Osmanlılar yetenekli adamlara sahip çıkardı

Mehmet Genç, geçtimiz günlerde Osmanlı’daki para vakıflarını ve vakıf ahlakının topluma olumlu tesirini anlattı. Özge Sena Bigeç etkinlikten notlarını aktarıyor.

Osmanlılar yetenekli adamlara sahip çıkardı

Osmanlı Arşivleri’ndeki çalışmaları ile tarihi aydınlatan Mehmet Genç Hocamız, geçtimiz günlerde Altunizade Kültür Merkezi’nde Osmanlı’daki para vakıflarını ve vakıf ahlakının topluma olumlu tesirini anlattı.

Mehmet Genç, konferanslarında bir bakıma asırların da karşılaştırmasını yapar. Osmanlı'nın bilinmeyen yahut yanlış bilinen taraflarına ‘belgeler’ ışığında tanıklık eder. Osmanlı’da dilenci olmayacak denli olumlu bir sosyal hayatın bulunduğunu kendisinden öğrendik: “Para vakıfları 15. yy’da başladı. Osmanlı, vakıfları uzun ömürlü kıldı. Ve fakirleşmeyi önledi. Bütün fakirlere yaşama imkanı verdi. İmaret vakıflarında fakir-zengin, müslim-gayrımüslim herkese yemek verilirdi. Batı 16. yy’da kapitalizmi benimsedi. Londra’da dilenmekten ölen insanlar vardı. Osmanlı bunu istemedi. Dilenmenin önüne geçti. Gün geldi, kapitalizme yenildi, fakat insâni olarak yenilmedi. İnsâni olarak şimdi yeniliyor İslam dünyası.”

Para vakıflarının kurucuları kimlerdi?

O kadar ki, o dönemlerde Avrupa’dan gelen seyyahlar Osmanlı’da dilenci olmamasına hayret eder. “Bütün Osmanlı şehirlerinde hiç dilenci görmüyoruz” derler. Üstelik bu seyyahlar, Osmanlı’nın açığını arayan ve o açığı bulduğunda hemen ifşa etmeye hazır yapıya sahip insanlardır.

Para vakıflarına devlet adamları başta olmak üzere, ulema, reaya, tarikat şeyhleri, esnaf ve zanaatkarlar öncülük etmişlerdir. Kurucuları arasında devlet adamları % 43, ulema % 16, reaya % 29, tarikat şeyhleri % 10, esnaf ve zanaatkarlar % 2’lik bir orana sahip.

Osmanlı arşivindeki çalışmaları, Mehmet Genç Hoca’yı o dönemdeki insanların zekasına dair her zaman hayret ve tebrike sevk etmiş. Bunlardan biri de vakıf kurucularıdır. Zira vakıfları devlet değil, kişiler kurmuştur. Bu hususta şu bilgileri verdi Mehmet Hoca: “Osmanlı’da vakıf işlerini devlet değil kişiler yapmıştır. Osmanlılar zeki adamdılar. Devletin yapamayacağını anladılar. Dünyanın çoğu yerinde bu böyledir. Japonya’da Meiji hükümeti işadamlarına fabrikalar verdi. “Alın kullanın bunları” dedi. Japonya’nın başarısı oradan gelir.”

Konferansta merak edilen sorulardan biri de vakıf yöneticisinin kim olduğuydu. Mehmet Hoca, vakıfların mütevelli tarafından yönetildiğini söyledi. Mütevelli devrederken de oğullarından en ahlaklı olanı seçilir. Seçimi de kadı yapar.

Ebussuud Efendi para vakıfları için ne dedi?

Para vakıfları helal-haram olduğu da tartışılmış. O asrın en mühim tartışmalarından biri imiş bu konu. Yaşanan muazzam tartışmalara Ebussuud Efendi de dahil olur. Şeyhülislam, “On senedir bu tartışmalar sürüyor. Para vakıfları şeriata uygun mu değil mi? Bu kesin değil. Belki uygun. Belki değil. Ama 'şeriata uygun değil der ve kaldırırsak ne olur?'” diye düşünür.

O zaman” dedi Mehmet Genç Hoca, “Osmanlı hududu, Budapeşte ile Viyana arasındadır. Güneydoğu Avrupa’ya medeniyeti Osmanlılar getirmiş. Çeşmeleri, camileri, mektebleri, medreseleri, bunların hepsi, bu para vakıflarının gelirleriyle ayakta duruyor. Ebussuud Efendi, Rumeli’deki Müslüman varlığının bir anda çökeceğini, biteceğini söyler. Ve “şeriatın istediği bu olabilir mi?” diye sorup bırakır. Ondan sonra mesele kapanır. Kimse bir daha uygun mu değil mi diye sormaz.”

Ebussuud Efendi’nin çok önemli bir adam olduğunun da altını çizdi Mehmet Hoca: “Ebussuud Efendi, günümüzde tüm İslam dünyasında kullanılan beş altı tefsirden birinin yazarı olan bir büyük İslam âlimi. Yalnızca bir şeyhülislam değil, çok önemli bir adam!”

Osmanlılar yetenekli adamlara sahip çıkardı

Mehmet Genç, konferans bitiminde Osmanlı’nın yetenekli adamlara sahip çıktığının da altını çizdi. Kapalıçarşı’da hamallık yapan, çıraklık yapan, köylerde aylak aylak dolaşan çocuklar ve gençler yetenekleri üzere keşfedilip eğitilirlermiş. Osmanlı, yetenekli adamı teşhis etmeyi de biliyormuş. Padişahlar da vezirler de zeki adam gördükleri zaman onu alıp kendi mahiyetinde yetiştiriyormuş. “Kendisinden daha büyük olmuş yetiştirdikleri kişiler var. Şimdi ise insanların, çocuğunun bile kendisinden daha iyi olmasına tahammülü yok. Hele bir arkadaşı, tanıdığı, komşusunun başarısı felaket gibi... Osmanlılarda ise tam tersi...” diyerek asırlar arasındaki hem kan kaybına hem de yeniden kazanılması gereken değerlerimize dikkat çekti.

 

Özge Sena Bigeç dikkatle dinledi

YORUM EKLE
YORUMLAR
mustafa özdemir
mustafa özdemir - 8 yıl Önce

osmanlıda devlet adamları kapı kulu yani bir nevi köle olduğu için sahip olduğu para, arazi, mal, mülk öldüğünde veya kellesi vurulduğunda azledildiğinde devlete kalırdı yani miras bırakamazlardı. bu sebeple "en ahlaklı" oğullarına maldan mülkden bir miktar bırakabilmek için vakıf kurup bir kısmını bir şeylere bağışladıktan sonra kalanını mütevellilere bırakıyorlardı.bu sebeple %43 bunlara ait. ulemanın %16 deniliyor. demekki ulemanında miras bırakma sıkıntısı vardı

mustafa özdemir
mustafa özdemir - 8 yıl Önce

vakıf müesseseini anlatmak, savunmak, bunu önermek, yaygınlaştırmak başka birşeydir. yanlış olanı savunmak başka bir şeydir. bahanesi ne olursa olsun yanlışdan doğru çıkmaz. para vakıflarının işleyşindeki faiz, hiç bir şeyle mazur gösterilemez. yanlışı savunmak mazur hatta örnek göstermek; ben bu konuda mehmet Genç'in yaptığı hareketi çok zararlı buluyorum.

banner36