat etmiştir. En Nahiv konusunda önemli bir eser olan Fevaid'i Ziyaiyye'yi kaleme almıştır. Ayrıca başka eserleri de vardır.
Muhsin Yazıcıoğlu (1954-2009): Şair ve siyasetçi. Ömrü boyunca mücadele içinde olmuş ve dürüstlüğü ile hemen herkesin beğenisini ve takdirini kazanmış yiğit bir insandır. Daha çok siyasi yönüyle tanınmış olmasına rağmen güçlü bir şairliği de vardır. Bütün eserleri Muhsin Yazıcıoğlu Külliyatı halinde toplu olarak Akçağ Yayınları tarafından yayımlanmıştır.
Mur Ali Baba (....-1804): Şair veKadirî şeyhidir. Çalışkanlığından dolayı Mur (karınca) lakabı takılmıştır. Tenbihü’s Salikin adlı bir eseri vardır. Bugün onun adını taşıyan ve yüzlerce hafız yetiştiren bir Kur’an kursu vardır. Halk arasında Mor Ali Baba olarak da tanınmaktadır.
Muzaffer Sarısözen (1899-1963): Folklorist. Sivas’ın önemli ailelerinden olan Sarıhatipzadeler’dendir. Küçüklüğünden itibaren müzik eğilimi ile yetişmiş ve iyi bir eğitim görmüştür. 1930 yılında Sivas Lisesi’nde görev yapan Ahmet Kutsi Tecer ile tanışmış ve onun teşviki ile de yaşayan halk müziklerini ve ezgilerini derlemeye başlamıştır. Türk halk kültürüne ve müziğine büyük hizmetlerde bulunmuştur. Türkiye genelinden 10.000 ezginin derlenmesinde görev almıştır.Allı durnam, Bülbül havalanmış, Gesi bağları, Arpa ektim, İzmir'in kavakları, Taşa verdim yanımı gibi türküler derlemelerinden bazılarıdır.
Numan Efendi (Sarıhatipzade) (1692-1768): Müderris, kadı, müftü, âlim ve şairdir. Sivas'ta doğmuş ve yine burada vefat etmiştir. Divan’ı vardır. Halk arasında yılancık evliyası olarak da tanınmaktadır.
Nüzhet Efendi (....–1888): Dönemin önemli ediplerindendir. Deli Nüzhet Sivasi olarak da bilinir. Sivas'ta doğmuş Sivas'ta vefat etmiştir. Birçok devlet görevinde bulunmuştur. Edebiyat kuralların ihtiva eden Mana-yı Kitap adlı eseri bulunmaktadır.
Recep Sivasi (....-1640): Şemseddin-i Sivasî'nin yiğeni ve damadıdır. Bilgili bir zâttır. Eserlerinden sadece Necm'ül Hüda Fil Menakib-I Şelh-i Şemseddin EbiSena basılmıştır.
Sıdkı Efendi (Sıdkı-i Sivasi) (1809-1865): Divan şairidir. Sivas’ta doğup iyi bir eğitim almış ve kâtiplik yapmıştır. Ayrıca Sivas’ta bulunan Kanuni Sultan Süleyman’ın oğlu Şehzade Beyazıt ve torunlarının bulunduğu türbenin türbedarlığını da yapmıştır. Henüz 28 yaşında iken Erzurumlu Emrah’ın takdirini kazanmıştır. Ağdalı bir dille başarılı tarihler düşürmüştür. Şiirleri yazma eserlerde ve cönklerde bulunmaktadır.
Şehabüddin Ahmed Dede Es Sivasi (....–H.860): Tefsir âlimidir. Sivas’ta doğmuş ve bugünkü adı ile İzmir Selçuk’ta vefat etmiştir. Bir zamanlar kölelik yapmıştır ve köle iken ilme yönelmiştir. Ulûmu-i âliyyeyi tahsil etmiştir. Daha sonra Zeyniyye tarikatına intisap etmiştir. Riyâzu’l-Ezhâr fî Cilâi’l-Ebsâr, Uyûnu’t-Tefâsir li’l-Fuzala’i’s-Semâsîr, Risalet’n-Necat min Şerri’s-Sıfât, Şerh ‘ale’l-Feâ’izi’s, Tarîki’l-Mahbûb gibi ilmî birçok eser kaleme almıştır.
Şems-i Şemseddin Ahmed Es-Sivasi (1520-1597): Sivas’ın Mevlana’sı ve manevi güneşidir. Büyük bir mutasavvıftır. Babası Halvetî tarikatındandır, kendisi de Halvetî tarikatının Şemsiye/Sivasîye kolunun kurucusudur. Ayrıca Sivas’ta müderrislik de yapmıştır. Manzum mensur 30 eseri vardır. Kabri Meydan caminin haziresindedir. Müritleri ve aile efradı ile birlikte yatmaktadır. İlim ve irfan noktasında şöhreti çağını aşmış fazıl bir isimdir. III. Mehmet zamanında Osmanlı ordusu ile Eğri savaşına gönüllü olarak katılmış ve askerlerin cesaretlerini kat kat arttırmıştır. Bu savaştan sonra kendisine gazilik unvanı verilmiştir. Kerametleri şiirleri halk arasında hâlâ dilden dile gezmektedir. Halk arasında Kara Şems olarak da anılmaktadır. “Ey hali çok, rana güzel yağmaladın gönül evin / Pek bağla aşk zincirin boşanmasın divaneler”
Şeyh Akbaş Baba: Hakkında pek bilgi yoktur. Rivayetlere göre Efendimizin sancaktarlığını yapmıştır. Sivas’ta şehit düşünce onun elindeki sancağı Abdülvahhabi Gazi almıştır. Küt evliyası olarak da bilinir. Üç dört yaşına geldiği halde yürüyemeyen çocuklar onun türbesini ziyaret ettirilir ve Allah’tan niyazda bulunulur.
Şeyh Çoban-ı Velî: 12 yy.da yaşamıştır.Büyük mutasavvıf Ebü’l Vefa Efendi’nin yedinci halifesidir. Çobanlık yapmış bir mutasavvıftır. Horasandan gelen alperenlerdendir.
Sefa Toprak yazdı