Bursa'nın Asa Suyu'nda Emir'in hakkı vardır

Emir Sultan namıyla maruf, adı Muhammed olan Emir de Medine’den aldığı manevi emir ile yolunu Bursa’ya tapşırır hükmüne varırsınız.

Bursa'nın Asa Suyu'nda Emir'in hakkı vardır

Bursa’da ezan-ı Muhammedi en güzel nerede dinlenir” derseniz Emir Sultan Camii’nin avlusunu, iki minareyi ortalayacak şekilde kıbleye dönük şadırvanın önünü tavsiye edebilirim. Kulakları açık, gönülleri pak insanlar için oradaki ezanın lezzeti başka. Ne zaman yolum Emirsultan’a düşse ve kalbimden orada bir vakitlik namaz mühleti bulunmak geçse hemen ezan öncesine yetişmeye gayret ederim. Avludaki şadırvanda abdestlenip ezanı beklemek ise ayrı bir keyif… Nurun ala nur bir hâl. Yüzünüz Kıble’ye dönük, kalbinizde Hakka müştak bir istek, zihninizde nerde olduğunuza dair bol kimlikli sorular. Edeben tam sırtınızı dönemediğiniz mekânı bereketlendiren Emir Sultan nam kişiyi düşünürsünüz, Neden ta Buhara’lardan Bursalara gelmiş, buraları mesken tutmuş diye.

Aklınıza Bursa’nın meşhurları gelir: Zeytin ve incir. Öyle ya, Kur’an’da üzerine yemin edilen yiyeceklerdendir incir ve zeytin. O zaman öncelere, ehl-i tasavvufa okuduklarınıza gider aklınız. Onlar derler ki Bursa Kur’an’da işaret edilen beldelere benzer. İşte o an, Buharalı dervişler de bu sebepten olsa gerek Anadolu’daki mekânlarından biri olarak Bursa’yı seçmiş; yollarını Bursa’ya tapşırmış dersiniz. Mademki öyle kabul edilir, Emir Sultan namıyla maruf, adı Muhammed olan Emir de Medine’den aldığı manevi emir ile yolunu Bursa’ya tapşırır hükmüne varırsınız. Unutmadan emirin sahibi can dosta da salat u selam ederek.  Geliş o geliş, mekân tutuş o tutuş, devir ise dünya devri ile Yıldırım Beyazıt’ı gösterir.Emir Sultan Camii

“Ve aleykümselam, Buhara’dan gelen emir”

1369’da Buhara’da dünyaya gelen gönüller insanıdır Emir Sultan. Babası,  Seyyid Ali Efendi nam kişiymiş. Bursalı Ahmet Paşa’nın  Emir Sultan hakkında yazdığı uzun şiirinde Buhara tasviri gelir aklınıza: “Ne akdı Rum’a bir ulu derya senin gibi/ Ne âleme getirdi Buhara senin gibi

Babası Halveti şeyhiymiş. Annesini küçük yaşta kaybetmiş Emir. Babası onun için artık bir anne, bir baba ve hoca. Böyle baba-hocalara İsmail Kara-Mustafa Kara kardeşlerin baba-hoca tavrına tesadüf eden bir insanın yazdıklarıdır bunlar. Kader, imtihan sırrınca 16-17 yaşlarında babasından da ayrı koymuş onu. Emir, babasına o kadar hürmet eder ki babasının vefatından sonra herkesi babası gibi sayar ve herkese “gel babam gel” diye hitap edermiş.

Ehl-i mutasavvıf tarafından bütün mahlûkata sultan olduğu kabul edilen Emir’in unvanının Sultan olması bu özelliğine nispet edilir. (Zahiri sebep ise Yıldırım’a damat olmasıdır.) Huyu bakımdan ceddim dediği Resullah efendimize benzediği dillerdedir.

Henüz babası yeni sırlanmış. Genç Emir sıkıntı içinde Kâbe’yi ve Makam-ı Mustafa’yı ziyaret etmek dilemiş. Buhara’dan yola çıkıp Ravza-yı Muatahhara’ya geldiğinde, nisbeti Seyyid olduğunu için Seyyidlerin bulunduğu meclise varmış. Henüz genç, seyyidler ihtimal vermemiş seyyid olduğuna. Ne dese Emir, inandıramamış meclistekileri. Bir teklifte bulunmuş: “Varalım huzura, ceddimize selam verelim, hakkımızdaki hükmü o versin.” Varmışlar huzura, herkes Resullah’a selam kılmış, ses gelmez kabr-i şeriften.  Sıra Emir’e gelmiş. Emir selam verince bir nida duyulmuş: “Ve aleykümselam, Buhara’dan gelen emir.” Herkes mahcup, Emir ise ceddi Resul-i Ekrem tarafından kabul edilmesinin neşesi içinde.

Kalbinde, Allah’a kavuşmaktan başka gayesi olmayan insanlardan biri Emir

Bursa’daki Ulu Cami kendisine nispettir, onunla anlatılır caminin öyküsü. Kaddidler mezarlığını ziyaret edenler onun hallerini dillerinde dolaştırır. Eskiden su cenneti olan Bursa’nın Asa Suyu’nda da Emir’in hakkı vardır. (Çocukken Asa suyunu içtik diye midir, el-an Emirsultan civarında mukim olmamız? Varıp düşünmeli.)

Emir SultanEmir, Bursa’ya geldiği zaman bugünkü makamının olduğu yere yerleşmiş. Onun döneminde dervişlerinin iki dergâhı vardır. Bunlardan biri bugün caminin de yer aldığı merkez, diğeri de Kurtbasan bölgesindeki Fıstıklı mevkii. Mezkûr mevkide el-an Emirsultan dervişlerinden Musa Baba makamı ile medfun.

Yıldırım Beyazıd ile Macar ovasında, Macarlarla cehdin içinde bir gönül adamı. Bir genç hem askerlerin yaralarını sarıyor, hem de onlara dua ediyor. Padişah gencin yanına yaklaşmış, kolundan yaralandığını ve kendi yarasına da bakmasını söylemiş. Cebinden çıkardığı mendil ile Yıldırım’ın yarasını sarmış. O mendil Yıldırım’ın kızı Hundi Hatun eliyle tekrar Emir’e dönmüş, Yıldırım’ın kızı kendisine eş olmuş.

Kalbinde, Allah’a kavuşmaktan başka gayesi olmayan insanlardan biri Emir. Sazdan imal edilmiş bir hasır üzerinde candostlarına sohbet eden Emir’in, “Eğer anlarsan budur sana ol,/ Nefsinin şerrinden halâs ol,/ Nefsinin murâdından uzak dur./ Düşersen eğer şeytana uzak dur.” sözleri önce kalbinden diline, dilinden haline akseder. 63 yaşında ceddi Resul-i Ekrem gibi Rabbine vasıl olur.

Bursalı Ahmet Paşa’nın vefatına şöyle tarih düşürdüğü rivayet edilir: “İntikâl-i Emîr Sultan’a/ Oldu tarih intikâl-i Emir”. Beyitteki “intikal-i emir” terkibi ebced ile Emir Sultan’ın vefatını hicri 833, miladi 1429 yılını gösterir.

Ehl-i mutasavvıfın bazısı, ahiretin sekiz cennetine manen bir de dünyadan bir cennet ekler. Bu cennet dokuzuncu cennettir ki ehli için bir mürşide varmak ve onun sözünde durmaktır. Emir Sultan da eklendiği gelenek gibi o dokuz cennetten biridir, Bursa’da misafirlerini ağırlamaktadır.

Arda Şeker yazdı

YORUM EKLE