Güzel bir insan, Abdullah Sert Hocamız… Neden mi güzel? Üç muhterem şeyhin de yanında olup, talebeliğinde ve hizmetinde bulunmuş çünkü... Bu, kolay kolay herkese nasip olacak bir şey değil.

Abdullah Sert Hocayı ilk olarak İhramcızade Kız Kur'an Kursu’nda talebelere ders verirken tanıdım. Hocamızın kıymeti, kıymetli insanların terbiyesinden geçmiş oluşundan kaynaklanıyor belki de... O'nun dilinden Sami Efendi, Musa Efendi hiç düşmüyor. Bizler de dinlerken, istiyoruz ki hep anlatsın, hep onlardan örnek versin de saatlerce dinleyelim. İnci gibi dökülüyor sanki yaşadığı hatıralar dilinden...

“Seven sevdiğine benzer” der büyükler

Mahmud Sami Ramazanoğlu Hocamızdan ayrı bir hâl alışverişi, Musa Topbaş Hocamızdan bambaşka bir in'ikas almış Abdullah Sert Hocamız... Şimdi ise Osman Nuri Topbaş Hocamızın yanından ayrılmıyor. Muhabbeti çok kuvvetli. Saygısı da aynı şekilde...

“Seven sevdiğine benzer” der büyükler... Bu sözü Abdullah Hocamıza bakınca hatırlarım. Osman Hocamıza benzetilir genellikle Abdullah  Hocamız…

Yine kendisinin dilinden düşürmediği bir ayet-i kerime var ki, tam da hayatının özeti gibi: “Salih ve sâdıklarla beraber olun.” (Tevbe/119) Ve Efendimiz (sav)'in hadis-i şerifini hatırlatıyor sanki: “Kişi dostunun dini üzeredir.” Buna mukabil, yaşayan biri olarak, Abdullah Hocamız da der ki; ''Allah dostlarının kalbine adınızı yazdırın.'' Kim bilir ne hikmetini gördü ki bizlere de tavsiye de bulunuyor.

Hayatına baktığımızda bu sözü hep yaşayan bir Hak dostu komşusu Abdullah Hocamız... Hikmet gözüyle bakan gözlere sahip... Güzelliklerin yanındayken güzelliklerden en ince sırları çıkaran bir örnek...

Abdullah Hocamız Altınoluk ve Erkam yayınlarının da sahibidir aynı zamanda... Yaşamını Hak için hakikate adamış bir hayat onun ki...

“Gündeminizde ne var kızım?” diye de sıkça sorar. ''Gündeminiz önemli kızım, Allah'ı ve Rasûlünü gündeminizden çıkarmayın'' der.

Sohbeti sonrasında gerçekten de kalpte bir sürur oluşuyor

Namaz ve ahlak üzerinde özellikle durur Abdullah Sert Hocamız. Musa Efendimiz'in her namazından sonra hamd ettiğini, bizlere namaz kılmayı nasip eden Rabbimize şükretmemiz gerektiğini hatırlatır.

Musa Efendimiz'i öyle özlemle anlatıyor ki, bir keresinde şöyle demişti, ''Musa Efendimiz'in bir su içmesi vardır. Yüz tane resim çekseniz su içerken, birbiri arasında fark bulamazsınız. Diyorsunuz ki, su içerken bile Allah ile buluşuyor. İşte tasavvuf budur.''

Musa Efendimizle fasılasız yirmi saat geçirdiği olmuş. Bizlere de şöyle tavsiyede bulunmuştu: ''Musa Efendimiz'i gönüllerimize, meclislerimize misafir etmemiz gerekir, ışığının beş kıtaya yansıdığı muhterem Osman Nuri Topbaş Hocayı da yine dinleyip, sözlerinden istifade etmemiz gerekir.''

İnsan nasıl Allah ile buluşmadığı zaman yahut Allah'tan gafil kaldığında gaflete düşüp, O'na muhtaç kalıyor ve özlüyor ise, Allah'ı hatırlatan insanlar da hemen özleniyor.  Aradan bir hafta geçse hemen sohbet meclisleri aranıyor ki büyükler de hep, haftada bir en azından sohbet meclisinde bulunmayı tavsiye ederler.

Her dersinden sonra derin bir nefes aldıran Abdullah Hocamızın sohbetlerini iki haftada bir özlemle beklerdik. İsim hafızası çok iyidir. Hiç es geçmeden öğrencilerine ismen hal-hatır sorar. Yumuşak sesi, bulutların üzerindeymişiz de sohbet bitince rahmet yağmuruyla ferahlayacakmışız hissi veriyor. Sohbet sonrasında gerçekten de kalpte bir sürur oluşuyor.

Üç Allah dostunun terbiyesinden geçmiş Abdullah Hocamızın öğrettiklerini hayatımıza geçirebilmemiz nasibimiz olur inşallah... Rabbim salih ve sadıklardan dünya ahiret ayırmasın.

Eslem Nilay Bozdemir yazdı